Sonunda uk olan 5 harfli 60 kelime var. UK ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde uk olan kelimeler listesine ya da başında uk olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TOPUK
-
-
[isim]
Ayağın yuvarlakça olan alt bölümü
- "Topuklarına kadar uzun saçları vardı." (Memduh Şevket Esendal)
- "Topuklarına kadar çamura batmış."
-
Ökçe
- "Sıska kız, alışık olmadığı yüksek topuklarla yürümeye çalışıyordu." (Çetin Altan)
-
Belli bir amaçla kazılmaksızın asıl yerinde bırakılan kömür bloku veya cevher kütlesi
-
[isim]
Ayağın yuvarlakça olan alt bölümü
- BUÇUK
-
-
[sıfat]
... ve yarım
- "Üç buçuk senedir ben bu sallantıya şahit oldum." (Peyami Safa)
-
[sıfat]
... ve yarım
- BURUK
-
-
[sıfat]
Burulmuş olan
-
Tadı kekre olan (meyve)
- "Vişne şerbetinin bu buruk tadı gerçek midir?" (Atilla İlhan)
-
[isim]
Uygun olmayan şartlar sonucu dönerek büyüyen ağacın kerestesi
-
Alınarak küskünlük gösteren, gücenmiş (kimse)
- "Rahmi'ye karşı o da ötekiler gibi buruktu." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Burulmuş olan
- VURUK
-
-
[sıfat]
Çarpık, çarpılmış
-
[sıfat]
Çarpık, çarpılmış
- SOLUK
-
-
[isim]
Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes
- "Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Soluk aldığı bile hissedilmiyor." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Çıkrıkçılar yokuşunu bir sincap çevikliğiyle tırmanır ve yokuşun üst başında soluk soluğa kalırdı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Ben, Falih'in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal'in yanında almıştım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Ciğerlere hava alıp verme
- "Hem biraz soluk alırım hem de adamcağızın gönlünü almış olurum." (Sermet Muhtar Alus)
-
Tarz
- "Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler."
-
[isim]
Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes
- POTUK
-
-
[sıfat]
Kırmalı ve geniş
-
[sıfat]
Kırmalı ve geniş
- YUMUK
-
-
[sıfat]
Yumulmuş olan, yumulmuş gibi duran, yumulu
- "Uyandı, silkindi, yumuk gözlerini açarak yere sıçradı." (Peyami Safa)
-
Tombul
- "Şen, kara gözlü, yumuk, renkli bir çehre!" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Yumulmuş olan, yumulmuş gibi duran, yumulu
- KOŞUK
-
-
[isim]
Nazım, manzume
-
Koşma, türkü
-
[isim]
Nazım, manzume
- TUTUK
-
-
[sıfat]
Akıcı, rahat konuşamayan
-
Eski işlevini göremez duruma gelmiş
- "Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk." (Atilla İlhan)
-
Kısılmış, tutulmuş, kesik
- "Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu." (Peyami Safa)
-
Tutuklu
-
Kapalı, tıkalı
-
Sıkıntılı
- "Bu tutuk hava içinde saat ona doğru Meclisin zili uzun uzun çaldı." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Durgun, çekingen, sıkılgan
-
[sıfat]
Akıcı, rahat konuşamayan
- OTLUK
-
-
[isim]
Otu bol olan yer
-
Kış için kurutulmuş ot yığını
-
Ot konulan yer
-
[isim]
Otu bol olan yer
- DORUK
-
-
[isim]
Dağ, ağaç vb. yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika
-
En üstün başarı düzeyi
- "Dorukta yalnız kalmak ve doruktan başlamak ne kadar da zormuş meğer." (Tarık Buğra)
-
Heyecan, sevinç, coşku vb. duygularda ulaşılan en üst nokta
-
[isim]
Dağ, ağaç vb. yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika
- UNLUK
-
-
[isim]
Değirmende unun biriktiği yer
-
Ekmek fırınlarında unların bulunduğu bölüm, un deposu
-
[sıfat]
Un yapılmaya elverişli, temizlenmiş (buğday)
-
[isim]
Değirmende unun biriktiği yer
- UYLUK
-
-
[isim]
Kalçadan dize kadar olan bacak bölümü
- "Kalçalarının ve uyluklarının her basamakta aldığı şekil, kalbinde dayanılmaz heyecanlar alevlendiriyordu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Kalçadan dize kadar olan bacak bölümü
- BOĞUK
-
-
[sıfat]
Kısılmış (ses)
- "Zeyno'nun birdenbire boğazından boğuk bir ses çıktı." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Kısılmış (ses)
- SÜLUK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir yola girme, bir yol tutma
-
Bir tarikata girme
- "Süluk ehli."
-
[isim]
Bir yola girme, bir yol tutma
- ÇOCUK
-
-
[isim]
Küçük yaştaki oğlan veya kız
- "Çocuğun bir sütninesi vardı." (Refik Halit Karay)
- "Çocuk gibi adam."
- "Araya araya bu oyunu mu buldun? Ayol sen sahiden çocuk kalmışsın." (Refik Halit Karay)
- "Ben de bir türlü ne olduğunu anlayamamıştım! Çocuktan al haberi derler... Boş laf değilmiş." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Soy bakımından oğul veya kız, evlat
- "Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Sen de çocuk gibisin, o adamın sözüne inanılır mı?"
-
Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak
- "Çocuk köşeyi dönerken ana arkasından su içmeye gitti." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Genç erkek
-
Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi
-
Büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan kimse
- "Otuz yaşında ama hâlâ çocuk."
-
Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse
-
[isim]
Küçük yaştaki oğlan veya kız
- GUGUK
-
-
[isim]
"Tek başına kalmak veya oturmak" anlamında kullanılan guguk gibi kalmak veya guguk gibi oturmak deyimlerinde geçer
-
[isim]
"Tek başına kalmak veya oturmak" anlamında kullanılan guguk gibi kalmak veya guguk gibi oturmak deyimlerinde geçer
- PAMUK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ebegümecigillerden, koza biçimindeki meyvesi üç, dört, beş dilimli olan, sıcak bölgelerde yetişen tarım bitkisi (Gossypium)
-
Bu bitkinin tohumlarının çevresinde oluşmuş ince, yumuşak tellerin adı
-
Bu tellerin işlenmiş biçimi
- "Yaraya pamuk koydu."
-
[sıfat]
Bu bitkinin işlenmiş biçiminden yapılmış
- "Pamuk iplik. Pamuk bez."
-
Yere serili halı, kilim vb. yaygıların üzerinde oluşan, uçuşabilen toz kümecikleri, hav
-
[isim]
Ebegümecigillerden, koza biçimindeki meyvesi üç, dört, beş dilimli olan, sıcak bölgelerde yetişen tarım bitkisi (Gossypium)
- OKLUK
-
-
[isim]
İçine ok konulan ve sırtta taşınan meşinden yapılmış ok kılıfı, sadak
-
[isim]
İçine ok konulan ve sırtta taşınan meşinden yapılmış ok kılıfı, sadak
- KUMUK
- ...