Sonunda i olan 4 harfli 240 kelime var. İ harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde i harfi olan kelimeler listesine ya da başında i harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AYNİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gözle ilgili
-
[sıfat]
Gözle ilgili
- ÇİTİ
-
-
[isim]
Çitme işi
-
[isim]
Çitme işi
- BAYİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belirli maddeleri satma izni olan kimse, dükkân veya kuruluş
- "Tekel bayisi. Gazete bayisi."
-
[isim]
Belirli maddeleri satma izni olan kimse, dükkân veya kuruluş
- ŞALİ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tiftikten yapılan bir cins ince kumaş
- "Ankara şalisi. Bayrak yapılan şali."
-
[isim]
Tiftikten yapılan bir cins ince kumaş
- İNDİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Herkesçe kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan
- "Bizden evvelki zamanların tarihleri hep değilse de ekseriyetle indi vesikalara istinat etmiştir." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Herkesçe kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan
- DİŞİ
-
-
Yumurta oluşturan veya yavru doğuran (birey)
-
Erkeği tarafından döllenecek biçimde oluşmuş (hayvan veya bitki)
- "Dişi kedi."
-
[isim]
Kadın
-
Girintili ve çıkıntılı olarak bir çift oluşturan nesnelerden girintili olan
- "Dişi klişe. Dişi kalıp."
-
Yumuşak, kolay işlenen (maden)
-
Şuh, işveli, çekici
-
Yumurta oluşturan veya yavru doğuran (birey)
- MUTİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yumuşak başlı, itaat eden
- "Genç Çerkez'in daima kendisine muti ve ikinci safta kalacağını ümit ederek dışarıdan gelin almamayı tercih etmişti." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Yumuşak başlı, itaat eden
- SECİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nesirde yapılan uyak
-
[isim]
Nesirde yapılan uyak
- LARİ
- ...
- SEZİ
-
-
[isim]
Sezgi
-
[isim]
Sezgi
- SUŞİ
-
Kelime Kökeni : Japonca
-
[isim]
İnce şerit biçimindeki yosun tabakasının içine çiğ balık, yağsız, tuzsuz haşlanmış pirinç ve özel baharat karışımının konulmasıyla hazırlanan Japon yemeği
-
[isim]
İnce şerit biçimindeki yosun tabakasının içine çiğ balık, yağsız, tuzsuz haşlanmış pirinç ve özel baharat karışımının konulmasıyla hazırlanan Japon yemeği
- VADİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İki dağ arasındaki çukurca arazi veya geçit, koyak
- "Vadinin hemen kıyı başında idi ve çevresinde beş karaltı vardı." (Tarık Buğra)
- "Musahabe bu vadiye dökülünce tekrar karışmak ihtiyacını duydum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Alan, yol, tarz
- "... münakaşa kızışınca lakırtıyı hemen meslek bakımından çok zararlı bir vadiye yani şahsiyata sürüklediklerini hatırlarız." (Burhan Felek)
-
[isim]
İki dağ arasındaki çukurca arazi veya geçit, koyak
- SEÇİ
-
-
[isim]
Seçme işi
-
[isim]
Seçme işi
- AHDİ
- ...
- İLGİ
-
-
[isim]
İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk
- "Yeni istidatlara her zaman ilgi duyan bir büyük sanatçı idi." (Cahit Uçuk)
- "İki üç ders içinde ilgisini çeken bir öğrenci olmuştum" (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Çocuğu babasına bırakıp kendisi erkekle ilgisini keser ve familyasının yanına döner." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kimyasal şartlar eş veya birbirine çok yakın olduğunda ögelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik
-
Dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi
-
Belirli bir olay veya etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma
-
[isim]
İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk
- HAVİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İçinde bulunduran, kapsayan
-
[sıfat]
İçinde bulunduran, kapsayan
- CÜZİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Az, azıcık, pek az
-
Tikel
-
[sıfat]
Az, azıcık, pek az
- DİRİ
-
-
[sıfat]
Yaşamakta olan, yaşayan, canlı, ölü karşıtı
- "Senin ölün değil, bana dirin lazım." (Ömer Seyfettin)
-
Güçlü, zinde
- "Diri bir adam."
- "Pirinçler biraz diri kalmış."
-
Solmamış, pörsümemiş
- "Diri çiçek. Diri yaprak."
-
Gereği kadar pişmemiş
-
[sıfat]
Yaşamakta olan, yaşayan, canlı, ölü karşıtı
- TABİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bağımlı
- "Sanki bütün kamara, bütün halk, onlara tabi, onlara mahkûmdu." (Peyami Safa)
- "Kooperatifler, devletin her türlü kontrol ve denetimine tabi olup siyasetle uğraşmaz..." (Anayasa)
-
[sıfat]
Bağımlı
- DERİ
-
-
[isim]
İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten
- "Bütün kemikleri, ince bir deri altında birer birer sayılıyordu." (Peyami Safa)
- "Bu efendi, derisi kemiklerine yapışmış, gözleri çukura kaçmış, hastaneye yatırılacak kılığa girmişti." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Bu tabakadan yapılmış
- "Üstünde yine o siyah deri pardösüsü, kolunda siyah deri çantası." (Necati Cumalı)
-
İşlenerek kullanılır duruma getirilmiş hayvan postu
- "Tefecilerin eline düşerse derisini yüzerler."
-
Soyulmadan yenen yemişlerin ince kabuğu veya soyulan yemişlerde kabuk altındaki zar
-
[isim]
İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı tabaka, cilt, ten