Başında o olan 5 harfli 88 kelime var. O harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde o harfi olan kelimeler listesine ya da sonu o harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında o bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

OLÇUM

  1. [isim] Hekimlik taslayan kimse
  2. Kendini becerikli, usta gösteren kimse
  3. Eli işe yatkın, becerikli kimse

OVMAÇ

  1. [isim] Hamuru ovalayarak yapılan kırıntılarla pişirilmiş çorba
  2. Taze tarhana

OLMAK

  1. [nsz] Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak
    • "En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Ola ki bir oldubitti yaratmayı kendi çıkarlarına uygun görmüşlerdir." (Salâh Birsel)
    • "Kilisede olup bitenleri, papazın söylediklerini nihayetine kadar anlattı." (Ömer Seyfettin)
    • "Bize oldu olanlar!"
  2. Gerçekleşmek veya yapılmak
  3. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak
    • "Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir." (Tarık Buğra)
  4. Bir şeyi elde etmek, edinmek
    • "Nihayet ben mal sahibi olacağıma göre rahattım." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Bir durumdan başka bir duruma geçmek
  6. Herhangi bir durumda bulunmak
  7. Uygun düşmek, yerinde görülmek
    • "Böyle iş olmaz. Oraya gitmesek de olur."
  8. Yetişmek, olgunlaşmak
    • "Ekinler oldu. Üzümler daha olmadı."
  9. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek
    • "Çay oldu."
  10. Bulunmak
    • "Kız da hemen olduğu yere oturdu." (Memduh Şevket Esendal)
  11. Geçmek, tamamlanmak
    • "İki yıl oldu. Nerede ise üç yıl olacak."
  12. Sürdürmek, yürütmek
    • "İlişkilerimiz dostça olsun istiyorum."
  13. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak
    • "Partili olmak."
  14. Yaklaşmak, gelip çatmak
    • "Sabah oldu."
  15. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek
    • "Pırlanta gerdanlığı da tektaş küpesi de zümrüt yüzüğü de kendinin olsun!" (Sermet Muhtar Alus)
  16. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz
    • "Annesi oluyor. Yeğeni olur."
  17. [nsz] Sarhoş olmak
    • "Sen adamakıllı olmuşsun."
  18. [-e] Uymak, tam gelmek
    • "Bu şapka başıma oluyor."
  19. [-den] Yitirmek, elinden kaçırmak
    • "Tembelliği yüzünden işinden oldu."
  20. [-den] Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak
    • "Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir?"
  21. [-e] Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek
    • "Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı."
  22. [-e] Yol açmak
    • "Bu davranışın ona çok zararı oldu."
  23. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak
    • "Su, buz oldu."
  24. [yardımcı fiil] Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur
    • "Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak. Söyleyecek olursa..."
  25. [yardımcı fiil] Hastalığa yakalanmak, tutulmak
    • "Tifo olmak. Verem olmak."

ONLAR

  1. [isim] Ondalık sayı sistemine göre yazılan bir tam sayıda sağdan sola doğru ikinci basamak

OFLAZ

  1. [sıfat] İyi, güzel, mükemmel

OYDAŞ

  1. [sıfat] Aynı düşüncede, aynı inançta olan, düşündeş, fikirdeş
    • "Benimle oydaş olmayan başka gazeteci." (Falih Rıfkı Atay)

ORTAK

  1. [isim] Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar
    • "Bırakın ortağıma bir telefon edeyim." (Haldun Taner)
    • "Kadınları hayata ortak olmayan millet öksüzdü, yarı kuvvetini kullanamıyor demekti." (Tarık Buğra)
  2. Kuma
    • "Kendi üstüne bir ortağın getirilmesi Emeti'nin pek ziyade gücüne gitmişti." (Ercüment Ekrem Talu)
  3. [sıfat] Birden çok kimse veya nesneyi ilgilendiren, onlara özgü olan, onların katılmasıyla oluşan, müşterek
    • "Edebiyata şiirle başlamak, büyük küçük bütün yazarlarda görülen ortak bir yöndür." (Necati Cumalı)

OKTAN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Formülü C8H18 olan doymuş hidrokarbonlara verilen ad

OLMAZ

  1. [sıfat] İmkânsız, gerçekleşemez
  2. [isim] Yapılamayacak iş, tutum veya davranış
    • "Onun o gözü pekliği, onurla ölümü göze alışıdır ki Atatürk'e olmazları oldurtmak gücünü vermiştir." (Haldun Taner)

ORADA

  1. [zarf] Sözü edilen yerde, bulunduğu yerde
    • "Orada okuduğunu belli etmeyi de pek severdi." (Sait Faik Abasıyanık)
    • "Orada burada benim dedikodumu yapmışsın."

ORASI

  1. [isim] O yer, ora
    • "Odam orası, dedi, sağ tarafa düşen kapı." (Refik Halit Karay)
  2. O yönü
    • "İşin orası önemli değil."

ONİKS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Balgam taşı

OTAMA

  1. [isim] Otamak işi, tedavi

OYMAK

  1. [-i] Keskin, sivri uçlu bir cisimle bir şeyi yontarak veya delerek çukur oluşturmak
    • "Bir ağaç kütüğünü keser, oyar, nakışlayıp bezerdi." (Samiha Ayverdi)
  2. Kumaş vb.ni girintili bir biçimde kesmek
    • "Gömleğin yakasını ve koltuğunu biraz oydu."
  3. Bıçaklayarak yaralamak
  4. Kazıklamak

OLEİN

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Sıvı yağlarda ve margarinlerde bulunan oleik asidin bir esteri

ORTAÇ

  1. [isim] Sıfat-fiil

ORKİT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Er bezlerinin iltihaplanıp şişmesi

ORTAM

  1. [isim] Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi şartların bütünü
    • "Bu ağustos ayı, bir cinayet için hiç de uygun ortam değildi." (Haldun Taner)
    • "Devlet ... elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır." (Anayasa)
  2. Bir kimsenin veya bir insan topluluğunun yaşayışını etkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel etkilerin bütünü
    • "Sanat ortamı. Çalışma ortamı."
  3. Nesnel ve toplumsal yönlerle bazen kişinin iç dünyasını da kapsayan yakın çevre, vasat

ODALI

  1. [sıfat] Herhangi bir sayıda odası olan
    • "Bunlara Yenişehir'de, üç odalı bir ev de buldum." (Memduh Şevket Esendal)
  2. [isim] Topkapı Sarayı'nda oturan saray adamları

OVMAK

  1. Bir şeyin üzerine bastırarak el gezdirmek
    • "Şakaklarını, bileklerini kolonya ile ovdum." (Sermet Muhtar Alus)
  2. Bir yere bir şeyi kuvvetle sürterek temizlemek
    • "Tencereyi ovmak. Tahtaları ovmak."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü