Sonunda ak olan 7 harfli 264 kelime var. AK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ak olan kelimeler listesine ya da başında ak olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KARIMAK
-
-
[nsz]
Yaşlanmak, kocamak, ihtiyarlamak
-
[nsz]
Yaşlanmak, kocamak, ihtiyarlamak
- SALACAK
-
-
[isim]
Üstünde ölü yıkanılan kerevet, teneşir
-
[isim]
Üstünde ölü yıkanılan kerevet, teneşir
- GIRTLAK
-
-
[isim]
Soluk borusunun üst bölümü, ümük, imik, hançere
- "Gırtlak veremi midir nedir, çehresinde damla kan yok." (Sermet Muhtar Alus)
- "İşrete düşkünlüğünü anlata anlata bitiremiyorlar, gırtlağına kadar borç içindeymiş." (Atilla İlhan)
-
Yiyip içme
- "Gırtlak derdi."
-
Ses rengi, yapısı
-
[isim]
Soluk borusunun üst bölümü, ümük, imik, hançere
- ÇALACAK
-
-
[isim]
Yoğurt mayası
-
[isim]
Yoğurt mayası
- DONAMAK
-
-
[-i]
Süslemek, tezyin etmek
-
[-i]
Süslemek, tezyin etmek
- ADANMAK
-
-
[nsz]
Adama işine konu olmak
-
[nsz]
Adama işine konu olmak
- OKŞAMAK
-
-
[-i]
Sevgi, şefkat belirtisi olarak elini bir şeyin üzerinde yavaş yavaş gezdirmek veya ona hafifçe vurmak
- "Oğlan kızın yanına geldi, saçlarını okşuyor." (Haldun Taner)
-
[nsz]
Hafifçe dövmek
- "Bir gün hani bir huysuzluk ettiği zaman, al eline, biraz okşayıver." (Burhan Felek)
-
Bir kimseyi hoşnut etmek
- "Mektuplarında onun onurunu okşayacak, endişelerini hafifletecek cümleleri artırdı." (Çetin Altan)
-
Benzemek, andırmak, hatırlatmak
- "Bu iki sarı birbirini okşuyor."
-
[-i]
Sevgi, şefkat belirtisi olarak elini bir şeyin üzerinde yavaş yavaş gezdirmek veya ona hafifçe vurmak
- SANÇMAK
-
-
[-i]
Saplanmak, batmak
-
[-i]
Saplanmak, batmak
- CARTLAK
- ...
- CIVIMAK
-
-
[nsz]
Cıvık duruma gelmek
-
Bir iş çığırından çıkmak
-
Saygısızca davranışta bulunmak
-
[nsz]
Cıvık duruma gelmek
- ŞAKIMAK
-
-
[nsz]
Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek
- "Kalk dilber, gidelim bağ arasına / Şakısın bülbüller, gül incinmesin." (Karacaoğlan)
-
Güzel şarkı söylemek veya şiir okumak
- "Hep aşkı, hep inançları, hep yurt sevgisini şakıyan şairler vardır; ben şair olsaydım ışığın verdiği hazları söyler, hep güneşe övgüler yazardım." (Nurullah ataç)
-
Çok konuşmak, çenesi düşmek
- "Eskiden hiç lakırtı söylemeyen bu ihtiyar, şimdi şakıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Ötücü kuşlar ezgili ses çıkarmak, ötmek, şakramak, terennüm etmek
- SINAMAK
-
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek
-
Bilgisini, yeteneğini, yeterliliğini veya niteliğini yoklamak, imtihan etmek
-
[-i]
Değerini anlamak, gerekli niteliği taşıyıp taşımadığını bulmak için birini, bir nesneyi veya bir düşünceyi yoklamak, denemek, tecrübe etmek
- AYLAMAK
-
-
[-i]
Beklemek
-
[nsz]
Sürmek, devam etmek
-
[-de]
Ayı dolduran bir süre geçirmek, aylarca kalmak
-
[-i]
Beklemek
- OYNAMAK
-
-
[nsz]
Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak
- "Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek
- "Babalar çocuklarının yanında rakı içer, kumar oynarsa çocuklar da ayyaş ... olurlar." (Burhan Felek)
-
Kımıldamak, hareket etmek
-
[-le]
Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak ona dokunmak
-
Bir film, oyun vb.nde rol almak
- "Bütün rolleri, şahısların sesleri, tavırları, mimikleriyle tek başına oynamıştı." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Film gösterilmek
- "Bu akşam televizyonda hangi film oynuyor?"
-
Tiyatro eseri sahneye konmak
- "Birisi dedi ki bu iki perdelik bir oyun imiş, bitince ötekini oynayacaklarmış." (Memduh Şevket Esendal)
-
Eşyanın herhangi bir parçası kımıldamak, hareket etmek
- "Birdenbire apartman kapısının oynadığını hissettim." (Peyami Safa)
-
İnsan gerekli görevini yapacak hareketten yoksun olmak
- "Hastanın bacağı oynamıyor."
-
Sarsılmak, yeri değişmek
- "Depremde yapı oynadı."
-
Sporla ilgili çalışmalara katılmak
- "Tenis oynamak."
-
Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak
- "Ne oynadığı gazinonun ismini söyledi ne de danslarından bahsetti." (Refik Halit Karay)
-
Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak
- "Borsada istediği gibi oynuyordu fiyatlarla." (Necati Cumalı)
-
Değişiklik göstermek
- "Bunların fiyatı iki bin ile üç bin lira arasında oynar."
-
[-le]
Tehlikeye düşürmek
- "Benim sağlığımla oynama."
-
Oyalanmak, gereği gibi yapmamak, boşuna vakit geçirmek
-
[-le]
Rastgele yön vermek, aldatmak
- "Talih bizimle oynuyor."
-
[-le]
Herhangi birine karşı önemsemeyici davranışlarda bulunmak
- "Koca adamla oynamaya utanmıyor musun?"
-
Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak
-
[nsz]
Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak
- SIKACAK
-
-
[isim]
Bir nesneyi, iki ağırlık arasında mekanik olarak sıkıştırmaya yarayan araç
-
Genellikle meyve sıkmak için kullanılan her tür araç
-
[isim]
Bir nesneyi, iki ağırlık arasında mekanik olarak sıkıştırmaya yarayan araç
- YASAMAK
-
-
[-i]
Düzen vermek
-
[nsz]
Yasa koymak
-
[-i]
Düzen vermek
- HORTLAK
-
-
[isim]
Mezardan çıkarak insanları korkuttuğuna inanılan yaratık, hayalet
-
[isim]
Mezardan çıkarak insanları korkuttuğuna inanılan yaratık, hayalet
- TUTACAK
-
-
[isim]
Sıcak mutfak araçlarını tutmakta kullanılan, birbirine şeritle bağlı bez çifti, tutaç, tutak
-
[isim]
Sıcak mutfak araçlarını tutmakta kullanılan, birbirine şeritle bağlı bez çifti, tutaç, tutak
- TOZUMAK
-
-
[nsz]
Toz havalanarak çevreye yayılmak
- "Herif süpürge ile fesini süpürüp de şak şak eline vurdukça un çuvalı gibi tozuyordu." (Ahmet Rasim)
-
[nsz]
Toz havalanarak çevreye yayılmak
- İŞTİYAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Göreceği gelme, özleme
-
Güçlü istek, arzu
- "Bir asırdan beri birkaç neslin iştiyakı budur." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Göreceği gelme, özleme