Sonunda at olan 7 harfli 132 kelime var. AT ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde at olan kelimeler listesine ya da başında at olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- İÇTİHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yasada veya örf ve âdet hukukunda uygulanacak kuralın açıkça ve tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun düşüncelerinden doğan sonuç
-
Görüş, özel görüş, anlayış, kavrayış
- "Benim içtihadım öyledir."
-
[isim]
Yasada veya örf ve âdet hukukunda uygulanacak kuralın açıkça ve tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun düşüncelerinden doğan sonuç
- ITTIRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birbirini izleme, birbiri arkasından gelme, düzenli sıralanma
-
[isim]
Birbirini izleme, birbiri arkasından gelme, düzenli sıralanma
- HADİSAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olaylar, hadiseler
-
[isim]
Olaylar, hadiseler
- HATIRAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anılar, andaç
-
[isim]
Anılar, andaç
- NEBATAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bitkiler
-
Bitki bilimi
-
[isim]
Bitkiler
- HAMAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ahmaklık
- "... misafirperverliğinizi fazlasıyla suistimal etmiş hâldeyim, bendeki kafa kafa mı, hamakat kutusu..." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Ahmaklık
- FESAHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk
- "Edebî lisanı o zamanki fesahatine ve tabiatına göre güzelleştirdiler." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk
- TEMİNAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Garanti, güvence
- "Ben böyle gülümseyen teminatlara hayatımda çok tesadüf ettiğim için..." (Aka Gündüz)
- "Senin verdiğin teminat hep boşa gitti." (Peyami Safa)
-
[isim]
Garanti, güvence
- FÜTUHAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zaferler, fetihler
-
[isim]
Zaferler, fetihler
- HACİVAT
- ...
- TAZİMAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüksek saygı
-
[isim]
Yüksek saygı
- MÜCAZAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İşlenen bir suçtan ötürü ceza verme
- "Her şeyde mükâfatla mücazatı, tatlıyla acıyı muvazene ederdi." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
İşlenen bir suçtan ötürü ceza verme
- BEYANAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Demeç, bildiri
- "Beyanatın askerî kısmını Falih Rıfkı almış, bana da siyasi kısmını bırakmıştı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Demeç, bildiri
- MALUMAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilgi
- "Bu hakikatler artık çocukların bildikleri en basit malumat sırasına geçmiştir." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Bilgi
- LİYAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Layık olma, yaraşırlık, uygunluk, değim
-
Yeterlilik, kifayet
- "Her birimiz kendi liyakatimize göre, üzerimize bir vazife almalıyız." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Layık olma, yaraşırlık, uygunluk, değim
- ITRİYAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sürünülecek güzel kokular
-
[isim]
Sürünülecek güzel kokular
- İRTİDAT
- ...
- İLTİFAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma
- "Genç kızlar erkeklerin iltifatlarına nasıl karşılık vereceklerini şaşırmışlardı." (Mahmut Yesari)
- "İltifat etti, hatırını sordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
İlgi gösterme, rağbet etme
- "Kime iltifat dozunu artırırsa o gerçekten de bir şeyler olurdu." (Çetin Altan)
- "Akşamki yemeklere iltifat eden çok oldu."
-
Söz söylerken, daha çok etki sağlamak için beklenmedik bir anda sözü, konu ile çok yakından ilgili birine veya bir şeye yöneltme
-
Yüzünü çevirerek bakma
-
[isim]
Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma
- BARİKAT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir yolu veya geçidi kapamak için her türlü araçtan yararlanılarak yapılan engel
- "Kürsünün etrafında bir barikat kurmak suretiyle bu hücumların önüne geçmişler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Masaları, sıraları üst üste yığıp barikat yapmışlar." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir yolu veya geçidi kapamak için her türlü araçtan yararlanılarak yapılan engel
- MARUZAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunuş
- "Size maruzatım var."
-
[isim]
Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunuş