İçinde an olan 5 harfli 322 kelime var. İçerisinde AN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında an olan kelimeler listesine ya da Sonu an ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ALYAN
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Cıvataları çıkarıp takmaya yarayan, altıgen kesitli, L biçiminde alet
-
[isim]
Cıvataları çıkarıp takmaya yarayan, altıgen kesitli, L biçiminde alet
- BAKAN
-
-
[isim]
Hükûmet işlerinden birini yönetmek için, genellikle milletvekilleri arasından, başbakan tarafından seçilerek cumhurbaşkanınca onaylandıktan sonra işbaşına getirilen yetkili, vekil, nazır
- "O sadece iyi bir bayındırlık bakanıdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Hükûmet işlerinden birini yönetmek için, genellikle milletvekilleri arasından, başbakan tarafından seçilerek cumhurbaşkanınca onaylandıktan sonra işbaşına getirilen yetkili, vekil, nazır
- ÇIYAN
-
-
[isim]
Çok ayaklılardan, sarımtırak renkte, zehirli bir böcek (Scolopendra)
-
[sıfat]
Hain
- "Damadım için söylüyorsan sen de bilirsin ki ne akreptir ne de çıyan." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Çok ayaklılardan, sarımtırak renkte, zehirli bir böcek (Scolopendra)
- KIZAN
-
-
[isim]
Erkek çocuk
-
Silahlı köy delikanlısı
- "Kızanlarla köyün eşiğinde ertesi gün öğle vakti, Menderes köprüsündeki köpekleri tepelemeye ant içtik." (Halide Edip Adıvar)
-
Çoluk çocuk
-
[isim]
Erkek çocuk
- ÇAYAN
-
-
[isim]
Akrep, yılan, çıyan, kırkayak vb. zehirli hayvan
-
[isim]
Akrep, yılan, çıyan, kırkayak vb. zehirli hayvan
- HANUT
-
-
[isim]
Hizmet karşılığı olarak özellikle turist kafilelerini alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara götürme işinden alınan yüzde
-
[isim]
Hizmet karşılığı olarak özellikle turist kafilelerini alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara götürme işinden alınan yüzde
- NİSAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yılın otuz gün süren, dördüncü ayı, april
-
[isim]
Yılın otuz gün süren, dördüncü ayı, april
- KANLI
-
-
[sıfat]
Kan bulaşmış
- "Kanlı eğeyi mi saklamışlardı, başka bir delil mi?" (Refik Halit Karay)
- "Ananın kanlısı olmak, ölünceye kadar ateşten gömlek giymektir." (Yahya Kemal)
-
Kanı olan
-
Kan dökülmesine neden olan
- "Bu savaş çok kanlı olacak, beyler." (Tarık Buğra)
-
İsteyerek kan dökmüş olan (kimse), hunriz, katil
-
Kanlanmış olan
- "Kanlı göz."
-
Kan davasında taraf olan
- "Oğlumun kanlısı Abbas kâfiri değil, oğlumun kanlısı Esme'dir." (Yahya Kemal)
-
Kanı yoğun olan, demevi
- "Kanlı adam."
-
[sıfat]
Kan bulaşmış
- UZMAN
-
-
[sıfat]
Belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan (kimse), mütehassıs, kompetan
- "Biz de işte para kazanmanın, iyi yaşamanın uzmanıyız dostum." (Haldun Taner)
-
Belli bir bilim dalında lisansüstü öğrenim derecesine sahip kimse
-
[isim]
Bilirkişi
-
[sıfat]
Belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan (kimse), mütehassıs, kompetan
- NİŞAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İşaret, iz, belirti, alamet
- "Tabancasını kılıfından çıkarmış ve nişan almak üzereydi." (Aka Gündüz)
- "Dönüşte yolumuzu şaşırmamak için şu çifte kavakları nişan koymuştuk."
- "Birkaç gün sonra akrabalarımıza bir davet vereceğiz. Nişan takacağız." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Şimdilik nişan yapacaklarmış."
-
Nişanlanma sırasında yapılan tören
- "Bizi nişana çağırdılar."
- "Doktor, Türk ordusunda çalıştığını, üniformamızı taşıdığını, nişan aldığını, övünerek anlattı." (Refik Halit Karay)
-
Evlenmek üzere birbirine söz verme, nişanlanma
- "Nişanı bozmuşlar."
-
Kurşun, taş vb. ile vurulmak istenen hedef
-
Hedefi vurmak için silah, ok vb.ne gerekli doğrultuyu verme
-
Devlet nişanı
-
[isim]
İşaret, iz, belirti, alamet
- UTANÇ
-
-
[isim]
Utanma duygusu, hicap
- "O zaman, tuhaf bir utanca düşüp şaşırır, başımı önüme eğerdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Bundan utanç duyuyor, utanılacak pek az şey yapan birisi olarak da gerginleşiyordu." (Tarık Buğra)
- "Yalvarırım hanımcığım, beni beyin yanına çıkarmayınız, utancımdan yerlere geçerim." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Süleymaniye'nin avlusunu dolaşırken, utancımızdan yerin dibine gireceğimiz geldi." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Utanma duygusu, hicap
- RANDA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Gemilerin mizana direğinin gerisindeki yelken
-
[isim]
Gemilerin mizana direğinin gerisindeki yelken
- SANKİ
-
Kelime Kökeni : Türkçe
-
[zarf]
Farz edelim ki, güya
-
Soru cümlelerinde belirtilen konuya ilgiyi çekmek veya uyarıda bulunmak için kullanılan bir söz
- "Ne olur sanki, sen de gelsen?"
-
Sözüm ona, sözde
- "Hatta görünmez bir delikten biri sanki bakıyor." (Refik Halit Karay)
-
[zarf]
Farz edelim ki, güya
- SUDAN
-
-
[sıfat]
Önemsiz, saçma, baştan savma
- "Doğruluğu peşin peşin kabul edilmiş bir hükme sudan sebepler aradılar." (Orhan Veli Kanık)
-
[sıfat]
Önemsiz, saçma, baştan savma
- ORANJ
- ...
- ZANLI
-
-
[sıfat]
Şüpheli
-
[sıfat]
Şüpheli
- AYRAN
-
-
[isim]
Süt veya yoğurt yayıkta çalkalanarak yağı alındıktan sonra kalan sulu bölüm
-
Yoğurdun sulandırılıp çalkalanmasıyla yapılan içecek
- "Sadrazamın ayranı kabarsın diye üç gün beklenildikten sonra ... gelini, alayla, eşinin konağına iletmişlerdir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Süt veya yoğurt yayıkta çalkalanarak yağı alındıktan sonra kalan sulu bölüm
- ERKAN
- ...
- HAZAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Güz, sonbahar
- "Teselliden nasibim yok hazan ağlar baharımda." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[isim]
Güz, sonbahar
- STANT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
At yarışlarında seyirci tribünü
-
Sergilik
- "Kitap standı."
-
[isim]
At yarışlarında seyirci tribünü