Başında su olan 5 harfli 38 kelime var. Su ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde su olan kelimeler listesine ya da sonu su ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında su bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
S U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
SU, US
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SUTLU
- ...
- SUNUM
-
-
[isim]
Sunma işi
-
Bir bildirinin çeşitli yollarla dinleyenlere aktarılması
-
Lokma, parça
-
[isim]
Sunma işi
- SUCUL
-
-
[sıfat]
Suyu seven, suya düşkün
-
Suyu çeken, hidrofil
-
[sıfat]
Suyu seven, suya düşkün
- SUSUZ
-
-
[sıfat]
Suyu olmayan, suyu bulunmayan
- "Bir kadeh rakıyı susuz ve bir hamlede içti." (Peyami Safa)
-
Suyu çok az olan
- "Susuz portakal."
-
Yağmursuz, kurak geçen
- "Susuz bir yaz."
-
Susamış olan
- "Koca bir tarihin tutuştuğu çöllerde susuz yanan insanların çatlak dudaklarında temaşa ediyoruz." (Falih Rıfkı Atay)
-
[zarf]
Su olmadan
- "Susuz bırakmak."
-
[sıfat]
Suyu olmayan, suyu bulunmayan
- SURAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüz (II)
- "Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu." (Atilla İlhan)
- "Babam biraz surat astı ama anam katıldı gülmekten." (Falih Rıfkı Atay)
- "Şimdi ters yüzü eve dönsek çocuklar ağlar, bayan surat eder." (Reşat Nuri Güntekin)
- "İkimizde de birbirimize bakacak surat kalmamıştı." (Memduh Şevket Esendal)
-
Somurtkanlık, asık yüzlülük
- "Onda surat mahkeme duvarı, tükürsem yağmur yağıyor sanacak." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Soğuk davranma
- "Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Yüz (II)
- SUSAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Susamgillerden, sıcak bölgelerde yetişen küçük bir bitki (Sesamum indicum)
-
Bu bitkinin yağ çıkarılan, öğütülerek tahin elde edilen ve simit vb.nin üzerine serpilen küçük sarımtırak tohumu
-
Süsen
-
[isim]
Susamgillerden, sıcak bölgelerde yetişen küçük bir bitki (Sesamum indicum)
- SUDAK
-
-
[isim]
Levrekgillerden, tatlı sularda yaşayan, eti beyaz ve lezzetli bir balık (Lucioperca fluviatilis)
-
[isim]
Levrekgillerden, tatlı sularda yaşayan, eti beyaz ve lezzetli bir balık (Lucioperca fluviatilis)
- SUNGU
-
-
[isim]
Bir büyüğe sunulan armağan
-
Bir tanrıya veya tapınağa yapılan bağış
-
[isim]
Bir büyüğe sunulan armağan
- SUNMA
-
-
[isim]
Sunmak işi
-
[isim]
Sunmak işi
- SUÇLU
-
-
Suç işlemiş, suçu olan (kimse), kabahatli, mücrim
- "Suçluların ani, delice hareketleri gizli kalabilirdi." (Aka Gündüz)
- "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz." (Anayasa)
-
Suç işlemiş, suçu olan (kimse), kabahatli, mücrim
- SUOKU
-
-
[isim]
Suokugillerden, bataklık bölgelerde ve su kenarlarında yetişen, kök sapları tazeyken kekre olan, kurutulduğunda yenilebilen küçük bir bitki (Sagitteria)
-
[isim]
Suokugillerden, bataklık bölgelerde ve su kenarlarında yetişen, kök sapları tazeyken kekre olan, kurutulduğunda yenilebilen küçük bir bitki (Sagitteria)
- SUSUŞ
-
-
[isim]
Susma işi veya biçimi
- "Bu susuş söyleyecek söz bulamadığı için değildi." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Susma işi veya biçimi
- SUSAK
-
-
[sıfat]
Susamış olan, susayan
-
[isim]
Su kabağından yapılmış veya ağaçtan oyulmuş maşrapa
-
Salak, aptal
-
[sıfat]
Susamış olan, susayan
- SUSMA
-
-
[isim]
Susmak işi
- "On dakika bir mecliste insanların susması korkunç bir şeydir." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Türk nakışlarında bir iğne türü
-
[isim]
Susmak işi
- SUVAT
-
-
[isim]
Hayvan suvaracak yer
-
[isim]
Hayvan suvaracak yer
- SUTAŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bakınız sutaşı
-
[isim]
Bakınız sutaşı
- SUARE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Gece gösterimi
-
Akşam yemeğinden sonra yapılan eğlence, toplantı
- "Karargâh, şerefine büyük bir suare vermek için hazırlanmakta idi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Gece gösterimi
- SURET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Görünüş, biçim
- "İnsan suretinde bir ağaç."
- "İstanbul'a sureti haktan görünen öyle belediye başkanları geldi ki Anadolu'dan gelen hemşehrilerinin gecekondularına göz yumdu." (Aydın Boysan)
-
Yazı veya resim kopyası, nüsha
- "Bunun bir suretini almalı."
-
Biçim, yol, tarz
- "Birbirimize karşı oynayacak bir rolümüz olmadığı açık surette görülüyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
-
İslam felsefesinde, varlığın görünen yanı, beş duyu ile algılanan yönü
-
Resim, fotoğraf
-
Yüz, çehre
-
[isim]
Görünüş, biçim
- SUCUK
-
-
[isim]
Şişirilip kurutulmuş bağırsak içine baharlı et kıyması doldurularak yapılan bir tür yiyecek
-
Ceviz, badem içi vb. şeyler, bir ipliğe dizildikten sonra nişasta ile koyulaştırılmış kaynar üzüm şırasına batırılarak yapılan tatlı yiyecek
-
[isim]
Şişirilip kurutulmuş bağırsak içine baharlı et kıyması doldurularak yapılan bir tür yiyecek
- SUPLA
- ...