Başında ce olan 7 harfli 42 kelime var. Ce ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ce olan kelimeler listesine ya da sonu ce ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ce bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- CELALLİ
-
-
[sıfat]
Sert ve öfkeli (kimse)
- "İyi ve memnun zamanlarında ne kadar nazikse sıkıldığı, kızdığı vakit de o kadar celalli ve kaba olurdu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Coşkun
- "Bir vakitler kükreyip taşan celalli bir nehirmiş." (Haldun Taner)
-
Hırçın
-
[sıfat]
Sert ve öfkeli (kimse)
- CEMADAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cansızlar, cansız varlıklar
-
[isim]
Cansızlar, cansız varlıklar
- CEZAEVİ
-
-
[isim]
Hükümlülerin içinde tutuldukları yapı, hapishane, mahpushane, dam, kodes, mahbes
-
[isim]
Hükümlülerin içinde tutuldukları yapı, hapishane, mahpushane, dam, kodes, mahbes
- CEPHANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ateşli silahlarla atılmak için hazırlanan her türlü patlayıcı madde, mühimmat
-
[isim]
Ateşli silahlarla atılmak için hazırlanan her türlü patlayıcı madde, mühimmat
- CERBEZE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güzel konuşma
- "Aldıracak bir şey olmadığını cerbezesiyle tekrar etti." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Beceriklilik, girginlik
-
Kurnazlık, hilekârlık
-
[isim]
Güzel konuşma
- CENUPLU
-
-
[sıfat]
Güneyli
-
[sıfat]
Güneyli
- CEMİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dernek
- "Gazi'nin reisliği altında bir Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti var." (Etem İzzet Benice)
-
Düğün
- "Bohçacı hanım, cemiyetin nerede olacağını öğrenip yarın haber getirmeyi vadetmişti." (Sermet Muhtar Alus)
-
Bir olayı veya kişiyi kutlamak amacıyla bir araya gelen topluluk
- "Bir hafta olmazdı ki bir mektebe başlama, bir sünnet, bir düğün, bir lohusa cemiyeti görmeyelim." (Ömer Seyfettin)
-
Yüksek sosyete
-
Birbirine uygun veya zıt anlamlı kelimeleri tenasüp, tezat sanatları yoluyla bir araya getirme
-
Toplum
-
[isim]
Dernek
- CEHTSİZ
- ...
- CEBRİYE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yazgıcılık
-
[isim]
Yazgıcılık
- CEREYAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yöne doğru akma, akış, akıntı
- "Köprünün parmaklığına dayandı, gözlerini Haliç'in kapkara sularına, bu suların cereyanına kaptırdı." (Ercüment Ekrem Talu)
- "Düzbel'de cereyan eden meydan muharebesini İkinci Kılıç Arslan kazandı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Bir şeyin gelişme, olma durumu
- "En iyisi zorlamamak, işi tabii cereyanına bırakmak." (Refik Halit Karay)
-
Aynı eğilimde olan, aynı görüşü paylaşan kimselerin oluşturduğu hareket
- "Aşırı ırkçılık cereyanlarının yalancı şahidi olarak sahneye çıkarıldı." (Cemil Meriç)
-
Akım
- "Elektrik cereyanı."
-
[isim]
Bir yöne doğru akma, akış, akıntı
- CERRAHİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Cerrahlıkla ilgili
-
[isim]
Hekimliğin, ameliyatla tedavi yapan dalı
- "Beyin cerrahisi."
-
[sıfat]
Cerrahlıkla ilgili
- CENABET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Cünüp
-
Pis, kötü, hoşlanılmayan (kimse veya şey)
- "Cenabet karının oyunları da en aşağı yedi sekiz kısımlıktır, çok bekletir." (Peyami Safa)
-
[isim]
Cünüplük
-
[sıfat]
Cünüp
- CESARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven
- "Hayvanın sokulganlığından cesaret alan bir başka kız da usulca yanına yaklaştı." (Haldun Taner)
- "Bana bir şey söylemeye cesaret ettiğini gördünüz mü şimdiye kadar?" (Tarık Buğra)
- "Demek ki işi açığa vurmak cesaretini gösterdi." (Refik Halit Karay)
- "Sabahın ışıkları bana yeniden bir cesaret verdi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği
- "Bütün halk türküleri gibi ölenin örnek cesaretini öven türkülerdi bunlar." (Necati Cumalı)
-
Cüret
-
Çekinmezlik, atılganlık
-
[isim]
Güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven
- CEZASIZ
-
-
[sıfat]
Cezaya çarptırılmamış, cezalandırılmamış
-
[sıfat]
Cezaya çarptırılmamış, cezalandırılmamış
- CEVİZLİ
-
-
[sıfat]
Cevizi olan, ceviz katılmış
- "Cevizli tel kadayıfına gönül verene de rastlanıyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Cevizi olan, ceviz katılmış
- CEBRAİL
- ...
- CEZAYİR
- ...
- CEZBELİ
-
-
[sıfat]
Cezbesi olan
- "Dünyanın bir ucundan cezbeli, keramet ve sır sahibi bir derviş çıkageliyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Cezbesi olan
- CERAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İrin
-
Yara
-
[isim]
İrin
- CEFASIZ
- ...