Başında ta olan 7 harfli 208 kelime var. Ta ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ta olan kelimeler listesine ya da sonu ta ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ta bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TAZİYET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Taziye
-
[isim]
Taziye
- TAKİPÇİ
-
-
[isim]
Takip eden, izleyen kimse
-
[isim]
Takip eden, izleyen kimse
- TAAHHÜT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şey yapmayı üstüne alma, üstlenme
- "Taahhüt işini ortağıma havale ettim." (Aka Gündüz)
- "Ayda bir, bir şeyler yazmayı taahhüt ederim." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Bir şey yapmayı üstüne alma, üstlenme
- TANGRAM
- ...
- TARTICI
-
-
[isim]
Tartmakla görevli kimse
-
[isim]
Tartmakla görevli kimse
- TARUMAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Dağınık, karışık, perişan
- "Cemiyetin kuruluşunu tarumar etmek için doğmuş bir ihtilalci gibi tasarlıyordu." (Peyami Safa)
- "Sen gittin soframız oldu tarumar." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[sıfat]
Dağınık, karışık, perişan
- TAVUKÇU
-
-
[isim]
Tavuk besleyicisi
-
Tavuk satan kimse
-
Kesilmiş tavuk satıcısı
-
[isim]
Tavuk besleyicisi
- TAŞITIŞ
- ...
- TABLACI
-
-
[isim]
Mallarını tabla üzerinde satan kimse, tablakâr
-
Tabla çalan kimse
-
[isim]
Mallarını tabla üzerinde satan kimse, tablakâr
- TAHARRİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arama, araştırma
- "Düşünmek, bir fikrin üzerinde sabit kalmamak, daima doğruyu, hakikati taharri etmekten ibarettir." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Arama, araştırma
- TAKILMA
-
-
[isim]
Takılmak işi
- "Kuru gevezeliği aşmayan türden takılmalar ile uzayıp giden komediler..." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Takılmak işi
- TAMAMEN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Bütün olarak, büsbütün
- "Hanımlar tamamen çıktıktan sonra, beylere de numaraları dağıtılacaktır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
Bütün olarak, büsbütün
- TAMLAMA
-
-
[isim]
Bir adın başka bir ad, zamir veya sıfatla birlikte oluşturduğu kelime grubu, terkip: Evin kapısı. Bizim evimiz. Karlı dağlar gibi
-
Tamamlama
-
[isim]
Bir adın başka bir ad, zamir veya sıfatla birlikte oluşturduğu kelime grubu, terkip: Evin kapısı. Bizim evimiz. Karlı dağlar gibi
- TARATOR
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Ceviz içi, sarımsak, tuz, ekmek içi, sirke ve tahinin limon suyu ile çırpılmasından sonra kıyılmış maydanozla hazırlanan salça veya sos
-
[isim]
Ceviz içi, sarımsak, tuz, ekmek içi, sirke ve tahinin limon suyu ile çırpılmasından sonra kıyılmış maydanozla hazırlanan salça veya sos
- TANTANA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Görkem, gösteriş
- "Kerim Ağa epeyce büyük bir tantana ile oğullarından birinin düğününü yapmak üzere idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Gürültü patırtı, kuru gürültü
-
[isim]
Görkem, gösteriş
- TARTURA
-
-
[isim]
Çıkrıkçı çarkı
-
[isim]
Çıkrıkçı çarkı
- TALAKAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Düzgün söz söyleme kolaylığı
- "Sakin ve çekingen Ahmet Naci, umulmaz bir talakat ve hararetle uzun uzun söyledi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Düzgün söz söyleme kolaylığı
- TAMANİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Doğal kalsiyum ve demir fosfat
-
[isim]
Doğal kalsiyum ve demir fosfat
- TAVUKSU
-
-
[sıfat]
Tavuğu andıran, tavuğa benzeyen, tavuk gibi
-
[sıfat]
Tavuğu andıran, tavuğa benzeyen, tavuk gibi
- TANIMAK
-
-
[-i]
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak
- "Zarfın üstündeki yazıyı hemen tanıdı." (Halide Edip Adıvar)
-
Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek
- "Onu bir de eski polisler tanır." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir kimse veya şeyle ilgili, doğru ve tam bilgisi bulunmak
- "Sincapları yakından tanırım." (Ahmet Haşim)
-
Bilip ayırmak, seçmek, ayırt etmek
-
Varlığını kabul etmek
-
Boyun eğmek, yargısına uymak, saymak
-
Sorumlu bilmek
- "Ben arkadaşını tanımam, alacağımı senden isterim."
-
Bir şeyin yapılması, bitirilmesi için belli bir süre vermek
- "Ona borcunu ödemesi için üç günlük bir süre tanıdım."
-
[-i]
Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak