Başında ta olan 5 harfli 122 kelime var. Ta ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde ta olan kelimeler listesine ya da sonu ta ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında ta bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AT, TA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- TABAN
-
-
[isim]
Ayağın alt yüzü, aya
- "Her akşam gazete başına kırk para kazanmak için şehrin dört bir köşesinden buraya kadar taban tepmek..." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Boyları bosları bile taban tabana zıttı." (Haldun Taner)
- "Haydi bakalım, tabana kuvvet!"
- "Sanki yerden taş aldığımı, hayır eğildiğimi görmüş gibi tabana kuvvet kaçıyor." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Üstü kapalı bir yerin gezinilen, ayakla basılan yüzü, tavan karşıtı
- "En iyisi, çantayı da tabancayı da atıp tabanları yağlamaktı." (Tarık Buğra)
-
Ayakkabının alt bölümü
-
Kaide
-
Bir şeyin en alt bölümü
-
Değerlendirmede en alt derece
-
Bir toplumu, bir kuruluşu oluşturan, yönetime katılmadan etkili olan kitle
- "Partinin tabanının istekleri doğrultusunda..."
-
Temel, temel ilke, baz
-
Bir ırmağın en derin olan orta yeri
-
Dikey duran direk, çubuk, seren vb.nin alt bölümü
-
Bir cismin veya bir biçimin yüksekliğini ölçmek için aşağıdan yukarıya doğru başlama noktası olarak alınan yüzey veya çizgi, kaide
- "Piramidin tabanı. Üçgenin tabanı."
-
Tarlanın düz ve verimli kesimi
-
Kılıç vb. yapımında kullanılan iyi cins demir
-
[isim]
Ayağın alt yüzü, aya
- TABAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yiyecek koymaya yarar, az derin ve yayvan kap
- "Kadın masaya tabak, kaşık koyuyor." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Bu kabın alacağı miktarda olan
-
[isim]
Yiyecek koymaya yarar, az derin ve yayvan kap
- TANIK
-
-
[isim]
Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit
- "Aksini söyleyen bir tanık da çıkmamıştı." (Tarık Buğra)
-
Duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit
-
[isim]
Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit
- TAYIN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Asker azığı
-
Asker ekmeği
-
Savaş veya seferberlik dönemlerinde vatandaşlara karneyle dağıtılan ekmek
- "Çok defa kahvaltı tayınım olan bir dilim kuru ekmekle bir topak tulum peynirini bile tıkınmaya imkân bulamıyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Asker azığı
- TACİZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tedirgin etme, rahatsız etme
- "Onun ulumasından gece gündüz taciz olan köy halkı..." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Tedirgin etme, rahatsız etme
- TAŞMA
-
-
[isim]
Taşmak işi
-
Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplama
-
[isim]
Taşmak işi
- TAKIM
-
-
[isim]
Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
-
Meslek, davranış, durum vb. yönlerden birbirine uyan kimselerin oluşturduğu topluluk
- "Memur takımından olduğumuzdan böyle evlerde oturamazdık, daha doğrusu alışkın değildik." (Muammer İzgü)
-
Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, grup, ekip, trup
- "Orta oyunu takımı."
-
Birbirini tamamlayan şeylerin tümü
- "Kadın kahve takımlarını alıp çıktı." (Necati Cumalı)
-
Sigara ağızlığı
-
Aşağılayıcı ve küçümseyici anlamda topluluk
- "Anlaşıldı, Sabit Bey ağabey takımı, Sinekli Bakkal Sokağı'ndan geçerken artık sağa sola bakmaz, kimseye omuz vurmaz oldu." (Halide Edip Adıvar)
-
Benzer, gibi
- "... bu takım düşünceler arasında, dün sütçüye verilen paranın üstünün eksik geldiğini de hatırlıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Bölüğü oluşturan birliklerden her biri
- "Bu binayı merkez taburundan bir takım bekleyecek." (Ömer Seyfettin)
-
Canlıların bölümlendirilmesinde familya ile sınıf arasında yer alan, yakın benzerlikler gösteren organizmaların oluşturduğu birlik
-
Bir filmin çevriminde görüntüleri alma, aydınlatma, ses alma gibi belli başlı çalışmaları yapmak için gerekli en küçük teknikçiler topluluğu
-
Bir oyunda sahaya çıkan belli kuruluşlara bağlı oyuncular topluluğundan her biri
-
Birlikte oynayan, kazanmak için birlikte çalışan sporcu topluluğu
-
[isim]
Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
- TALİK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Asma, yukarı kaldırma
-
Bir işin yapılmasını herhangi bir şarta bağlı tutma
-
Belli bir zamana bırakma, erteleme
-
Arap alfabesinde geliştirilen, yatık olarak yazılan yazı türlerinden biri
-
[sıfat]
Bu tür yazı ile yazılmış
- "... sonra üç de eski talik levha." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Asma, yukarı kaldırma
- TAMİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Genelge, sirküler
- "Askerî tamimlerin, nizamların, kanunların, tefsirlerin, göreneklerin çeşidi, vergi kâtibinin hafızasında yerleşti." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Genelleştirme
-
Genelleme
-
[isim]
Genelge, sirküler
- TAKKE
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İnce kumaştan dikilmiş veya ipten örülmüş, çoğunlukla yarım küre biçiminde başlık
- "Yatarken beyaz gecelik entarisini giyer ve başına da küçücük gecelik takkesini geçirirmiş." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
Yarım küre biçimindeki kubbenin üst bölümü
-
[isim]
İnce kumaştan dikilmiş veya ipten örülmüş, çoğunlukla yarım küre biçiminde başlık
- TANGO
-
Kelime Kökeni : İspanyolca
-
[isim]
Özel ritimli ağır bir dans
-
Bu dansın müziği
- "Radyoda eski tangoları dinlemeyi severim."
