Sonunda şık olan 7 harfli 30 kelime var. ŞIK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde şık olan kelimeler listesine ya da başında şık olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
I K Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
KIŞ, ŞIK
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BAĞIŞIK
-
-
[sıfat]
Herhangi bir ödevin veya yükümlülüğün dışında kalan, muaf
-
Bazı mikroplara karşı aşı veya doğal yolla direnç kazanmış olan
- "Çiçek aşısı, çiçek hastalığına karşı insanı bağışık kılar."
-
[sıfat]
Herhangi bir ödevin veya yükümlülüğün dışında kalan, muaf
- BARIŞIK
-
-
[sıfat]
Başkası ile barış durumunda bulunan, dargın veya düşman olmayan, sevecen, hoşgörülü
- "O özel gün, dinsel bir bayramsa daha bir duygusallaşıyor, herkesle, dünyayla daha bir barışık oluyor." (Haldun Taner)
-
[sıfat]
Başkası ile barış durumunda bulunan, dargın veya düşman olmayan, sevecen, hoşgörülü
- ARDIŞIK
-
-
[sıfat]
Birbiri ardından gelen, mütevali
-
[sıfat]
Birbiri ardından gelen, mütevali
- DOLAŞIK
-
-
[sıfat]
Karışık (saç, ip vb.)
- "Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var." (Karacaoğlan)
-
Dolaşarak giden (yol)
- "Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş." (Ahmet Haşim)
-
Kolay çözülmeyecek veya içinden çıkılmayacak derecede karışık
- "Birtakım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip çekildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Amacını doğrudan doğruya değil de dolayısıyla sezdiren
- "Dolaşık ve tutuk bir dille, yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Karışık (saç, ip vb.)
- TIKIŞIK
-
-
[sıfat]
Tıkışmış olan
-
[sıfat]
Tıkışmış olan
- MAYIŞIK
- ...
- ANLAŞIK
-
-
[isim]
Aralarında anlaşma bulunan taraflardan, kimselerden biri
-
[isim]
Aralarında anlaşma bulunan taraflardan, kimselerden biri
- BULAŞIK
-
-
[isim]
Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak
- "Tava indirilir, tepsilere dökülür, tepsiler güneşe konur, yıkanacak bulaşıklar kuyu başına götürülür." (Memduh Şevket Esendal)
-
İz, etki, kalıntı
- "Daha balayının bulaşığı geçmedi." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Kirli
- "Bulaşık kap."
-
[sıfat]
Düzensiz, karışık
- "Bu karmakarışık ve bulaşık âlemi kendi hâline bırakırdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Yapışkan, sulu
- "Bulaşık adam."
-
[isim]
Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak
- YIVIŞIK
-
-
[sıfat]
Islak, kaygan, yapışkan
-
Yılışık
-
[sıfat]
Islak, kaygan, yapışkan
- KIRIŞIK
-
-
[sıfat]
Kırışmış olan
- "Söz tiyatroya gelince bu yaşlı sanatkârın kırışık yüzü birdenbire canlandı." (Peyami Safa)
-
[isim]
Deride esnekliğin kaybolmasından oluşan kıvrım
-
[isim]
Kırışmış yer, kırışıklık
-
[sıfat]
Kırışmış olan
- YANAŞIK
-
-
[sıfat]
Yanaşmış bir durumda olan
-
[sıfat]
Yanaşmış bir durumda olan
- YAPIŞIK
-
-
[sıfat]
Bir yere yapışmış olan
- "Zarfa yapışık pullar."
-
Fizyolojik yönden birbirlerine bağlı olarak doğan
-
Sürekli bir arada bulunan
- "Yapışık hemşireler gibi dünyaya beraber gelmişlerdi." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Dokunan, değen
- "Lavabonun duvara yapışık kıyısının üstüne konmuş bir diş fırçası gösteriyordu." (Çetin Altan)
-
[sıfat]
Bir yere yapışmış olan
- TANIŞIK
-
-
[isim]
Birbirini tanıyanlardan her biri
- "Tanışıklar birbirlerine iftira ederlerdi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Birbirini tanıyanlardan her biri
- GÜNAŞIK
- ...
- KIZIŞIK
-
-
[sıfat]
Kızışmış olan, şiddetli
-
[sıfat]
Kızışmış olan, şiddetli
- ÇATIŞIK
-
-
[sıfat]
Çelişkili
- "Bu soru üzerine bir sürü çatışık düşünceler ileri sürüldü."
-
[sıfat]
Çelişkili
- YAKIŞIK
-
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- "Onu gece yarısı sokağın ortasına atıvermek yakışık almazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Yakışıklı delikanlı
-
[isim]
Uygunluk, yaraşma
- KIPIŞIK
-
-
[sıfat]
Yarı kapalı (göz)
- "Gülmesine gülmez ya, küçük, kıpışık, mavi gözlerinden çelik ışıltısı gibi bir şey geçer." (Nezihe Meriç)
-
[sıfat]
Yarı kapalı (göz)
- YILIŞIK
-
-
[sıfat]
Yapmacık davranışlarla hoş görünmeye çalışan
- "O hanende denilen yılışık boşboğaza ne diyeyim?" (Sermet Muhtar Alus)
-
[sıfat]
Yapmacık davranışlarla hoş görünmeye çalışan
- SIVIŞIK
-
-
[sıfat]
Yapışıp bulaşan
- "Üç çocuk, üzerlerine sıvışık bir madde sürülmüş birer dilim ekmeği geveleyip duruyorlar." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Bir kimsenin yanından ayrılmayarak insanı tedirgin eden (kimse)
-
[sıfat]
Yapışıp bulaşan