Başında s olan 6 harfli 470 kelime var. S harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında s bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

SATMAK

  1. [-i] Bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek
    • "Geniş arazisini parselleyip sattı." (Tarık Buğra)
  2. [nsz] Kendinde olmayan bir şeyi var gibi göstermek, taslamak
    • "Onun yerinde kim olsa bu kadar azamet satardı." (Peyami Safa)
  3. Bir kimse, kendini veya başkasını olduğundan daha önemli, yetkili ve değerli göstermek
    • "Herhâlde beni de satmasını bilmiş olacaktı ki hatırlılar masasında ehemmiyetli bir adam gibi karşılandım." (Reşat Nuri Güntekin)
  4. Bir çıkar karşılığında bir şeyi gözden çıkarmak, feda etmek
  5. Bir yolunu bularak birinden ayrılmak
    • "Yanımdakini satamazsam size gelemeyeceğim."

SERİLİ

  1. [sıfat] Serilmiş, yayılmış
    • "Başını, masanın üzerine serili bir plana eğdi." (Refik Halit Karay)

SİFTAH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] İlk alışveriş
    • "Daha sabahtan beri siftahım yok!" (Necati Cumalı)
    • "Bu vakit kim gelecek? Her günkü gibi siftahı sen ediyorsun?" (Ercüment Ekrem Talu)
  2. [zarf] İlk kez
    • "Bu haberi siftah ondan duydum."

SÜRGÜN

  1. [isim] Ceza olarak belli bir yerin dışında veya belli bir yerde oturtulan kimse
    • "Sürgünü yalnız memleket hasreti yıkmaz." (Refik Halit Karay)
  2. Sürülme işi, nefiy
    • "Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu." (Reşat Nuri Güntekin)
  3. Bir kimsenin sürüldüğü yer
    • "Sürgünlerde çile dolduruyordu en güzel yaşında." (Yusuf Ziya Ortaç)
  4. Bir bitkide yeni süren filiz
  5. İshal

SANSÜR

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, yayın ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim
  2. Denetleme işini yapan kurul

SARMAK

  1. [-i] Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek
    • "Bak o zaman nasıl yakınlaşacaksınız. Güven nasıl sarıp sarmalayacak ikinizi." (Adalet Ağaoğlu)
  2. Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek
    • "Ordu düşmanı sardı."
  3. Dolayında yer almak
  4. Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak
    • "Kültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu." (Necati Cumalı)
  5. Örtmek
  6. Kucaklamak
  7. Yumak yapmak
    • "İpliği sarmak."
  8. Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak
  9. Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmek
    • "Dolma sarıyorum diye yaprağı parmağıma doladım." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
    • "Sardığı sigarayı tabakasına yerleştiriyor." (Tarık Buğra)
  10. [-e] Sarılıp tırmanmak
    • "Asma çardağı sardı."
  11. [-i] Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamak
    • "Kitabı kâğıda sarmak."
  12. Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak
  13. Saldırmak, hücum etmek
    • "Faik Efendi biliyordu ki saracaklar hem de fena saracaklar." (Memduh Şevket Esendal)
  14. Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek
  15. Sözle saldırmak, tedirgin etmek
    • "Evdekilerin hepsi bana sarıyor."
  16. Hoşuna gitmek, zevkini okşamak
    • "Bu canlılık, insanı on yıl önce görmüş olduğum muhteşem yazdan daha başka türlü sarıyordu." (Ahmet Hamdi Tanpınar)

SEFİLE
...
SIZGIT

  1. [isim] Kavrulmuş et, kavurma

SARKIŞ

  1. [isim] Sarkma işi veya biçimi

SARSIM

  1. [isim] Sarsma işi
  2. Tedirginlik

SASIMA

  1. [isim] Sasımak işi, tefessüh

SKAVUT

Kelime Kökeni : İngilizce

  1. [isim] Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi

SÖKMEK

  1. [-i] Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak
    • "Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür." (Yahya Kemal)
    • "... bütün nimet ve imtiyazları söküp atacak." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Kurulmuş bir şeyi parçalarına ayırmak
    • "Makineyi sökmek."
  3. Rüzgâr, sel, akarsu, bir şeyi yerinden çıkarmak, götürmek
  4. Geçip gitmeye engel olan zorlukları atlatmak
    • "Araba çamuru sökemedi. Gemi akıntıyı söktü."
  5. Karışık bir yazıyı okumak
    • "Çok okunaksız bir yazı. Ben söker gibi oldum." (Haldun Taner)
  6. [nsz] Balgam vb.nin çıkması, akması kolaylaşmak
  7. Ayırmak, uzaklaştırmak, vazgeçirmek
    • "Saplandığı fikirlerden sökemezdiniz." (Yusuf Ziya Ortaç)
  8. [-den] Örülmüş, dikilmiş şeyin, örgüsünü veya dikişini ayırmak
  9. Okuyabilme becerisini kazanmak
    • "Bunların Fransızcasını sökmek bir mesele, manalarını sökmek ikinci bir meseledir." (Reşat Nuri Güntekin)
  10. [nsz] Geçmek, etki yapmak
    • "Ne yaparsın, dedi, burada böyle söküyor!" (Falih Rıfkı Atay)
  11. [nsz] Gelmeye başlamak veya çıkagelmek
    • "Şermin'le Nermin tam bir saat sonra yani saat beş buçukta söktüler." (Halide Edip Adıvar)

SEKMEN

  1. [isim] Tabure
  2. Basamak

SENTEZ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Element veya başka maddeleri bir araya getirerek yapay olarak bileşik cisimler oluşturma, bireşim
  2. Yalından karmaşık olana, külliden cüziye, zorunludan olasıya, ilkeden onun uygulanmasına, genel yasadan bireysel duruma, nedenden etkiye, öncülden varılan sonuca giden düşünme biçimi, bireşim

SİNCAN
...
SIRTÇI

  1. [isim] Hamal

SALİSE

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Saniyenin altmışta biri olan zaman birimi

SEKSEK

  1. [isim] Sekerek oynanan bir çocuk oyunu

SESSİZ

  1. [sıfat] Sesi olmayan, ses çıkarmayan
  2. Ses, gürültü çıkarmadan yapılan
    • "Sessiz çalışma."
  3. Az konuşan, suskun
  4. Yumuşak huylu, kendi hâlinde ve sakin (kimse)
    • "Kız kardeşi Deniz Yolları levazımında çalışan sessiz bir adamla evlidir." (Memduh Şevket Esendal)
  5. [zarf] Ses ve gürültü çıkarmadan
  6. [isim] Ünsüz

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü