Sonunda an olan 5 harfli 159 kelime var. AN ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde an olan kelimeler listesine ya da başında an olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ŞAMAN
- ...
- SOĞAN
-
-
[isim]
Zambakgillerden, yemeklere tat vermek için yumrusu ve yeşil yaprakları kullanılan güzel kokulu bitki (Allium cepa)
-
Çiğdem, lale, zambak, sarımsak vb. bitkilerin toprak altındaki yumru kökü
-
[isim]
Zambakgillerden, yemeklere tat vermek için yumrusu ve yeşil yaprakları kullanılan güzel kokulu bitki (Allium cepa)
- TUFAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı su altında bırakan şiddetli yağmur
-
Şiddetli yağmur
-
Çok yoğun veya şiddetli şey
- "Bu heyecan tufanı içinde hiçbir muayyen şekli göremiyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı su altında bırakan şiddetli yağmur
- HAZAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Güz, sonbahar
- "Teselliden nasibim yok hazan ağlar baharımda." (Mehmet Akif Ersoy)
-
[isim]
Güz, sonbahar
- ŞABAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ay takviminin sekizinci ayı, üç ayların ikincisi
-
[isim]
Ay takviminin sekizinci ayı, üç ayların ikincisi
- ŞERAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Şeriat bakımından
-
[zarf]
Şeriat bakımından
- BAKAN
-
-
[isim]
Hükûmet işlerinden birini yönetmek için, genellikle milletvekilleri arasından, başbakan tarafından seçilerek cumhurbaşkanınca onaylandıktan sonra işbaşına getirilen yetkili, vekil, nazır
- "O sadece iyi bir bayındırlık bakanıdır." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Hükûmet işlerinden birini yönetmek için, genellikle milletvekilleri arasından, başbakan tarafından seçilerek cumhurbaşkanınca onaylandıktan sonra işbaşına getirilen yetkili, vekil, nazır
- TOZAN
-
-
[isim]
İncecik toz tanesi, zerre, molekül
-
Tozu çok olan yer
-
[isim]
İncecik toz tanesi, zerre, molekül
- İHVAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yakın dostlar, arkadaşlar
-
Aynı okul veya tarikattan olan kimseler
-
[isim]
Yakın dostlar, arkadaşlar
- UZMAN
-
-
[sıfat]
Belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan (kimse), mütehassıs, kompetan
- "Biz de işte para kazanmanın, iyi yaşamanın uzmanıyız dostum." (Haldun Taner)
-
Belli bir bilim dalında lisansüstü öğrenim derecesine sahip kimse
-
[isim]
Bilirkişi
-
[sıfat]
Belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüş ve becerisi çok olan (kimse), mütehassıs, kompetan
- BEYAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Söyleme, bildirme
- "Bu beklenmedik sevgi gösterileri karşısında ne kadar şaşırıp kaldığını gazete muhabirlerine beyan etmekten çekinmemiştir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bir eserde, düşüncelerin, duyguların, hayallerin doğuş ve değerlerini, bunların anlatımında tutulacak yolları konu edinen bir edebiyat bilgisi dalı
-
[isim]
Söyleme, bildirme
- TURAN
- ...
- PAYAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Son, sonuç, nihayet
- "Hele hep birden uçtukları zaman neşesine payan olmazdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Son, sonuç, nihayet
- TUMAN
-
-
[isim]
Don, şalvar
-
[isim]
Don, şalvar
- İSKAN
- ...
- SEMAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Diş köklerini kaplayan sert madde
-
Bir metalle temas durumunda ısıtılan ve yüksek sıcaklıkta ayrışarak taşıdığı elementlerden bir veya birçoğunu o metalin yüzeyine yayan madde
-
[isim]
Diş köklerini kaplayan sert madde
- RUGAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ayakkabı, çanta vb. yapımında kullanılan parlak deri
- "Yağmurlu havalarda kaldırımlar ne güzeldirler, rugan gibi parlarlar." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Bu deriden yapılmış
- "Nevin'in babası siyah ipek çoraplarıyla rugan ayakkabısını giymişti." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Ayakkabı, çanta vb. yapımında kullanılan parlak deri
- NALAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
İnleyici, inleyen
-
[sıfat]
İnleyici, inleyen
- TAVAN
-
-
[isim]
Bir yapının, kapalı bir yerin üst bölümünü oluşturan düz ve yatay yüzey, taban karşıtı
- "Başını kaldırdı, dumanı otobüsün tavanına üfledi." (Haldun Taner)
- "Gelmeyecek mi? Neden gelmedi? diye sordukları vakit tavan başıma yıkılıyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bir şeyi değerlendirmede kabul edilen en yüksek seviye veya fiyat
- "Yükseköğrenim görmüş bir devlet memurunun tavanı birinci derecenin dördüncü basamağıdır."
-
Çatı kiremidi
-
[isim]
Bir yapının, kapalı bir yerin üst bölümünü oluşturan düz ve yatay yüzey, taban karşıtı
- BARAN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yağmur
-
[isim]
Yağmur