Sonunda p olan 5 harfli 102 kelime var. P harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde p harfi olan kelimeler listesine ya da başında p harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ÇORAP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Pamuk, yün vb.nden örülen, ayağa giyilen giyecek
- "Köşede bağdaş kurmuş, önce kunduralarını, sonra da çoraplarını çıkarmış." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Pamuk, yün vb.nden örülen, ayağa giyilen giyecek
- ZEHAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sanma, sanı, zannetme
- "Bu oyunun kendine düşman bir partiye seçmen kazandırdığı zehabına kapılmış olacak." (Haldun Taner)
- "Kim bilir ne taraflara yorar, ne zehaplarda bulunur?" (Sermet Muhtar Alus)
-
[isim]
Sanma, sanı, zannetme
- TULUP
-
-
[isim]
Atılmış, eğrilmeye hazırlanmış, top biçiminde yün veya pamuk
-
[isim]
Atılmış, eğrilmeye hazırlanmış, top biçiminde yün veya pamuk
- EŞARP
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Baş örtüsü
-
[isim]
Baş örtüsü
- TABİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hekim
-
[isim]
Hekim
- HESAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aritmetik
- "Oraya çıkınca hamallara onar kuruştan hesap göreceksin." (Memduh Şevket Esendal)
- "Hesap verin bakalım, nerelerde sürtüyordunuz bu saatlere kadar?" (Reşat Nuri Güntekin)
- "Meclis kapanacak ve orada hükûmeti hesaba çekeceklermiş." (Atatürk)
- "Hem benim avukat veya yargıç olmak isteyip istemediğimi de hesaba kattıkları yoktu." (Necati Cumalı)
-
Matematiksel işlem
- "Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Evvela, sana birkaç haftadır mektup yazamayışımın hesabını vereyim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Alacaklı veya borçlu olma durumu
- "Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Kemeraltı Caddesi'ne varınca arabadan inerek hesabını gördüm." (Halit Ziya Uşaklıgil)
-
Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon
-
Oranlama, tahmin
- "Evdeki hesap çarşıya uymamak."
-
Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü
- "Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?." (Falih Rıfkı Atay)
-
Tutum, durum, anlayış
- "İnsana daha insanca ortamlar yaratmak için bütün hesaplarımız." (Azra Erhat)
-
Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge
-
[isim]
Aritmetik
- SAHİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik
- "Ev sahibinin yanına gidileceğini tavrıyla belli ediyordu." (Refik Halit Karay)
- "Her hâlde bu kız da evlenecek, çoluk çocuk sahibi olacaktı." (Halide Edip Adıvar)
-
Herhangi bir niteliği olan kimse, ehil
- "Bilgi sahibi. Zevk sahibi."
- "Biri paylayacak olsa öbürü çocuğa sahip çıkıp savunur." (Haldun Taner)
-
Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse
- "Düğün sahipleri gibi adımbaşında bahşiş dağıttığım için hizmetçiler de yüksünmüyorlardı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse
-
[isim]
Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, onu yasaya uygun bir biçimde dilediği gibi kullanabilen kimse, iye, malik
- KEŞAP
- ...
- MUCİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Gerektiren, gerektirici
-
[sıfat]
Gerektiren, gerektirici
- ERBAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir işten anlayan, bir işi iyi yapan kimse
- "Her işi erbabından sormalı."
-
[isim]
Bir işten anlayan, bir işi iyi yapan kimse
- KUTUP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yer yuvarlağının, Ekvator'dan en uzak olan yer ekseninin geçtiği varsayılan iki noktasından her biri
- "Kutuplara gitmeği bile çok düşündüm." (Peyami Safa)
-
Birbiriyle karşıt olan şeylerden her biri
- "Çalışanlarla çalıştıranları ayrı kutuplarda toplayarak birbirine düşman ediyor." (Necati Cumalı)
-
Gök küresinin, dolayında döndüğü varsayılan eksenin iki ucundan her biri
-
Elektrik akımını oluşturan gerilim ayrılığının en yüksek dereceyi bulduğu iki noktadan her biri
-
Bir mıknatıs demirinin iki ucundan her biri
-
Bir konuda yüksek bilgisi ve yetkisi olan kimse
- "Kendini kaza halkına âdeta bir kutup diye tanıtmıştı." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[isim]
Yer yuvarlağının, Ekvator'dan en uzak olan yer ekseninin geçtiği varsayılan iki noktasından her biri
- ŞARAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üzüm veya başka meyve sularını türlü yöntemlerle mayalandırarak elde edilen alkollü içki, mey
-
[isim]
Üzüm veya başka meyve sularını türlü yöntemlerle mayalandırarak elde edilen alkollü içki, mey
- NİKAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yüz örtüsü, peçe
-
[isim]
Yüz örtüsü, peçe
- SERAP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan ve çöllerde kolaylıkla gözlemi yapılabilen optik yanılma, uzaktaki bir cisme bakarken sanki bir su yüzeyinden yansıyormuş gibi cisimle birlikte ters görüntünün oluşumu, ılgım, yalgın, pusarık
- "Birdenbire uzakta ... tatlı bir serap gördüm." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan ve çöllerde kolaylıkla gözlemi yapılabilen optik yanılma, uzaktaki bir cisme bakarken sanki bir su yüzeyinden yansıyormuş gibi cisimle birlikte ters görüntünün oluşumu, ılgım, yalgın, pusarık
- SAVAP
- ...
- NECİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Soylu, soyu temiz
-
[sıfat]
Soylu, soyu temiz
- TEDİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Uslandırma, yola getirme, terbiye etme
- "Emirlerini dinlemeyen milletleri hep bu cezalarla tedip ettiğini söylemiyor muydu?" (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Uslandırma, yola getirme, terbiye etme
- VACİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Müslümanlıkça yapılması gerekli olan
- "Kurban Bayramı'nda her zenginin kurban kesmesi vaciptir." (Burhan Felek)
- "Ayağın nasıl olup da mezbeleye atıldığını bulmak artık başhemşireye vacip olmuştur." (Haldun Taner)
-
Yapılması gerekli olan
-
[sıfat]
Müslümanlıkça yapılması gerekli olan
- HABİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sevgili
-
[isim]
Sevgili
- ŞİLEP
-
Kelime Kökeni : Almanca
-
[isim]
Yük gemisi
- "İngiliz bandıralı bir şileple Amazon kıyılarına gideceğiz." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Yük gemisi