Sonunda un olan 5 harfli 47 kelime var. UN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde un olan kelimeler listesine ya da başında un olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

OLGUN

  1. [sıfat] Yenecek duruma gelmiş (meyve)
    • "Oluğun altına bir sepet iri, olgun, renkli şeftali koymuşlar." (Refik Halit Karay)
  2. Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş, ağırbaşlı (kimse), kâmil
    • "Benim bütün cefama olgun adam gibi katlanmasını bilmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

KORUN

  1. [isim] Üst derinin en dış tabakası
    • "Korun tabakası deriyi koruyan bir oluşumdur."

KULUN

  1. [isim] Altı aylığa kadar olan at veya eşek yavrusu

BABUN
...
BOYUN

  1. [isim] Gövdenin başla omuz arasında kalan bölgesi
    • "Ellerini bu defa, boynuna sıkıştırdığı beyaz peçeteye sildi." (Atilla İlhan)
    • "Para bulabilmek için ya bir tarafa boyun eğmeli ya öbür tarafla birleşmeli idik." (Falih Rıfkı Atay)
    • "Eli göğsünde, boyun keserek dervişçe bir selamla alçak bir sedirin ucuna ilişti." (Haldun Taner)
    • "Hürrem Hakkı, Ferhunde'nin önünde boyun kırdı." (Mahmut Yesari)
  2. Testi, şişe, güğüm gibi kaplarda dar olan üst kısım
    • "Nevin hayretle boynunu bükerken içeri Behiç girdi." (Peyami Safa)
  3. Sorumluluk
  4. Dağ sırtlarında geçmeye elverişli alçak yer
  5. Üzeri
    • "Günahı söyleyenlerin boynuna, derler ki bu iki genç birbirlerini küçükten beri sevmişler de öyle nişanlanmışlar." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

YEKUN
...
BİRUN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Osmanlı sarayında Harem dairesinin ve Enderun'un dışında kalan bölüm

SABUN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Kirli ve yağlı şeyleri temizlemekte kullanılan, türlü yağlarla alkaliler birleştirilerek yapılan madde
  2. Bu maddenin kalıp durumunda olan biçimi

CÜNUN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Delilik

ÇAVUN

  1. [isim] Hayvan derisinden veya çavdan yapılmış kırbaç

ZORUN

  1. [isim] Mecburiyet
    • "Biz artık ilkel insan anlayışımızı değiştirmek zorununu duyuyoruz." (Melih Cevdet Anday)

ONGUN

  1. [sıfat] Çok verimli, bol, eksiksiz
  2. Yarar duruma gelmiş, bayındır
  3. Mutlu
  4. Kutlu, uğurlu

FÜSUN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Büyü
    • "Bazen titrek sular üstüne garip bir füsunla dökülmüş ışıktan bir servinin serildiği görülürdü." (Abdülhak Şinasi Hisar)

KARUN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Çok zengin kimse

KOŞUN

Kelime Kökeni : Moğolca

  1. [isim] Asker, yan yana durmuş asker dizisi, saf
  2. Yan yana dizilmiş insanların oluşturduğu dizi
  3. Koşu, yarış

SORUN

  1. [isim] Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem
    • "İskemlesinde sıkıntıyla kıpırdanarak iç geçirdiğini duydum, sorun çıkarmaya başladığımı düşünüyordu." (Ahmet Ümit)
  2. Sıkıntı veren durum, dert

TORUN

  1. [isim] Bir kimseye göre çocuğunun çocuğu
    • "Onun torunu koşarak yanına gelir, yüzünü, gözlerini öper!" (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Aynı soydan gelenler
    • "... mademki hepimiz Âdem'le Havva'nın torunlarıyız..." (Atilla İlhan)

KANUN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Yasa
    • "Ben bir gazeteciyim. Kanunları çiğnemişsem bu ülkenin savcıları gerekeni yaparlar." (Ahmet Ümit)
    • "Kanun yoluyla faizcilik yapan bankalar tutmuştur iki yanı." (Necati Cumalı)
  2. Geçerli olan kural
    • "Dünyanın en büyük kanunu, nefsini müdafaa ve muhafaza etmek için karnını doyurmaktır." (Abdülhak Şinasi Hisar)

UĞRUN

  1. [zarf] Gizlice

UYGUN

  1. [sıfat] Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip
    • "Rıza Efendi'de yerine, zamanına ve konusuna uygun hikâyeler vardır." (Tarık Buğra)
    • "O zaman da haydutlar rıhtım kapısına daha önce gitmeyi uygun buldular." (Tarık Buğra)
    • "Umduk, bekledik, düşündük. Hangi şey umduğumuza uygun düştü?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "İşte Ahmet Kerim, ilk bakışında Ömer Beyefendi'nin bu eserini yırtıp sepete atmak üzereyken bu ihtimale dayanarak onun gazeteye konulmasını uygun görmüştü." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Elverişli, yarar, müsait, muvafık
  3. Orantılı, oranlı
    • "Bu, bizim kızın yaradılışının, ablamın koyduğu yeni töreye uygun gelmeyişidir." (Memduh Şevket Esendal)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü