Sonunda ı olan 4 harfli 89 kelime var. I harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ı harfi olan kelimeler listesine ya da başında ı harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YAPI
-
-
[isim]
Barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her türlü mimarlık eseri, bina
-
Yapılmakta olan konut, yol, köprü vb. inşaat
-
Yapma, oluşturma, ortaya konulma, meydana getirme
- "Kırıkkale yapısı bir tabanca."
-
Canlı bir varlığın ruh veya beden özelliklerinin tümü, bünye, strüktür
- "Yapısı sağlam, güzel bir erkekti." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Bütünün bir araya getirilişinde uyulan dizge, strüktür
- "Dil yapısı. Cümle yapısı."
-
Ögeleriyle somut bağımlılığı olan bütün
-
Parçaları ve ögeleri arasında yasaya uygunluk, durağan bağlar ve karşılıklı ilişkiler bulunan dizge veya bütün, strüktür
-
[isim]
Barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her türlü mimarlık eseri, bina
- SIKI
-
-
[sıfat]
Dar
- "Sıkı bir kemer."
- "İşini sıkı tut."
- "Seniha etrafını bu kadar sıkıya alan bu adamlardan hiç sıkılmıyor mu?" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Sıkıya geldi mi borç etmekten çekinmez, sonra bu borçları ödemek için evinin eşyasını satar." (Reşat Nuri Güntekin)
-
İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan
- "Sıkı bir denk."
- "Başkan son zamanlarda işleri sıkıya aldı."
-
Zorlu, güçlü ve etkili
- "En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir." (Burhan Felek)
-
Dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan
- "Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
İlkelerine çok bağlı, hoşgörüsü olmayan, katı
-
Yoğun
- "Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim." (Atatürk)
-
Cimri
-
[zarf]
Sıkıca, iyice
- "Sıkı giyinmek."
-
[isim]
Disiplin
-
[isim]
Zorlayıcı durum
- "Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı."
-
[isim]
Ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü
- "İlk sıkıyı babam attı." (Samim Kocagöz)
-
Güçlü ve çabuk, hızlı
- "Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Dar
- YATI
-
-
[isim]
Gidilen yerde geceyi geçirme
- "Yatıya bekleriz."
-
[isim]
Gidilen yerde geceyi geçirme
- AÇKI
-
-
[isim]
Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah
-
Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç
-
Anahtar ve her türlü açma aracı
-
[isim]
Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah
- ALGI
-
-
[isim]
Kazanç, alacak
-
Rüşvet
-
Vergi
-
[isim]
Kazanç, alacak
- BACI
-
-
[isim]
Kız kardeş
-
Bir evde uzun zaman çalışmış yaşlı kadınlara verilen unvan
- "Tam o sırada içeri Habeş bir bacı girdi." (Burhan Felek)
-
Büyük kız kardeş, abla
-
Tarikat şeyhlerinin karısı
-
[ünlem]
Kadınlara söylenen bir seslenme sözü
-
[isim]
Kız kardeş
- KIĞI
-
-
[isim]
Kığ
-
[isim]
Kığ
- KIYI
-
-
[isim]
Kara ile suyun birleştiği yer
- "Kandilli akıntısını geçiyoruz. İşte Küçüksu kasrı, kıyıda bembeyaz gülüyor." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Sular, sandalı kıyıya atıyordu." (Refik Halit Karay)
-
Kenar, uç
- "Su kıyısında yıkanan güvercinler gibi silkindi." (Necati Cumalı)
-
Sahil
- "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik." (Refik Halit Karay)
-
Issız, tenha yer
-
[isim]
Kara ile suyun birleştiği yer
- BAZI
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Birtakım, kimi
- "Bazı Türkler oraya eğlenmeye giderler." (Ömer Seyfettin)
- "Bizimkisi komşuluk gayreti dedi, içinden de ne demişler? Bazı dingil döner bazı teker." (Ncmettin Halil Onan)
-
[zarf]
Bazen
- "Bazı, mağazadan içeriye girinceye kadar kendimden geçerdim." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Birtakım, kimi
- KANI
-
-
[isim]
İnanç, düşünce, kanaat
- "Ahlakın da iyiliğe değil, güce dayandığı kanısındadır." (Salâh Birsel)
-
[isim]
İnanç, düşünce, kanaat
- ATÇI
-
-
[isim]
At yetiştiricisi
-
[isim]
At yetiştiricisi
- CADI
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
-
Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın
-
Çok güzel göz
-
[isim]
Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak
- AYLI
-
-
[sıfat]
Üzerinde ay biçimi bulunan
- "Beyaz aylı kırmızı bir bayrak."
-
Ay ışığı olan, mehtaplı
- "Aylı geceler."
-
Gebe
-
[sıfat]
Üzerinde ay biçimi bulunan
- DARI
-
-
[isim]
Buğdaygillerden, kuraklığa dayanıklı bir bitki, akdarı (Panicum miliaceum)
- "Geçenlerde, darısı dostlar başına, kızını everdi." (Haldun Taner)
-
Bu bitkinin buğday yerine besin olarak kullanılan tohumu
-
Mısır
-
[isim]
Buğdaygillerden, kuraklığa dayanıklı bir bitki, akdarı (Panicum miliaceum)
- KATI
-
-
[sıfat]
Sert, yumuşak karşıtı
- "Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu." (Falih Rıfkı Atay)
-
Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim
- "Katı yürekli. Katı davranış."
-
Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan
-
Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp
-
[zarf]
Çok, aşırı derecede
- "Susadım ol dem hararetten katı / Sundular bir cam dolusu şerbeti." (Süleyman Çelebi)
-
[sıfat]
Sert, yumuşak karşıtı
- AŞÇI
-
-
[isim]
Yemek pişirmeyi meslek edinen kimse
-
Yemek pişirip satan kimse
-
Yemek yenilen dükkân, aşevi, lokanta
-
[isim]
Yemek pişirmeyi meslek edinen kimse
- YAKI
-
-
[isim]
Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp vücudun bazı yerlerine konulan, koyuca lapa veya özel biçimde yapılmış eczalı parça
- "Hardal yakısı."
-
[isim]
Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp vücudun bazı yerlerine konulan, koyuca lapa veya özel biçimde yapılmış eczalı parça
- ALÇI
-
-
[isim]
Alçı taşının pişirilip toz durumuna getirilmesinden elde edilerek yapılarda, sanatta, mimarlıkta ve dişçilikte kullanılan madde
-
[isim]
Alçı taşının pişirilip toz durumuna getirilmesinden elde edilerek yapılarda, sanatta, mimarlıkta ve dişçilikte kullanılan madde
- ADLI
-
-
[sıfat]
Adı olan
- "Bence Ahmet Hamdi'nin en büyük şaheseri 'Beş Şehir' adlı ölmez yapıtıdır." (Haldun Taner)
-
Ünlü
-
[sıfat]
Adı olan
- ARTI
-
-
[isim]
Toplama işleminde + işaretinin adı, zait
-
[sıfat]
Sıfırdan büyük, önünde artı işareti bulunan (sayı), eksi karşıtı, pozitif
-
Fazlalık
- "Alışkanlıklarımız artılarıyla eksileriyle nelerdir, aktarılmıyor çocuklarımıza." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Toplama işleminde + işaretinin adı, zait