Sonunda e olan 4 harfli 295 kelime var. E harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde e harfi olan kelimeler listesine ya da başında e harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YÖRE
-
-
[isim]
Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, havali, mahal, civar, dolay
-
[isim]
Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, havali, mahal, civar, dolay
- GÜRE
-
-
[isim]
Çiftleşmek isteyen kısrak veya dişi eşek
-
Bir yaşından üç yaşına kadar olan tay
-
[sıfat]
Kuvvetli, dinç
-
[sıfat]
Çekingen, korkak, ürkek
-
[isim]
Çiftleşmek isteyen kısrak veya dişi eşek
- İAŞE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yedirip içirme, besleme, bakma
- "İaşe son derece fena idi, açıkçası kıtlık vardı." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Yedirip içirme, besleme, bakma
- NEŞE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç, şetaret
- "Zaferin bütün neşesi bu ihtiyarda idi." (Falih Rıfkı Atay)
- "O günden sonra Canan'ın uzun müddet neşesi kaçtı." (Peyami Safa)
-
Hafif sarhoşluk, çakırkeyif olma
-
[isim]
Mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç, şetaret
- ÖPME
-
-
[isim]
Öpmek işi
- "İlk defa arkadaşının yanında boynuma sarılıp beni öpmeye başlamıştı." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Öpmek işi
- DİDE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Göz
-
[isim]
Göz
- UHDE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev
- "Bu işi tek bir kişiye verseniz yine uhdesinden gelir çünkü yapacağı bellidir." (Yahya Kemal Beyatlı)
- "Kulübün masrafını Türk azalar uhdelerine almışlardır." (Ömer Seyfettin)
-
Sorumluluk
-
[isim]
Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, görev
- DÜZE
-
-
[isim]
Doz
-
[isim]
Doz
- GÜCE
- ...
- KEFE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Terazi gözlerinden her biri
-
[isim]
Terazi gözlerinden her biri
- VİZE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bazı resmî kâğıtlara "görülmüştür" anlamında konulan işaret ve bu işareti koyma işi
-
Ara sınav
-
Bir ülkeye girmek veya bir ülkeden çıkmak için yetkili makamlardan alınması gerekli izin
- "İçeriye girmen için vize mi bekliyorsun? İngiliz validenden izin mi gelecek?" (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Bazı resmî kâğıtlara "görülmüştür" anlamında konulan işaret ve bu işareti koyma işi
- NİCE
-
-
[sıfat]
Kaç, ne kadar
-
Birçok
- "Yalılarda nice yük odaları, oda gibi büyük kilerler vardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[zarf]
Nasıl
-
[zarf]
Uzun süreden beri
-
[sıfat]
Kaç, ne kadar
- EMME
-
-
[isim]
Emmek işi
-
Boruda akan sıvının oluşturduğu çekiş
-
Bir deponun böyle bir çekilme ile doldurulması işlemi
-
Soğurma
-
Petrol ile ilgili işlemlerde bir akışkanın çekilişi
-
[isim]
Emmek işi
- AKSE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Hastalık nöbeti, kriz
- "Hafif bir kalp aksesi geçirdi."
-
[isim]
Hastalık nöbeti, kriz
- İĞNE
-
-
[isim]
Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç
- "Sabah sabah davullar vurulup meydan kurulur. Aman öyle bir kalabalık olur ki iğne atsan yere düşmez." (Eflatun Cem Güney)
- "İğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydi oymacılık." (Çetin Altan)
- "Sonunda doktorların ısrarıyla bir sürü kuduz iğnesi yedi." (Refik Erduran)
- "Konuk kadının durgunluğu evdeki tedirginliktendi, iğne üstünde oturuyormuşçasına eğretiydi duruşu." (Burhan Günel)
-
İki şeyi birbirine tutturmaya yarar ince, uzun, ucu sivri, metal araç
- "Çengelli iğne. Toplu iğne."
-
Toplu iğnenin süs olarak kullanılan, iri başlı, renkli bir türü
-
Genellikle kadınların süs olarak elbiselerinin göğüs, yaka vb. yerlerine taktıkları süs eşyası
-
Bazı araçların ucu sivri parçaları
- "Pusula iğnesi."
-
Bazı böceklerin kendilerini savunmak için kullandıkları organ
- "Arının iğnesi. Akrebin iğnesi."
-
Oltanın ucundaki küçük çengel
-
Dokunaklı söz
-
Bitkilerde yumurtacıkla tepecik arasındaki sapçık
-
Şırınga
-
Zerk yolu ile vücuda verilen ilaç
- "Hekim hastaya hap yerine iğne verdi."
-
Vücuda bu yolla ilaç verme işi
- "Eczacının yaptığı bir adrenalin iğnesinden sonra gözlerini açtı." (Haldun Taner)
-
[isim]
Dikiş dikmeye yarayan, ince, ucu sivri, bir ucunda iplik geçecek deliği bulunan çelik araç
- İLLE
-
-
[zarf]
İlla
-
[zarf]
İlla
- JÖLE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Meyve suyunun şekerle kaynatılmasıyla istenilen yoğunlukta elde edilmiş şekerleme
-
Et suyunun soğuduktan sonra gevşek ve esnek bir kıvam almış durumu
- "Tavuk jölesi. Dana jölesi."
-
Saçın düzgün bir biçimde uzun süre kalmasını sağlayan yağlı, parlak ve yapışkan madde
-
[isim]
Meyve suyunun şekerle kaynatılmasıyla istenilen yoğunlukta elde edilmiş şekerleme
- ERCE
-
-
[zarf]
Er gibi, ere yakışır biçimde
- "Şu değişik hâllerin hepsinden erce, erkekçe istifade etmelidir." (Ahmet Mithat)
-
[zarf]
Er gibi, ere yakışır biçimde
- GALE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İçerisinde kalıp yapılan üç tarafı kaplı, bir tarafı açık tepsi şeklinde dizgi aleti
-
[isim]
İçerisinde kalıp yapılan üç tarafı kaplı, bir tarafı açık tepsi şeklinde dizgi aleti
- LAŞE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Leş
-
[isim]
Leş