Sonunda t olan 3 harfli 61 kelime var. T harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde t harfi olan kelimeler listesine ya da başında t harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- JÜT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Ihlamurgillerden, Hindistan ve Bangladeş'te yetişen, ip ve çuval yapımında kullanılan, liflerinden yararlanılan bir bitki (Corchorus capsularis)
-
Bu bitkinin liflerinden yapılan dokuma
-
[isim]
Ihlamurgillerden, Hindistan ve Bangladeş'te yetişen, ip ve çuval yapımında kullanılan, liflerinden yararlanılan bir bitki (Corchorus capsularis)
- NET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen
-
İyi duyulan (ses)
-
Kesintilerden sonra geri kalan miktarda olan, safi
- "Bin beş yüz net veriyorlardı, vergi, sigorta çıktıktan sonra." (Haldun Taner)
-
Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan
- "Hayatını didik didik etmek, son beş altı yıllık çizgisini net olarak ortaya çıkarmak istiyordu." (Tarık Buğra)
-
[sıfat]
Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algılanan, iyi görünen
- MAT
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi
- "İki kişiyi birden satrançta mat ettim." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Satranç oyununda taraflardan birinin yenilgisi
- NOT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı
- "Kitaplardan birinin kenarına bir not yazmışsın." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Not alıyorum, Türkçeye mısra mısra hemen tercüme ediyorum." (Refik Halit Karay)
- "Cevdet Paşa tezkeresine şöyle bir not düşmek zorunda kalır." (Salâh Birsel)
- "Bunu not edin de unutmayın."
-
Okullarda öğrencinin dersle ilgili bilgi ve beceri düzeyini göstermek üzere öğretmenlerce verilen sayı, derece
-
Bir şeyin niteliği üzerine edinilen kanı
-
[isim]
Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı
- RET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme
- "Dostundan ve ötekilerden kuvvetli bir ret bekliyordu." (Peyami Safa)
-
Aile bireylerinden birinin sorumluluğunu üstünden atma, varlığını tanımama, aileden saymama
- "Evlatlıktan ret."
-
[isim]
Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme
- CET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Dede, büyük baba, ata
- "Nice yıl, cetlerimiz kökleşerek bir yerde, manevi varlığının resmini çizmiş havaya." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Dede, büyük baba, ata
- PET
- ...
- BOT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Küçük gemi
- "Şu botta bu kadar er var, içlerinde gözüm bir seni tuttu." (Haldun Taner)
-
Ağaç, plastik veya kauçuktan yapılmış küçük sandal
-
[isim]
Küçük gemi
- KÜT
-
-
[sıfat]
Kısa ve kalınca
- "Küt parmaklar."
-
Keskin olmayan
-
[sıfat]
Kısa ve kalınca
- VAT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Saniyede bir jullük iş yapan bir motorun güç birimi
-
[isim]
Saniyede bir jullük iş yapan bir motorun güç birimi
- ÇIT
-
-
[isim]
Hafif ve anlık ses
- "Aşağı katta ayak sesleri. Teyzenin odasında çıt yok." (Peyami Safa)
- "İşte bak, hücre kapısını çıt çıkarmadan araladı, yine bir şey diyecek." (Atilla İlhan)
- "Bir müddet hiçbirisi kımıldamadı ve çıt çıkmadı, sonra bir hıçkırık duyuldu." (Peyami Safa)
-
[isim]
Hafif ve anlık ses
- KAT
-
-
[isim]
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü
- "Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey
- "Bir kat yufka, bir kat peynir."
-
Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
-
Giyeceklerde takım
- "Birer kat elbise ile kalacağız." (Aka Gündüz)
-
Apartman dairesi
-
Ön, yan
- "Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır." (Salâh Birsel)
-
Huzur
-
Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
- "Kumaşın katı."
-
Makam, mevki
-
Kez, defa, misil
- "Bu, ondan iki kat pahalı."
-
Katman
-
Tekrarlanan bir sayının toplamı
- "6, 9, 12 ve 15 sayıları 3 sayısının katlarındandır."
-
[isim]
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü
- ŞUT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Futbolda bir oyuncunun topu kaleye sokmak için ayağıyla yaptığı sert ve hızlı vuruş
- "Sol ayağımla değil şutu atmak, topa dokunmak bile mümkün olmaz." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
[isim]
Futbolda bir oyuncunun topu kaleye sokmak için ayağıyla yaptığı sert ve hızlı vuruş
- AİT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili
- "Burasını, kendisine ait olsa bu kadar canla başla çevirmeye uğraşmazdı." (Kemal Tahir)
-
[sıfat]
İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili
- KOT
-
-
[isim]
Giysi yapılan bir tür mavi, kaba pamuklu kumaş, blucin
-
[sıfat]
Bu kumaştan yapılan (giysi)
- "Kot pantolon."
-
[isim]
Giysi yapılan bir tür mavi, kaba pamuklu kumaş, blucin
- POT
-
-
[isim]
Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım
- "Ceketinin arkasındaki potlar, bugün mutlaka her zamandan çok ensesine binmişti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "İşlerin doğru gitmeyen, pot gelen yerleri çok ise de sorulunca söylenecek karşılıklar bulunmuştu." (Memduh Şevket Esendal)
- "Gri redingotlu efendi, bir pot kırdığını hemen anlamış olacak ki sözünü çevirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Poker vb. iskambil oyunlarında oyuncuların tümünce ortaya sürülen eşit miktardaki para veya fiş
-
Yanlışlık, hata, gaf
-
[isim]
Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım
- HÖT
-
-
[ünlem]
Korkutmak veya dikkati kendi üzerine çekmek için söylenen bir söz
-
[ünlem]
Korkutmak veya dikkati kendi üzerine çekmek için söylenen bir söz
- JET
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Çok hızlı, tepkili uçak
- "Otomobil önümden jet gibi geçti."
-
[isim]
Çok hızlı, tepkili uçak
- KET
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[isim]
Engel
-
[isim]
Engel
- ZAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Kimse, kişi
- "Tanıdıklarımdan bir zat, meyveleri hiç sevmez." (Ahmet Haşim)
-
Kendi, öz
- "Evvelki gün gelen kadın sizi istiyor, zatınızla konuşacakmış." (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Kimse, kişi