-
Aşırı bir biçimde son modaya uyarak giyinmiş (kadın)
- "Yolda tangolara rast geldim, ne süslü, ne nazik..." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Özel ritimli ağır bir dans
- TAZİM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Saygı gösterme, ululama
-
[isim]
Saygı gösterme, ululama
- TAZİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Azaba sokma, üzme
-
[isim]
Azaba sokma, üzme
- TAMAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Bütün, tüm
- "Paranın tamamını verdim."
- "Vakit tamam oldu."
-
Eksiksiz
- "Bu kitap tamam değildir."
-
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
-
Tamamlanmış, bitmiş
- "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[edat]
Evet
-
[ünlem]
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenen bir söz
- "Tamam, başka işimiz kalmadı da şimdi onunla uğraşacağız!"
-
Bütün, tüm
- TAMAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Açgözlülük
- "Kalpler soğuk; gözler, tamah ve ihtiras ile yanıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Açgözlülük
- TANEN
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Birçok bitkisel maddede bulunan, deri tabaklamada, hekimlikte kullanılan, tadı buruk bir madde
-
[isim]
Birçok bitkisel maddede bulunan, deri tabaklamada, hekimlikte kullanılan, tadı buruk bir madde
- TATİL
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme
- "Yurdumuzda hafta tatili iki gündür."
- "Üniversite haziranda tatile girecek."
-
Okul, meclis, adliye vb. kuruluşların çalışmasını durdurduğu veya kapalı bulunduğu dönem
- "O zamana kadar inşaatı tatil edeceksiniz, dediler." (Haldun Taner)
-
Eğlenmek, dinlenmek amacıyla çalışmadan geçirilen süre
- "Beni tatili geçirmek üzere evlerine davet ettiler." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme
- TARLA
-
-
[isim]
Tarıma elverişli olan, sınırlı ve belirli toprak parçası
- "Kulübelerinize ve tarlalarınıza ne kadar üzülseniz yeridir." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Deniz hayvanlarının çok olduğu yer
- "Midye tarlası. İstiridye tarlası."
-
[isim]
Tarıma elverişli olan, sınırlı ve belirli toprak parçası
- TARET
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Gemilerde veya kalelerde, topçu mevzilerinde topun makine bölümünü ve topçuları koruyacak biçimde yapılmış zırhlı kule
- "Payitahtın göbeğinde demirletip taretlerini saraylara çevirmiş olduklarını görünce cinleri tepesinde toplanıyordu." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Gemilerde veya kalelerde, topçu mevzilerinde topun makine bölümünü ve topçuları koruyacak biçimde yapılmış zırhlı kule
- TAVIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Durum, davranış, vaziyet, hâl
- "Dalgın, düşünceli bir tavırla işini görmeye devam etti." (Necati Cumalı)
- "Bilgin değilim. Onun için yazılarımda da bilgince tavır takınmaktan çekinirim." (Orhan Veli Kanık)
- "Parçasını söylerken aldığı tavır, insanı gülmekten katıltacak kadar komik." (Refik Halit Karay)
-
Büyüklenme
- "Bu adamın tavrı hiç çekilmez."
-
[isim]
Durum, davranış, vaziyet, hâl