Sonunda s olan 3 harfli 38 kelime var. S harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da başında s harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SOS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat vb. şeylerle yapılan karışım
-
[isim]
Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat vb. şeylerle yapılan karışım
- FIS
- ...
- RUS
- ...
- MAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Emme, emerek içine çekme, soğurma
-
[isim]
Emme, emerek içine çekme, soğurma
- FAS
- ...
- KES
-
-
[isim]
Genellikle yakmak için kullanılan iri saman
-
[isim]
Genellikle yakmak için kullanılan iri saman
- SİS
-
-
[isim]
Atmosferin alt tabakalarındaki küçük su taneleri veya buhardan oluşan bulutların çok alçalarak yeryüzüne kadar inmesiyle oluşan duman
- "Kalkuta'yı süt mavisi bir akşam sisi kaplıyor." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Atmosferin alt tabakalarındaki küçük su taneleri veya buhardan oluşan bulutların çok alçalarak yeryüzüne kadar inmesiyle oluşan duman
- SES
-
-
[isim]
Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün
- "Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu." (Falih Rıfkı Atay)
- "Gülsüm bu fena muamelelere ses çıkarmazdı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Üç defa ses veren bir küçük çanın altından bahçeye girdiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Çardaktan kocasının sesini yükselterek söylediğini duyan kadın, kahve takımlarını alıp çıktı." (Necati Cumalı)
-
Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda yaptığı titreşim
- "Boğukluğu benim kulağıma da ürkütücü gelen bir sesle sordum." (Refik Halit Karay)
- "Her biri bir türlü feryada başlar / Güller seda verir, bağlar ses verir." (Âşık Veysel)
-
Duygu ve düşünce
- "Gençliğin sesini duyuran başka bir dergide ..." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Herhangi bir davranış, tutum karşısında uyanan ruhsal tepki
- "Vicdanın sesi. Aklın sesi."
-
Aralarında uyum bulunan titreşimler
-
[isim]
Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün
- PES
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[ünlem]
Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için veya birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılan bir söz
-
[ünlem]
Yenilgiyi kabul ettiğini belirtmek için veya birinin şaşkınlık veren davranışlarına karşılık olarak kullanılan bir söz
- PAS
-
-
[isim]
Su içinde ve nemli havada metallerin, özellikle demirin yüzeyinde oksitlenme sonucunda oluşan madde
- "Kapılardan ve kilitlerden paslar dökülüyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bazı asalak mantarların çeşitli bitkilerde oluşturduğu portakal sarısı veya kahverengi lekeler
- "Hokkaların içinde mürekkep kurumuş, kalemler pas tutmuştu." (Ercüment Ekrem Talu)
-
Bu lekelerden ileri gelen bitki hastalığı
-
Genellikle midenin bozulmasından ötürü dilin üzerinde oluşan beyaz tabaka, bar
- "Hastanın dilindeki pas."
-
[isim]
Su içinde ve nemli havada metallerin, özellikle demirin yüzeyinde oksitlenme sonucunda oluşan madde
- ÇİS
-
-
[isim]
Bazı bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli öz su, kudret helvası
- "Çis, hekimlikte müshil olarak kullanılır."
-
[isim]
Bazı bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli öz su, kudret helvası
- HİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Duygu
- "Birisi duygularına, hislerine kulak verir, öteki hile ve desise seslerine ..." (Burhan Felek)
- "Ona mantık ve kıyaslarını yaparken, hissine ve taassubuna kapılmamasını tavsiye edecektim." (Ömer Seyfettin)
- "Türkçe konuştuğu için bana kendi yakınlarımızdan biri hissini veren yaşlı bir garson hemen yanımıza geldi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Duyu
-
Sezgi, sezme
-
[isim]
Duygu
- HAS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Özgü, öze, mahsus
- "Anadolu'nun yüksek yaylalarına has, sessiz, pussuz, boz renkli gecelerden biriydi." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Katışıksız, en iyi cinsten, saf
- "Has gümüş."
-
Hükümdara özgü olan
- "Has ahır. Has bahçe."
-
İyi nitelikleri kendinde toplamış olan (kimse)
-
[isim]
Başmaklık
-
[sıfat]
Özgü, öze, mahsus
- MİS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güzel koku
- "Hava mis gibi çam kokuyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Güzel koku
- AKS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Dingil
-
[isim]
Dingil
- SÜS
-
-
[isim]
Süslemeye, süslenmeye yarayan şey, bezek
- "Bu zannını bir çeşit materyalist felsefeye uydurarak ona yüksek bir entelektüalizm süsü verirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Süsleme veya süslenme işi
- "Süse düşkün."
-
Anlamı zenginleştiren edebiyat sanatı
- "Divan şiiri süse önem vermiştir."
-
Güzellik veren, güzelleştiren şey
- "Kitabı bir süs kabul etmek, kültür görgüsüzlüğünün en somut örneğini oluşturur." (Tarık Dursun K)
-
[isim]
Süslemeye, süslenmeye yarayan şey, bezek
- KÜS
-
-
[sıfat]
Küsmüş, dargın
- "Bu sınıfta küs çocuklar var."
-
[sıfat]
Küsmüş, dargın
- BİS
- ...
- BAS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
En kalın erkek sesi
-
Sesi böyle olan sanatçı
-
En kalın sesli orkestra çalgısı
-
[isim]
En kalın erkek sesi
- FES
-
-
[isim]
Şapka yerine kullanılan, kırmızı, kalın çuhadan yapılmış, tepesinde püskülü olan, silindir biçiminde başlık
-
[isim]
Şapka yerine kullanılan, kırmızı, kalın çuhadan yapılmış, tepesinde püskülü olan, silindir biçiminde başlık