Sonunda ık olan 7 harfli 242 kelime var. IK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ık olan kelimeler listesine ya da başında ık olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ARSACIK
- ...
- PISIRIK
-
-
[sıfat]
Tutuk, sünepe, aşırı çekingen, yüreksiz ve beceriksiz, girgin karşıtı
- "Beceriksiz mi beceriksiz, pısırık mı pısırık! A, ne yapayım ben böyle erkeği!.." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Tutuk, sünepe, aşırı çekingen, yüreksiz ve beceriksiz, girgin karşıtı
- SARPLIK
-
-
[isim]
Sarp olma durumu
-
[isim]
Sarp olma durumu
- AYNILIK
-
-
[isim]
Aynı olma durumu, özdeşlik, ayniyet
-
[isim]
Aynı olma durumu, özdeşlik, ayniyet
- HARÇLIK
-
-
[isim]
Ufak tefek gereksinimler için ayrılmış para
- "Yanıma epeyce yol harçlığı almıştım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Ufak tefek gereksinimler için ayrılmış para
- KABALIK
-
-
[isim]
Kaba olma durumu
-
Kaba davranış, nezaketsizlik, huşunet
- "Bu kabalığımı şimdiki vaziyetime bağışlayınız." (Peyami Safa)
-
[isim]
Kaba olma durumu
- ANMALIK
-
-
[isim]
Anılmak üzere verilen nesne, hatıra, yadigâr, bergüzar
-
[isim]
Anılmak üzere verilen nesne, hatıra, yadigâr, bergüzar
- DOLAMIK
-
-
[isim]
Bir tür ağ, bir tür avcı tuzağı
-
[isim]
Bir tür ağ, bir tür avcı tuzağı
- HOCALIK
-
-
[isim]
Hoca olma durumu veya hocanın yaptığı iş
- "Viyana üniversitesinde hocalığım sırasında amirim olan profesör ağır hasta idi." (Haldun Taner)
- "Mülkiyede Osmanlı tarihi alanında hocalık, müdürlük, yazarlık etmiş." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
[isim]
Hoca olma durumu veya hocanın yaptığı iş
- ŞURACIK
-
-
[isim]
Yakın ve belirli bir yer
-
[isim]
Yakın ve belirli bir yer
- AĞIRLIK
-
-
[isim]
Ağır olma durumu
- "Taşın ağırlığı."
- "Yükün ağırlığı."
- "Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz." (Ömer Seyfettin)
- "Başsavcının yargıçlar arasında belli bir ağırlığı var kuşkusuz." (Ayşe Kulin)
-
Değerli olma durumu
- "Hediyenin ağırlığı."
- "Yavaş yavaş bir ağırlık çöktü. Bir sakinlik herkesi kapladı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Ağırbaşlılık
- "Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi."
-
Tehlikeli olma durumu
-
Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum
- "Havanın ağırlığı."
-
Sıkıntı
-
Çeyizini düzmek için güveyinin geline verdiği para, kalın
-
Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum
-
Yük, külfet
- "Bütün ailenin ağırlığı omuzlarındadır."
-
Takı
- "Kadın bütün ağırlığını takıp düğüne gitti."
-
Sorumluluk
- "Bu işin ağırlığını tek başıma yüklendim."
-
Etki, baskı, güçlük
-
Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak
- "Şimdi bütün ağırlığı reklama vermeli." (Atilla İlhan)
-
Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne
-
Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer
-
Uyuşukluk ve gevşeklik durumu
- "Beynime bir ağırlık peyda olmuştu." (Aka Gündüz)
-
Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri
- "Akşama doğru, ağırlığın başında bezgin neferlere iş gördürmeye uğraşıyordum." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke
-
Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori
-
[isim]
Ağır olma durumu
- AYAKLIK
-
-
[isim]
Ayakla işletilen makinelerde ayağın bastığı yer, pedal
-
Ayak basacak yer
-
Ayakçak
-
Kaide
-
Küçük teknelerde kürekçinin oturduğu yeri destekleyen, kaplamaların iç tarafına çakılan kiriş
-
[isim]
Ayakla işletilen makinelerde ayağın bastığı yer, pedal
- ARKALIK
-
-
[isim]
Sırt dayamaya yarayan yer
- "Rıza Efendi iskemlesinin arkalığına iyice yaslandı." (Tarık Buğra)
-
Sırtında yük taşıyan hamalların, yük taşırken kullandıkları arka yastığı, semer, arkalıç
-
Ev içinde giyilen kolsuz, kalınca bir tür kısa hırka
-
[isim]
Sırt dayamaya yarayan yer
- ŞIRALIK
-
-
[sıfat]
Şıra olmaya elverişli olan (meyve)
-
[sıfat]
Şıra olmaya elverişli olan (meyve)
- ASARCIK
- ...
- SLAVLIK
- ...
- ARAPLIK
- ...
- IRAKLIK
-
-
[isim]
Uzaklık
-
[isim]
Uzaklık
- FENALIK
-
-
[isim]
Kötülük, şer
- "Bu alçaklar sana her fenalığı yapabilirler." (Aka Gündüz)
- "Bilmeyerek sütnineciğime ve kendime büyük bir fenalık etmiştim." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Ben biraz fenalık geçirdim de eczaneden rica ettik." (Burhan Felek)
-
Rahatsızlık veren şey
- "Fenalık iki tarafın ağaçlık, sık orman oluşu..." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Kötülük, şer
- KIRKLIK
-
-
İçinde kırk tane bulunan
- "Kırklık paket."
-
Kırk yaş dolaylarında bulunan (kimse)
- "Yalnız yüzünün bir yanı muharebede yanmış kırklık bir memurun ne düşündüğünü anlamak kabil değildir." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Kırk para
-
[isim]
Doğacak çocuk için hazırlanan bez veya giysi
-
İçinde kırk tane bulunan