Başında ye olan 5 harfli 45 kelime var. Ye ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ye olan kelimeler listesine ya da sonu ye ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ye bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E Y Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
EY, YE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YELEK
-
-
[isim]
Ceket altına giyilen kolsuz ve kısa giysi
- "Sağ elini yelek cebine attı." (Ömer Seyfettin)
-
Okun yay kirişine takılan bölümündeki tüy
- "Ok yeleği."
-
Kuş kanadının büyük tüyü, telek
-
[isim]
Ceket altına giyilen kolsuz ve kısa giysi
- YETER
-
-
[sıfat]
İhtiyacı karşılayacak kadar olan, kâfi
- "Salonu yeter derecede dolmuş bulursa başlardı ıslıklar, tepinmeler." (Tarık Buğra)
-
ünl. “Kâfi, yetişir, yeterli” anlamlarında bir söz
-
[sıfat]
İhtiyacı karşılayacak kadar olan, kâfi
- YETKİ
-
-
[isim]
Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet
- "Büyük Millet Meclisi Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmişti." (Tarık Buğra)
- "Türkiye Büyük Millet Meclisi soru, Meclis araştırması ... yollarıyla denetleme yetkisini kullanır." (Anayasa)
- "İdam hükümlerini doğrudan doğruya yerine getirme yetkisini vermiştir." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salahiyet, mezuniyet
- YEZİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Nefret edilen kimseler için kullanılan bir söz
- "Kolay canı çıkar mı o yezidin?" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Hilekâr, sahtekâr
-
[isim]
Nefret edilen kimseler için kullanılan bir söz
- YEMİŞ
-
-
[isim]
Bitkilerde, döllenme sonunda çiçeği meyve yapraklarından oluşan ve tohumu taşıyan organ, meyve
- "Ben biraz zeytin, biraz salata, biraz patates, biraz da yemişle doyarım." (Burhan Felek)
-
İncir
-
[isim]
Bitkilerde, döllenme sonunda çiçeği meyve yapraklarından oluşan ve tohumu taşıyan organ, meyve
- YEKÜN
- ...
- YEMEN
- ...
- YEĞNİ
-
-
[sıfat]
Ağır olmayan, hafif
-
Ciddi olmayan
-
[sıfat]
Ağır olmayan, hafif
- YEMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ant
- "Kendi kendime yemin ediyorum ki burası hiçbir zaman meskûn değildi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Her akşam, beş paralık alışveriş etmedim, diye yemini basar." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Ant
- YETİK
-
-
[sıfat]
Yetişmiş, erişmiş, büyümüş
-
Bilgili, olgun
- "Açarım bu işi. Ben açamam da aklı yetik bir komşuya açtırırım." (Abbas Sayar )
-
[sıfat]
Yetişmiş, erişmiş, büyümüş
- YEŞİL
-
-
[isim]
Sarı ile mavinin karışmasından ortaya çıkan, bitki yapraklarının çoğunda görülen renk
- "Memleket isterim / Gök mavi, dal yeşil / Tarla sarı olsun / Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[sıfat]
Bu renkte olan
- "Önümüzde yeşil yamaçlar görününce biraz keyiflendik." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Kurumamış, taze (sebze), kuru karşıtı
- "Yeşilfasulye."
-
[sıfat]
Olmamış, ham (meyve)
- "Yeşil kayısı."
-
[isim]
Sarı ile mavinin karışmasından ortaya çıkan, bitki yapraklarının çoğunda görülen renk
- YEYGİ
-
-
[isim]
Hayvanlar için saklanan kışlık yiyecek, yem
- "Akşama doğru Gökbel'den kurtulmuşlardı ama yeygi işleri yine ters gitti." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Hayvanlar için saklanan kışlık yiyecek, yem
- YELEÇ
-
-
[sıfat]
Havadar
-
[sıfat]
Havadar
- YEĞEN
-
-
[isim]
Birine göre, kardeş, amca, hala, dayı veya teyzenin çocuğu
- "Ama yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur." (Tarık Buğra)
-
Tüylü dişi deve ile tek hörgüçlü erkek devenin geriye melezlenmesiyle elde edilen bir deve türü
-
[isim]
Birine göre, kardeş, amca, hala, dayı veya teyzenin çocuğu
- YEGAH
- ...
- YENGİ
-
-
[isim]
Yenme işi, utku, zafer, galibiyet, galebe
-
[isim]
Yenme işi, utku, zafer, galibiyet, galebe
- YETİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Babası ölmüş olan (çocuk), babasız
- "Açlarla, yetimlerle uğraşır ve ... biraz nüfuzu varsa yalnız onlar için kullanırdı." (Falih Rıfkı Atay)
-
[sıfat]
Babası ölmüş olan (çocuk), babasız
- YEMEK
-
-
[isim]
Yemek yeme, karın doyurma işi
- "Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni." (Necati Cumalı)
- "Yemek yerken içtiğim iki şişe su, bir ter seli hâlinde ensemden boynuma doğru akıyordu." (Erhan Bener)
-
Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam
-
Günün belli saatlerinde yenilen besin
- "Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir şey yenmez." (Haldun Taner)
-
Konuklara yiyecek verilerek yapılan ağırlama
- "Pek protokolcü olduğu için yemek sessiz geçiyordu." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Yemek yeme, karın doyurma işi
- YEDİZ
-
-
[sıfat]
Yedisi bir arada doğan (çocuk)
-
[sıfat]
Yedisi bir arada doğan (çocuk)
- YETKE
-
-
[isim]
Otorite
- "Saçmalama özgürlüğüme hiç kimsenin, hiçbir yetkenin karışamayacağına sevindim." (Tomris Uyar)
-
Yeterliğine herkesi inandırarak bir kimsenin kendisine sağladığı itaat ve güven, otorite, sulta, velayet
-
[isim]
Otorite