Sonunda ül olan 6 harfli 24 kelime var. ÜL ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ül olan kelimeler listesine ya da başında ül olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GRANÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir maddenin en küçük tanesi
-
Sitoplazmada bulunan küçük tanecikler
-
[isim]
Bir maddenin en küçük tanesi
- BÜLBÜL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Karatavukgillerden, sesinin güzelliği ile tanınmış olan ötücü kuş (Luscinia megarhynchos)
- "Çocuk dersi bülbül gibi bildiği hâlde, Mükremin Hoca, bir türlü tam numara atmazmış." (Haldun Taner)
- "Kadın bülbül gibi Fransızca konuşuyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Buluştukları zaman da onu bülbül gibi konuşturdu." (Tarık Buğra)
- "Mahkemeye havale edeceğim, orada bülbül gibi söylersin." (Ömer Seyfettin)
-
Sesi çok güzel olan kimse
- "Hanende Nedim Bey ki gençliğinde Boğaziçi'nin bülbülü, en sevgili kuluyken artık onun da ihtiyarlamaya, sesinin bozulmaya başladığı söylenirdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Karatavukgillerden, sesinin güzelliği ile tanınmış olan ötücü kuş (Luscinia megarhynchos)
- BASKÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ağırlıkları tartmaya yarayan alet, kantar
-
İki kolu sıra ile kalkıp inebilen, ortasından veya uçlarından birine az çok yakın değişmez bir noktaya dayanan kaldıraç
-
[isim]
Ağırlıkları tartmaya yarayan alet, kantar
- GÖRGÜL
- ...
- PÜSKÜL
-
-
[isim]
Bir ucundan bazı şeylere süs olarak takılan, diğer ucu serbest saçak biçimindeki iplik demeti
- "Kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Bir ucundan bazı şeylere süs olarak takılan, diğer ucu serbest saçak biçimindeki iplik demeti
- HERKÜL
- ...
- DÖRDÜL
-
-
[isim]
Kare
-
Rubai
-
[isim]
Kare
- GÖLCÜL
-
-
[sıfat]
Göllerde, göl kıyılarında yetişen veya yaşayan
-
[sıfat]
Göllerde, göl kıyılarında yetişen veya yaşayan
- DÜLDÜL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mekanik olarak çalışan oyuncak çocuk arabası
-
At
- "Şu bizim düldüle bir saman vesikası lütfetseniz keyfime payan olmayacak." (Peyami Safa)
-
Eski otomobil
-
Modası geçmiş araç
-
[isim]
Mekanik olarak çalışan oyuncak çocuk arabası
- KÖSNÜL
-
-
[sıfat]
Kösnüyle ilgili, şehvani, şehevi, erotik
-
Cinsel duyumlar veya onlara bağlı olan duyumların uyandırdığı duygu ve coşkularla ilgili olan, erotik
-
Özellikle cinsel isteği işleyen, şehvet uyandıran (resim, heykel), erotik
-
[sıfat]
Kösnüyle ilgili, şehvani, şehevi, erotik
- VİRGÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yazılı cümlelerde birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime grupları arasına konulan, kısa bir durmayı göstermek için kullanılan noktalama işaretinin adı (,)
-
[isim]
Yazılı cümlelerde birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime grupları arasına konulan, kısa bir durmayı göstermek için kullanılan noktalama işaretinin adı (,)
- PANDÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sarkaç
-
[isim]
Sarkaç
- FORMÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Genel bir olguyu, bir kuralı veya ilkeyi açıklayan simgeler takımı
- "O, bu nazik duruma karşı bir formül bulmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir belgenin yazılacağı biçimi ve ona özgü olan deyimi gösteren örnek
- "Cevap formülü son derece basit idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kalıplaşmış, basmakalıp anlatım
-
Bir veya birçok niceliğe bağlı bulunan bir niceliğin hesaplanmasına yarayan matematiksel anlatım
-
Çıkar yol, tutulan yol, yöntem
- "Her yerde yapılabilen bir şey, yalnız formülleri, şekilleri değişir." (Aka Gündüz)
-
Birleşik bir cismin birleşimine giren maddeleri ve bunların o birleşik maddedeki oranlarını gösteren kısaltma takımı
- "Karbonmonoksit CO formülüyle gösterilir."
-
[isim]
Genel bir olguyu, bir kuralı veya ilkeyi açıklayan simgeler takımı
- TEFEÜL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Fal açma, fala bakma
- "Kış geceleri divanlardan tefeül ederdik." (Ömer Seyfettin)
-
Uğur sayma, hayra yorma
-
[isim]
Fal açma, fala bakma
- FİSTÜL
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Akarca
-
[isim]
Akarca
- SÜMBÜL
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 cm yükseklikte, çiçekleri kuvvetli kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi (Hyacinthus orientalis)
- "Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere / Şimdi dağlarında mor sümbül vardır." (Rıza Tevfik Bölükbaşı)
-
[isim]
Zambakgillerden, soğanla üretilen, 15-20 cm yükseklikte, çiçekleri kuvvetli kokulu ve türlü renkli, çok yıllık bir süs bitkisi (Hyacinthus orientalis)
- GÖKÇÜL
-
-
[isim]
Maviye çalan renk
-
[sıfat]
Bu renkte olan
-
[sıfat]
Gökle ilgili, semavi
-
[isim]
Maviye çalan renk
- PÜSTÜL
-
-
[isim]
İrinle dolu kabarcık veya sivilce
-
[isim]
İrinle dolu kabarcık veya sivilce
- MÜŞKÜL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Güç, zor, çetin
- "Yutkunuyor, ara sıra parmaklarıyla alnındaki terleri siliyordu. Çok müşkül bir vaziyette kalmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Engel, güçlük, zorluk
- "Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Güç, zor, çetin
- TEADÜL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Birbirine denk olma, denkleşme, denklik
-
[isim]
Birbirine denk olma, denkleşme, denklik