Sonunda y olan 3 harfli 31 kelime var. Y harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde y harfi olan kelimeler listesine ya da başında y harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- NEY
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde ve özellikle tekke müziğinde yer alan, kaval biçiminde, yanık sesli, kamıştan bir üflemeli çalgı
- "Bu ücra ve metruk sarayda yalnız arada sırada bir Türk gencinin neyi işitiliyor." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Astımı olmasa babası gibi ney üfürmeye bile heves edecektir" (Haldun Taner)
-
[isim]
Klasik Türk müziğinde ve özellikle tekke müziğinde yer alan, kaval biçiminde, yanık sesli, kamıştan bir üflemeli çalgı
- BEY
-
-
[isim]
Erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü
- "Eniştem Neyyir Bey'i kimin vurduğunu ben biliyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Erkek özel adları yerine kullanılan bir söz
- "Bir bey sizi aradı."
-
Eş, koca
- "İki yol var önünde: ya beyinin dilini öğrenirsin, ya beyin senin dilini." (Tarık Dursun K)
-
İskambil kâğıtlarında birli, as
- "Gerçekten de doktora bir bey ile iki yedili gelmişti." (Tarık Buğra)
-
Erkek sıfatlarının hemen arkasına eklenir
- "Doktor bey. Damat bey."
-
Küçük bir toplumun veya küçük bir devletin başkanı
- "Karaman beyi. Menteşe beyi."
-
Komutan
- "Alay beyi. Uç beyi."
-
Zengin, ileri gelen kimse, bay (I)
-
[isim]
Erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü
- HUY
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İnsanın yaradılış ve ruh özelliklerinin bütünü, mizaç, tabiat
- "Can çıktıktan sonra da huy, adamı kolay kolay terk etmiyor." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Alışkanlık
-
[isim]
İnsanın yaradılış ve ruh özelliklerinin bütünü, mizaç, tabiat
- PEY
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Bir sözleşmede taraflardan birinin öbürüne işten caymayacağını belirtmek amacıyla önceden verdiği güvence parası
- "Pey vermek. Pey almak."
-
[isim]
Bir sözleşmede taraflardan birinin öbürüne işten caymayacağını belirtmek amacıyla önceden verdiği güvence parası
- LEY
-
-
[isim]
Rumen para birimi
-
[isim]
Rumen para birimi
- VAY
-
-
[ünlem]
Şaşma anlatan bir söz
- "Vay gülüm! Nereden bu geliş?" (Memduh Şevket Esendal)
- "Vay anasını, amma dolaştık bugün." (Atilla İlhan)
-
Ağrı, acı vb. duyguları anlatan bir söz
- "Vay başım!"
-
Yönelme durumu eki almış bir kelime ile kullanıldığında bir şeyin veya bir kimsenin kötü bir sonuca uğrayacağını anlatan bir söz
- "Vay hâline!"
-
[ünlem]
Şaşma anlatan bir söz
- GEY
- ...
- YAY
-
-
[isim]
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk
- "... ama işe yaramadı, yay gibi kaşlar birbirlerine yaklaşır gibi oldular." (Tarık Buğra)
-
Farklı amaçlarla çeşitli biçimlerde yapılan esnek parça
- "Araba yayı. Kilidin yayı. Kanepenin yayı."
-
Zemberek
-
Hallacın pamuk veya yünü atmak için tokmak yardımıyla kullandığı araç
- "Karınları hallaç yayından kopup fırlamış gibi beyaz." (Refik Halit Karay)
-
Bir çember üzerindeki iki nokta ile bu nokta arasındaki çember parçası
-
Bir eğriden alınan parça
-
Keman, viyolonsel vb. çalgılarda sürterek titreşim yoluyla ses çıkarmaya yarayan parça
-
[isim]
Ok atmaya yarayan, iki ucu arasına kiriş gerilmiş, eğri ağaç veya metal çubuk
- ÇİY
-
-
[isim]
Havada buğu durumundayken akşamın ve gecenin serinliğiyle yerde veya bitkilerde toplanan küçük su damlaları, şebnem
- "Çimenlerin üzerindeki çiylerde güneşten düşmüş parlak elmas damlalarını ayaklarıyla ezdi." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Havada buğu durumundayken akşamın ve gecenin serinliğiyle yerde veya bitkilerde toplanan küçük su damlaları, şebnem
- POY
-
-
[isim]
Tohumları kırmızıbibere benzeyen, 10-50 cm yükseklikte, karabiberle karıştırılarak pastırma çemeninde kullanılan bir bitki (Trigonella joenumgraecum)
-
[isim]
Tohumları kırmızıbibere benzeyen, 10-50 cm yükseklikte, karabiberle karıştırılarak pastırma çemeninde kullanılan bir bitki (Trigonella joenumgraecum)
- MEY
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Şarap
-
[isim]
Şarap
- FÖY
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kısa bilgileri içeren belge
-
[isim]
Kısa bilgileri içeren belge
- SOY
-
-
[isim]
Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale
- "Bizler hadi neyse böyle biraz gülünç bir adamın hafif adına katlanalım ama yarın, bizim soyumuzdan kimlerin yetişeceğini kim bilir." (Memduh Şevket Esendal)
-
Cins, tür, çeşit
-
[sıfat]
İyi ve üstün nitelikleri bulunan
-
Manzum söz
- "Boy boyladı, soy soyladı." (Dede Korkut)
-
[isim]
Bir atadan gelen kimselerin topluluğu, sülale
- PAY
-
-
[isim]
Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse
- "Daha güzel günlere pay bırakmak için bir fedakârlık edelim." (Peyami Safa)
- "Bununla beraber muhtar, bu vakadan köyün davası için bir pay çıkarmayı ihmal etmemektedir." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Gelin şu kitapları pay edelim."
- "Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır." (Haldun Taner)
-
Eşit bölüm
- "Bunu beş pay yapın."
-
Ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan para, marj
-
Bayağı kesirlerden birinin eşit parçalardan kaç tane aldığını gösteren sayı
- "1/2 kesrinin payı 1 sayısıdır."
-
[isim]
Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse
- KOY
-
-
[isim]
Denizin, gölün küçük girintiler biçiminde karaya doğru sokulduğu küçük körfez
- "Sandalını Kaşık Adası'nın bir küçük koyuna çekti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Denizin, gölün küçük girintiler biçiminde karaya doğru sokulduğu küçük körfez
- RAY
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Tren, tramvay vb. taşıtlarda tekerleklerin üzerinde hareket ettiği demir yol
-
[isim]
Tren, tramvay vb. taşıtlarda tekerleklerin üzerinde hareket ettiği demir yol
- KAY
-
-
[isim]
Yağmur, yaz yağmuru
-
[isim]
Yağmur, yaz yağmuru
- BOY
-
-
[isim]
Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık
- "Boyu uzundu, yalnız biraz fazla semizdi." (Ömer Seyfettin)
- "Burada biraz boy gösterdikten sonra bir yolunu bulup kapağı Paris'e attı." (Halide Edip Adıvar)
- "Paraca belki onunla boy ölçüşebilecek Nuran'dı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Türkler belli tek bir sebeple mi yüzyıllar boyu yollara dökülmüştü?" (Cahit Uçuk)
-
Bir yüzeyde, en sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, en, genişlik karşıtı
- "Kitabın boyu. Tablonun boyu."
-
Uzunluk
- "Yılanın boyu."
- "Eğer fideleriniz nitelikli değilse boy verip yapraklandıkça, çiçek açtıkça, meyve verdikçe fideliğe kızmaya hakkınız yoktur." (Salâh Birsel)
-
Kumaş için ölçü
- "Bu elbiseye iki boy yeter."
-
Destan
- "Boy boyladı, soy soyladı." (Dede Korkut)
-
[isim]
Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık
- KÖY
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yönetim durumu, toplumsal ve ekonomik özellikleri veya nüfus yoğunluğu yönünden şehirden ayırt edilen, genellikle tarımsal alanda çalışılan, konutları ve öteki yapıları bu hayata uygun yerleşim birimi
- "Vatanseverlik, doğduğu yeri, evini, köyünü, müstakil devlet sınırları içinde memleketini sevmektir." (Orhan Seyfi Orhon)
-
Köy halkı
-
[isim]
Yönetim durumu, toplumsal ve ekonomik özellikleri veya nüfus yoğunluğu yönünden şehirden ayırt edilen, genellikle tarımsal alanda çalışılan, konutları ve öteki yapıları bu hayata uygun yerleşim birimi
- TÜY
-
-
[isim]
İnsan ve hayvan derisi üzerinde bulunan ince, kısa, yumuşak ve sık uzantılar
- "İnce güzel kaşlarının ortasında iki tüyü her zamanki gibi tersine dönmüş." (Halide Edip Adıvar)
- "Otelin kapıcısı yalan söylemekte tüy dikiyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Adamlar yüz kiloluk bir yükü tüy gibi kaldırırlar..." (Burhan Felek)
- "Büyük hanım, daha fazla korkuyor, tüyleri diken diken oluyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Kuşların gövdesini örten ince ve tel gibi uzantıların her biri veya tamamı
- "Akıllı kız Güner, ortaya çıkalı ne kadar oldu, daha dün bir bugün iki, baksana iyice tüyü düzmüş." (Atilla İlhan)
- "Ne vahşi, ne korkunç; insanın tüylerini diken diken eden bir ölü sessizliği var." (Orhan Veli Kanık)
-
Bazı bitki ve meyvelerle bazı dokumalar üzerinde görülen ince, kısa, yumuşak ve sık uzantılar
-
[isim]
İnsan ve hayvan derisi üzerinde bulunan ince, kısa, yumuşak ve sık uzantılar