Başında v olan 6 harfli 83 kelime var. V harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde v harfi olan kelimeler listesine ya da sonu v harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında v bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- VİLADİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Doğuştan (olan)
-
[sıfat]
Doğuştan (olan)
- VERİCİ
-
-
[isim]
Veren, verme yanlısı kimse
- "Cahilden kral olur ama tarihe vesika verici olmaz." (Aka Gündüz)
-
Çıkar gözetmeksizin her türlü yardımı yapan, esirgemeyen kimse
-
Elektromanyetik dalgalar yardımıyla işaret, ses ve görüntü iletmeye yarayan cihazların genel adı
- "Anten olursa verici istasyonları da kurulabilir." (Falih Rıfkı Atay)
-
Başkasına aktarılmak üzere kan, doku veya organ veren kimse, donör
-
[isim]
Veren, verme yanlısı kimse
- VİDOLU
-
-
[sıfat]
Vido ile oynanan
- "Vidolu bezik partisi."
-
[sıfat]
Vido ile oynanan
- VETİRE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Süreç
-
[isim]
Süreç
- VERESE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mirasçılar
-
[isim]
Mirasçılar
- VUALET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Örtü
- "Bu ince siyahlı kadın yüzünü tüller, vualetler gerisine saklamıştır." (Selim İleri)
-
[isim]
Örtü
- VİDALA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Çanta ve ayakkabı yapılan tabaklanmış dana derisi
-
[isim]
Çanta ve ayakkabı yapılan tabaklanmış dana derisi
- VİTRAY
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçalarından oluşan, saydam pencere süslemesi veya resim
-
[isim]
Birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçalarından oluşan, saydam pencere süslemesi veya resim
- VARGEL
-
-
[isim]
Herhangi bir makinenin bir doğrultuda gidip gelerek iş gören parçası
-
[isim]
Herhangi bir makinenin bir doğrultuda gidip gelerek iş gören parçası
- VİCAHİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yüz yüze olan veya yapılan
- "Dostluğumuz gıyabi idi, bu kez vicahiye çevirdik." (Melih Cevdet Anday)
-
[sıfat]
Yüz yüze olan veya yapılan
- VİZYON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Görünüm
-
Ülkü
-
Gösterim
-
Geniş görüş, ileri görüş
-
[isim]
Görünüm
- VUSLAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sevgiliye kavuşma
- "Civanlığında senin de başından geçmiştir anacığım; aşkın ilacı vuslattır, anacığım." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Sevgiliye kavuşma
- VAKETA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
İnek derisinden bir tür ince meşin
-
[isim]
İnek derisinden bir tür ince meşin
- VESTON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Erkek ceketi
- "İçinden koca bir dolaba sığmayacak bir sürü esvaplar çıkmış: Çift sıra düğmeli vestonlar, yuvarlak vestonlar, kukuletalı seyahat paltoları..." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Erkek ceketi
- VESAİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Belgeler, vesikalar
-
[isim]
Belgeler, vesikalar
- VİCDAN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç
- "Tüm insanlar dünyaya, kafa ve yüreklerinde bir iç mahkeme ile gelirler. Bunun adına vicdan denir." (Aydın Boysan)
-
[isim]
Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç
- VEBALI
-
-
[sıfat]
Vebaya yakalanmış olan
-
[sıfat]
Vebaya yakalanmış olan
- VANDÖZ
- ...
- VURMAK
-
-
[-e]
Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak
- "Masaya vurmak. Birinin başına vurmak."
- "Komşu konaklarda vur patlasın çal oynasın saz âlemleri devam ediyor, uzak yakın piyano sesleri işitiliyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[-i]
Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak
- "Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor." (Refik Halit Karay)
-
Etkisi bir yere kadar uzanmak, sokulmak, girmek, duyulmak, yansımak, aksetmek
- "Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Hızla değmek, çarpmak
- "Kolumu duvara vurmuşum."
-
Sürmek
- "Duvara boya, tahtaya cila vurmak. Yakı vurmak."
-
Takmak, koymak
- "Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!" (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bağlama, ilişkilendirmek
- "Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar." (Refik Halit Karay)
-
Olduğundan başka biçimde görünmek
-
[nsz]
Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak
- "Bıçak vurmak. İğne vurmak."
-
[nsz]
Uygulamak, basmak, koymak
- "Damga vurmak."
-
Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak
-
[-i]
Amaçladığı şeye rast getirmek
-
[-i]
Hızla çarpmak
- "Ayağını güm güm yere vurarak."
-
[-i]
Silahla yaralamak, öldürmek
- "Bir gün kızı kurtarmışlar, ayıyı vurmuşlar, kızı saraya götürmüş, padişahın oğluna vermişler." (Halide Edip Adıvar)
-
Dokunmak, hasta etmek
- "Kömür başına vurdu."
-
[nsz]
Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek
- "Sebzeleri soğuk vurdu. Meyveleri dolu vurdu."
-
[nsz]
Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak
- "Kalbi öylesine kopacakmış gibi vuruyordu." (Haldun Taner)
-
Piyango vb. çıkmak, isabet etmek
-
Üzerinde görünmek, üzerine düşmek
- "Ağacın gölgesi duvara vuruyor."
-
[-i]
Desteklemek, dayamak
- "Akşam olunca kapının desteğini vurduk."
-
Çıkmak, görünmek
- "Su dışarı vurdu."
-
Sırtına, omzuna yerleştirmek
- "Hamalın biri sırtına koca bir ayna vurmuş götürüyordu." (Haldun Taner)
-
Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak
-
Tavla oyununda pulu kırmak
-
Çok etki etmek, yaralamak
-
İçki içmek
-
[-i]
Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak
- "Birinin on milyon lirasını vurmak."
-
[-i]
Çarpma işlemini yapmak
- "İkiyi dörde vurursak sekiz eder."
-
[-e]
Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak
- VİRMAN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Para aktarımı
-
[isim]
Para aktarımı