Sonunda ışık olan 7 harfli 22 kelime var. IŞIK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ışık olan kelimeler listesine ya da başında ışık olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I I K Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
4 Harfli Kelimeler
IŞIK, IŞKI
3 Harfli Kelimeler
KIŞ, ŞIK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇAKIŞIK
-
-
[sıfat]
Çakışmış olan
- "Çakışık üçgenler."
-
[sıfat]
Çakışmış olan
- YIVIŞIK
-
-
[sıfat]
Islak, kaygan, yapışkan
-
Yılışık
-
[sıfat]
Islak, kaygan, yapışkan
- ÇATIŞIK
-
-
[sıfat]
Çelişkili
- "Bu soru üzerine bir sürü çatışık düşünceler ileri sürüldü."
-
[sıfat]
Çelişkili
- SIKIŞIK
-
-
[sıfat]
Sıkışmış bir durumda olan
- "Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda?" (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Sıkışmış bir durumda olan
- BARIŞIK
-
-
[sıfat]
Başkası ile barış durumunda bulunan, dargın veya düşman olmayan, sevecen, hoşgörülü
- "O özel gün, dinsel bir bayramsa daha bir duygusallaşıyor, herkesle, dünyayla daha bir barışık oluyor." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Başkası ile barış durumunda bulunan, dargın veya düşman olmayan, sevecen, hoşgörülü
- YIĞIŞIK
-
-
[sıfat]
Üst üste birikmiş
-
[sıfat]
Üst üste birikmiş
- TIKIŞIK
-
-
[sıfat]
Tıkışmış olan
-
[sıfat]
Tıkışmış olan
- KATIŞIK
-
-
İçine başka şeyler karışmış olan, karışık, karma, mahlut
-
İçine başka şeyler karışmış olan, karışık, karma, mahlut
- YAPIŞIK
-
-
[sıfat]
Bir yere yapışmış olan
- "Zarfa yapışık pullar."
-
Fizyolojik yönden birbirlerine bağlı olarak doğan
-
Sürekli bir arada bulunan
- "Yapışık hemşireler gibi dünyaya beraber gelmişlerdi." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Dokunan, değen
- "Lavabonun duvara yapışık kıyısının üstüne konmuş bir diş fırçası gösteriyordu." (Çetin Altan)
-
[sıfat]
Bir yere yapışmış olan
- ARDIŞIK
-
-
[sıfat]
Birbiri ardından gelen, mütevali
-
[sıfat]
Birbiri ardından gelen, mütevali
- YAKIŞIK
-
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- "Onu gece yarısı sokağın ortasına atıvermek yakışık almazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yakışıklı delikanlı
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- AYRIŞIK
-
-
[sıfat]
Ayrışmış olan
-
Ayrı türden, çeşit çeşit, muhtelif, heterojen
-
Farklı yapıda olan, heterojen, ayrı cinsten
-
[sıfat]
Ayrışmış olan
- MAYIŞIK
- ...
- SIVIŞIK
-
-
[sıfat]
Yapışıp bulaşan
- "Üç çocuk, üzerlerine sıvışık bir madde sürülmüş birer dilim ekmeği geveleyip duruyorlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bir kimsenin yanından ayrılmayarak insanı tedirgin eden (kimse)
-
[sıfat]
Yapışıp bulaşan
- KIZIŞIK
-
-
[sıfat]
Kızışmış olan, şiddetli
-
[sıfat]
Kızışmış olan, şiddetli
- BAĞIŞIK
-
-
[sıfat]
Herhangi bir ödevin veya yükümlülüğün dışında kalan, muaf
-
Bazı mikroplara karşı aşı veya doğal yolla direnç kazanmış olan
- "Çiçek aşısı, çiçek hastalığına karşı insanı bağışık kılar."
-
[sıfat]
Herhangi bir ödevin veya yükümlülüğün dışında kalan, muaf
- KARIŞIK
-
-
Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş
- "Karışık salata."
-
Karışmış olan, düzensiz, dağınık, intizamsız
-
Saf olmayan
- "Karışık süt."
-
Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan
- "Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık dolambaçlı işten!" (Necati Cumalı)
-
Anlaşılması güç olan, açık seçik olmayan, çapraşık
- "Tuhaf şey! Hakikaten karışık bir kadın." (Peyami Safa)
-
Halk inancına göre cin ve perilerle ilişkisi olan
-
Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş
- KIPIŞIK
-
-
[sıfat]
Yarı kapalı (göz)
- "Gülmesine gülmez ya, küçük, kıpışık, mavi gözlerinden çelik ışıltısı gibi bir şey geçer." (Nezihe Meriç)
-
[sıfat]
Yarı kapalı (göz)
- YILIŞIK
-
-
[sıfat]
Yapmacık davranışlarla hoş görünmeye çalışan
- "O hanende denilen yılışık boşboğaza ne diyeyim?" (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Yapmacık davranışlarla hoş görünmeye çalışan
- DANIŞIK
-
-
[isim]
Olmayan bir durumu varmış gibi göstermek veya olduğundan başka anlatmak için önceden yapılan anlaşma, muvazaa
-
[isim]
Olmayan bir durumu varmış gibi göstermek veya olduğundan başka anlatmak için önceden yapılan anlaşma, muvazaa