Başında o olan 5 harfli 88 kelime var. O harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde o harfi olan kelimeler listesine ya da sonu o harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında o bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- OLÇUM
-
-
[isim]
Hekimlik taslayan kimse
-
Kendini becerikli, usta gösteren kimse
-
Eli işe yatkın, becerikli kimse
-
[isim]
Hekimlik taslayan kimse
- OVMAÇ
-
-
[isim]
Hamuru ovalayarak yapılan kırıntılarla pişirilmiş çorba
-
Taze tarhana
-
[isim]
Hamuru ovalayarak yapılan kırıntılarla pişirilmiş çorba
- OLMAK
-
-
[nsz]
Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak
- "En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Ola ki bir oldubitti yaratmayı kendi çıkarlarına uygun görmüşlerdir." (Salâh Birsel)
- "Kilisede olup bitenleri, papazın söylediklerini nihayetine kadar anlattı." (Ömer Seyfettin)
- "Bize oldu olanlar!"
-
Gerçekleşmek veya yapılmak
-
Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak
- "Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir." (Tarık Buğra)
-
Bir şeyi elde etmek, edinmek
- "Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir durumdan başka bir duruma geçmek
-
Herhangi bir durumda bulunmak
-
Uygun düşmek, yerinde görülmek
- "Böyle iş olmaz. Oraya gitmesek de olur."
-
Yetişmek, olgunlaşmak
- "Ekinler oldu. Üzümler daha olmadı."
-
Hazırlanmak, hazır duruma gelmek
- "Çay oldu."
-
Bulunmak
- "Kız da hemen olduğu yere oturdu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Geçmek, tamamlanmak
- "İki yıl oldu. Nerede ise üç yıl olacak."
-
Sürdürmek, yürütmek
- "İlişkilerimiz dostça olsun istiyorum."
-
Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak
- "Partili olmak."
-
Yaklaşmak, gelip çatmak
- "Sabah oldu."
-
Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek
- "Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de zümrüt yüzüğü de kendinin olsun!" (Sermet Muhtar Alus)
-
Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz
- "Annesi oluyor. Yeğeni olur."
-
[nsz]
Sarhoş olmak
- "Sen adamakıllı olmuşsun."
-
[-e]
Uymak, tam gelmek
- "Bu şapka başıma oluyor."
-
[-den]
Yitirmek, elinden kaçırmak
- "Tembelliği yüzünden işinden oldu."
-
[-den]
Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak
- "Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir?"
-
[-e]
Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek
- "Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı."
-
[-e]
Yol açmak
- "Bu davranışın ona çok zararı oldu."
-
Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak
- "Su, buz oldu."
-
[yardımcı fiil]
Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur
- "Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak. Söyleyecek olursa..."
-
[yardımcı fiil]
Hastalığa yakalanmak, tutulmak
- "Tifo olmak. Verem olmak."
