Sonunda z olan 5 harfli 204 kelime var. Z harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde z harfi olan kelimeler listesine ya da başında z harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TİRİZ
-
-
[isim]
Giysilerin yırtmacına ve eteğine eklenen ensiz kumaş parçası
-
Ensiz tahta
-
Çarpma ve sürtüşmelerden korunmak için güvertesiz teknelerin, direklerin ve dubaların dış kenarlarına takılan, tahtadan veya halat örgüsüyle yapılmış çıkıntı
-
[isim]
Giysilerin yırtmacına ve eteğine eklenen ensiz kumaş parçası
- AYMAZ
-
-
[sıfat]
Çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan, sezmeyen (kimse), gözü bağlı, gafil
-
[sıfat]
Çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan, sezmeyen (kimse), gözü bağlı, gafil
- NABIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kalp atışının sağladığı kan basıncından dolayı atardamarlara ve özellikle bilekteki atardamara parmakla basıldığında duyulan kımıldama
- "Nabzı durdu, nefesi durdu galiba." (Yusuf Ziya Ortaç)
- "Başına gelmeyen bela kalmadı. Azıcık nabza göre şerbet versen, başına bu dertler gelmezdi." (Aydın Boysan)
- "Doktor, hallacın yanına vardı. Nabzını tuttu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Milletin sesini işitmek, nabzını yoklamak, meselesini ve durumunu kaynakta öğrenmek istiyordu." (Tarık Buğra)
-
Eğilim, düşünce, niyet
- "Viyana'da hayat sevincinin nabzı kahvelerde atar." (Haldun Taner)
-
[isim]
Kalp atışının sağladığı kan basıncından dolayı atardamarlara ve özellikle bilekteki atardamara parmakla basıldığında duyulan kımıldama
- FOROZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir ağ atılışında çıkarılan balık miktarı
-
[isim]
Bir ağ atılışında çıkarılan balık miktarı
- MATİZ
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
İki halatı ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi
-
[isim]
İki halatı ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi
- DALIZ
-
-
[isim]
İç kulaktaki kemik dolambacın orta bölümü
-
[isim]
İç kulaktaki kemik dolambacın orta bölümü
- HAVUZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Su biriktirme, yüzme, çevreyi güzelleştirme vb. amaçlarla altı ve yanları mermer, beton vb. şeylerden yapılarak içine su doldurulan, genellikle üstü açık yer
- "Asıl binanın iki yanındaki kuru havuzlara ve havuzların hemen yanı başındaki kameriyelere doğru daha seyrek, daha bol çiçekli bitkiler yayılıyor." (Atilla İlhan)
-
Kum, asit vb. konulan çukur yer
- "Kum havuzu."
-
Büyük gemilerin onarılmak için çekildikleri yer
-
Bir amaç güdülerek farklı kaynaklardan gelen paranın ilgililere daha sonra paylaştırılmak üzere toplandığı belirli bir yer
-
[isim]
Su biriktirme, yüzme, çevreyi güzelleştirme vb. amaçlarla altı ve yanları mermer, beton vb. şeylerden yapılarak içine su doldurulan, genellikle üstü açık yer
- KEPEZ
-
-
[isim]
Yüksek tepe, dağ
-
Dağların oyuk, kuytu yerleri
-
Gelin başlığı
-
Tavuk ve kuşların ibiği veya başındaki uzun tüyler
-
[isim]
Yüksek tepe, dağ
- HAFIZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kur'an'ı bütünüyle ezbere bilen kimse
-
Bir şeyi anlamadan ezberleyen kimse
-
[sıfat]
Koruyan, saklayan
-
[isim]
Kur'an'ı bütünüyle ezbere bilen kimse
- OTSUZ
-
-
[sıfat]
Otu olmayan
-
[sıfat]
Otu olmayan
- CİBEZ
- ...
- HONAZ
- ...
- BARİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Açık, göze çarpan, belirgin
- "Halk arasında da keder ve sevinç diye iki bariz heyecan olduğuna inanmıştı." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
Açık, göze çarpan, belirgin
- UÇSUZ
-
-
[sıfat]
Ucu olmayan
- "Geçen günlerim bana dalgaları sayılmayan uçsuz bir deniz gibi göründü." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Ucu olmayan
- MARAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hastalık
-
Dayanılması güç durum
-
[sıfat]
Huysuzluğu ve titizliği ile can sıkan
- "Aman ne maraz adamsın!"
-
[isim]
Hastalık
- CEVİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Cevizgillerin örnek bitkisi olan, uzun ömürlü, gövdesi kalın, kerestesi değerli, yurdumuzda çok yetişen ağaç (Juglans regia)
- "Ceviz ağaçlarının altına çökebilir, tabakalarınızdan birer sigara yakabilirsiniz." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Onun kırdığı cevizler artık haddini aştı." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[sıfat]
Bu ağacın kerestesinden yapılmış
- "Yedekleri ise ceviz dolabın alt tarafına kaldırılmıştı." (Necati Cumalı)
-
Bu ağacın dışı kabuklu, içi yağlı ve nişastalı yemişi, koz
-
[isim]
Cevizgillerin örnek bitkisi olan, uzun ömürlü, gövdesi kalın, kerestesi değerli, yurdumuzda çok yetişen ağaç (Juglans regia)
- CİHAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aygıt, alet, takım
-
Çeyiz
-
[isim]
Aygıt, alet, takım
- REKİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dikme, saplama, kurma
-
[isim]
Dikme, saplama, kurma
- SALOZ
-
-
[sıfat]
Salak
-
[sıfat]
Salak
- TARİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlama
-
[isim]
Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlama