Başında s olan 3 harfli 46 kelime var. S harfi ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde s harfi olan kelimeler listesine ya da sonu s harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.
Karmaşık harflerden başında s bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SİK
-
-
[isim]
Erkeklik organı
-
[isim]
Erkeklik organı
- SAP
-
-
[isim]
Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm
- "Konuşma sap derken saman demek kabilinden hiçten şeylerden ibaret kalmıştır." (Refik Halit Karay)
- "Avurtları çökmüş, boynu yakasının ortasında sap gibi kalmıştı." (Haldun Taner)
- "O sapına kadar askerdir; asker doğmuş, asker ölecektir." (Haldun Taner)
-
Çiçek veya meyveyi dala bağlayan ince bölüm, sak
- "Armudun sapı. Gülün dikenli sapı."
-
Bir aracı tutmaya yarayan bölüm
- "Bir küçük çekmeceden sapı fil dişi bir revolver çıkarmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İplik, tire, ibrişim vb. şeylerde iğneye geçirilen bir dikişlik iplik
- "Bir sap tire. İki sap ibrişim."
-
Kabza
-
Demet durumundaki ekinler
- "Bugün sap çekeceğiz."
-
Erkek
-
[isim]
Bitkinin dal, yaprak, çiçek vb. bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm
- SEK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
İçine su, başka bir içki veya bir sıvı karıştırılmamış (içki)
- "Sek viski."
-
[zarf]
İçine su veya bir başka içki karıştırmadan
- "Sek içmek."
-
[sıfat]
İçine su, başka bir içki veya bir sıvı karıştırılmamış (içki)
- SEN
-
-
[isim]
Teklik ikinci kişiyi gösteren söz
- "Nihayeti bulunmaz bir sen ben davasına düşmüşler." (Ömer Seyfettin)
- "Kuşağından mendilini çıkarıp göz yaşlarını sildi. -Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi." (Memduh Şevket Esendal)
- "Başını kaldırdı, seni seni diyerek başını sallayıp gülümsedi." (Haldun Taner)
-
[isim]
Teklik ikinci kişiyi gösteren söz
- SAM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çölde esen rüzgâr, sam yeli
-
[isim]
Çölde esen rüzgâr, sam yeli
- SOF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş
-
Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş
- "Ankara sofu."
-
[isim]
Bir çeşit sertçe, ince yünlü kumaş
- SİZ
-
-
[zamir]
Çokluk ikinci kişi zamiri
- "... sizden iyi olmasın pek babacan, cana yakın bir adamdır." (Haldun Taner)
- "Doktor 'size doyum olmaz' diye gülerek müsaade istedi. Ayağa kalktı." (Ömer Seyfettin)
-
Bir kişiye saygı ve incelik belirtisi olarak kullanılan bir seslenme sözü
-
[zamir]
Çokluk ikinci kişi zamiri
- SİM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Gümüş
-
Genellikle işlemelerde kullanılan, gümüş görünüşünde ve parlaklığında olan iplik vb
-
[sıfat]
Gümüş gibi parlayan
-
[isim]
Gümüş
- SUÇ
-
-
[isim]
Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış
- "... ben de sizinle hapishane arkadaşlığı etmek için bir suç işleyeceğime söz veriyorum." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Yasalara aykırı davranış, cürüm
- "Casusluk suçundan yakalanıp müebbet hapse mahkûm olmadın mı?" (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış
- SIK
-
-
[sıfat]
Benzerleri veya parçaları arasında çok az aralık bulunan, seyrek karşıtı
- "Ağaçları sık bir bahçe. Sık saç."
-
Çok bulunan, çok rastlanan
-
[zarf]
Kısa zaman aralıklarıyla, az aralıklarla
-
[zarf]
Aralıksız olarak, aralarında az aralık bırakarak
- "Çiçekleri çok sık diktik."
-
[sıfat]
Benzerleri veya parçaları arasında çok az aralık bulunan, seyrek karşıtı
- SAH
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret
-
[isim]
Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret
- SER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Baş, kafa
- "Sertabip. Sermürettip."
- "Bakakalırım giden geminin ardından / Atamam kendimi denize, dünya güzel / Serde erkeklik var, ağlayamam." (Orhan Veli Kanık)
-
Başkan, reis
- "Sertabip. Sermürettip."
-
[isim]
Baş, kafa
- SAZ
-
-
[isim]
Genellikle su kıyılarında, bataklık yerlerde yetişen ince kamış, hasır otu, kiliz, kofa
- "Köyün saz kaplı, karanlık çökmüş damlarına seslendi." (Halide Edip Adıvar)
-
[sıfat]
Bu kamıştan yapılmış
-
[isim]
Genellikle su kıyılarında, bataklık yerlerde yetişen ince kamış, hasır otu, kiliz, kofa
- SOL
-
-
[sıfat]
Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı
- "Sol el. Sol kulak."
- "Sol elimiz bekliyor, çabuk gelin."
-
[isim]
Bu taraftaki yön
- "Sola dönmek."
-
[isim]
Sosyalizme yakın görüşte olan grup
-
[isim]
Boksta sol yumrukla vuruş
-
[sıfat]
Vücutta kalbin bulunduğu tarafta olan, sağ karşıtı
- SET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Toprağın kaymasını veya suyun akmasını önlemek için yapılan kalın duvar
-
Bulunulan yerden daha yüksekte kalan düzlük
- "Karşımıza merdivenli bir setin üstünde hamama benzeyen kubbeli bir bina çıktı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Seki
-
Ateşli silahlarda namlunun içindeki helisin çıkıntı bölümü
-
[isim]
Toprağın kaymasını veya suyun akmasını önlemek için yapılan kalın duvar
- SUP
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çikolata ile yapılan bir çeşit tatlı, supangle
-
[isim]
Çikolata ile yapılan bir çeşit tatlı, supangle
- SAÇ
-
-
[isim]
Baş derisini kaplayan kıllar
- "Muntazam taranmış, noksansız, sarı, genç saçlar..." (Ahmet Haşim)
- "Kıbrıs'ta parti politikası da bir ara, ana vatandaki gibi saç saça baş başa idi." (Talât Halman)
- "Eğer bu patırtıdan, ikindi uykusu başına sıçrayan imam aşağı koşmasa iki kadın, avluda saç saça baş başa dövüşeceklerdi." (Halide Edip Adıvar)
- "Matmazelin saçı başı birbirine karışmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Baş derisini kaplayan kıllar
- SIĞ
-
-
[sıfat]
Derinliği az, dibi yüzeyine yakın olan (göl, deniz, akarsu vb.)
- "Mercan adaları sığ bir kayalığın etrafını alırlar." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ayrıntıya inmeyen, yeterli olmayan, yüzeyde kalan
- "Sığ düşünce."
-
[sıfat]
Derinliği az, dibi yüzeyine yakın olan (göl, deniz, akarsu vb.)
- SOM
-
-
[sıfat]
İçi dolu olan ve dışı kaplama olmayan
- "Köşk, som gümüş bir parmaklıkla ikiye bölünmüştür." (Salâh Birsel)
-
Katışıksız
- "Karşıki binaların som ve ağır gölgelerinde Orta Çağın bütün azametli sıkleti var." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
İçi dolu olan ve dışı kaplama olmayan
- SIR
-
-
[isim]
Bazı nesnelere parlaklık verme, dış etkilerden koruma, sızmalarını önleme vb. amaçlarla sürülen, saydam veya donuk vernik
- "Küpün sırı dökülmüş."
-
Aynaların arkasına ve kaplama metal eşyanın yüzüne sürülen ince tabaka
-
[isim]
Bazı nesnelere parlaklık verme, dış etkilerden koruma, sızmalarını önleme vb. amaçlarla sürülen, saydam veya donuk vernik