-
[nsz]
Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak
- ONLAR
-
-
[isim]
Ondalık sayı sistemine göre yazılan bir tam sayıda sağdan sola doğru ikinci basamak
-
[isim]
Ondalık sayı sistemine göre yazılan bir tam sayıda sağdan sola doğru ikinci basamak
- OFLAZ
-
-
[sıfat]
İyi, güzel, mükemmel
-
[sıfat]
İyi, güzel, mükemmel
- OYDAŞ
-
-
[sıfat]
Aynı düşüncede, aynı inançta olan, düşündeş, fikirdeş
- "Benimle oydaş olmayan başka gazeteci." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Aynı düşüncede, aynı inançta olan, düşündeş, fikirdeş
- ORTAK
-
-
[isim]
Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar
- "Bırakın ortağıma bir telefon edeyim." (Haldun Taner)
- "Kadınları hayata ortak olmayan millet öksüzdü, yarı kuvvetini kullanamıyor demekti." (Tarık Buğra)
-
Kuma
- "Kendi üstüne bir ortağın getirilmesi Emeti'nin pek ziyade gücüne gitmişti." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[sıfat]
Birden çok kimse veya nesneyi ilgilendiren, onlara özgü olan, onların katılmasıyla oluşan, müşterek
- "Edebiyata şiirle başlamak, büyük küçük bütün yazarlarda görülen ortak bir yöndür." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar
- OKTAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Formülü C8H18 olan doymuş hidrokarbonlara verilen ad
-
[isim]
Formülü C8H18 olan doymuş hidrokarbonlara verilen ad
- OLMAZ
-
-
[sıfat]
İmkânsız, gerçekleşemez
-
[isim]
Yapılamayacak iş, tutum veya davranış
- "Onun o gözü pekliği, onurla ölümü göze alışıdır ki Atatürk'e olmazları oldurtmak gücünü vermiştir." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
İmkânsız, gerçekleşemez
- ORADA
-
-
[zarf]
Sözü edilen yerde, bulunduğu yerde
- "Orada okuduğunu belli etmeyi de pek severdi." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Orada burada benim dedikodumu yapmışsın."
-
[zarf]
Sözü edilen yerde, bulunduğu yerde
- ORASI
-
-
[isim]
O yer, ora
- "Odam orası, dedi, sağ tarafa düşen kapı." (Refik Halit Karay)
-
O yönü
- "İşin orası önemli değil."
-
[isim]
O yer, ora
- ONİKS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Balgam taşı
-
[isim]
Balgam taşı
- OTAMA
-
-
[isim]
Otamak işi, tedavi
-
[isim]
Otamak işi, tedavi
- OYMAK
-
-
[-i]
Keskin, sivri uçlu bir cisimle bir şeyi yontarak veya delerek çukur oluşturmak
- "Bir ağaç kütüğünü keser, oyar, nakışlayıp bezerdi." (Samiha Ayverdi)
-
Kumaş vb.ni girintili bir biçimde kesmek
- "Gömleğin yakasını ve koltuğunu biraz oydu."
-
Bıçaklayarak yaralamak
-
Kazıklamak
-
[-i]
Keskin, sivri uçlu bir cisimle bir şeyi yontarak veya delerek çukur oluşturmak
- OLEİN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sıvı yağlarda ve margarinlerde bulunan oleik asidin bir esteri
-
[isim]
Sıvı yağlarda ve margarinlerde bulunan oleik asidin bir esteri
- ORTAÇ
-
-
[isim]
Sıfat-fiil
-
[isim]
Sıfat-fiil
- ORKİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Er bezlerinin iltihaplanıp şişmesi
-
[isim]
Er bezlerinin iltihaplanıp şişmesi
- ORTAM
-
-
[isim]
Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi şartların bütünü
- "Bu ağustos ayı, bir cinayet için hiç de uygun ortam değildi." (Haldun Taner)
- "Devlet ... elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır." (Anayasa)
-
Bir kimsenin veya bir insan topluluğunun yaşayışını etkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel etkilerin bütünü
- "Sanat ortamı. Çalışma ortamı."
-
Nesnel ve toplumsal yönlerle bazen kişinin iç dünyasını da kapsayan yakın çevre, vasat
-
[isim]
Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi şartların bütünü
- ODALI
-
-
[sıfat]
Herhangi bir sayıda odası olan
- "Bunlara Yenişehir'de, üç odalı bir ev de buldum." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Topkapı Sarayı'nda oturan saray adamları
-
[sıfat]
Herhangi bir sayıda odası olan
- OVMAK
-
-
Bir şeyin üzerine bastırarak el gezdirmek
- "Şakaklarını, bileklerini kolonya ile ovdum." (Sermet Muhtar Alus)
-
Bir yere bir şeyi kuvvetle sürterek temizlemek
- "Tencereyi ovmak. Tahtaları ovmak."
-
Bir şeyin üzerine bastırarak el gezdirmek