Sonunda n olan 3 harfli 58 kelime var. N harfi ile biten kelimeler listesini inceleyerek aradığınız kelimeleri bulabilirsiniz. Türkçe araştırmalarınızda, scrabble oyununda bu kelimeleri kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde n harfi olan kelimeler listesine ya da başında n harfi olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, işlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ŞAN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ün, san, şöhret
    • "Onların karşısında ilk elde çekilmeyi şanına yediremedi." (Ömer Seyfettin)
  2. Gösteriş, gösterişlilik

CİN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Dinî inanışa göre duyularla kavranamayan, insanlar gibi irade ve anlama yeteneğine sahip, ilahî emirlere uymakla yükümlü tutulan yaratık
    • "İnadıma iş yapmasın, dokunmayım hatırına. Cin damarıma niye basıyor?" (Orhan Kemal)
    • "Bir kedi kadar çevik, açıkgöz olan İzmirli Nusret, lisenin onuna kadar okumuş, cin gibi bir delikanlıydı." (Orhan Kemal)
    • "O mirasın ağırlığı altında ezilip susacaklarına, bir de ülkemizde insan haklarının avukatı kesilmiyorlar mı cin ifrit oluyorum." (Atilla İlhan)
    • "Şimdi koca çiftliğin yirmi odasında cinler top oynuyor." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Masallarda göze görünmeyen, türlü biçimlere girebilen, iyilik de kötülük de yapabilen yaratık
  3. Akıllı, zeki, uyanık kimse

ZEN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Kadın

TEN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İnsan vücudunun dış yüzü, cilt
    • "Tene yapışıp benek benek su kabarcıkları dolan sert mayolar..." (Refik Halit Karay)
  2. Vücut
    • "Tende can kalmadı."

LAN

  1. [ünlem] Ulan
    • "İte bak lan, dedi, nasıl da horozlanıyor?" (Necati Cumalı)

ZON
...
KIN

  1. [isim] Bıçak, kılıç vb. kesici araçların kabı
  2. Buğdaygillerde olduğu gibi yapraklarda sapın bir bölümünü uzunlamasına saran, geniş dış bölüm

TON

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Bir metreküp hacminde ve + 4 °C'deki arı suyun ağırlığı
  2. Bin kilogramlık ağırlık birimi

ÇİN
...
KAN

  1. [isim] Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı
    • "Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı." (Ömer Seyfettin)
    • "Kan başına çıkarmış zavallının ve hep bağırmak, bağırmak istermiş." (Peyami Safa)
    • "O görüntü gözlerimin önünde canlanınca kan beynime sıçrıyor, kendimi kaybediyorum." (Ahmet Ümit)
    • "Şimdiyse durum değişmiş, şu sazevinde oturanlar toprak için kan bile dökebilirlerdi." (Yahya Kemal)
  2. Soy
    • "O da benim kanımdan."
    • "Her şeye karşın iş adamlığı kanına işlemişti." (Tahsin Yücel)

TÜN

  1. [isim] Gece

HAN

  1. [isim] Osmanlı padişahlarının adlarının sonuna getirilen unvan
  2. Doğu ülkelerinde yerli beyler ve Kırım girayları için kullanılan unvan
    • "Kırım hanları. Altın Ordu hanları."

FİN
...
YÜN

  1. [isim] Koyun tüyü
    • "Bu şiltenin yünü az gelmiş."
  2. [sıfat] Bu tüyden yapılmış
    • "Rahat, yünden, yumuşak bir terlik giyin." (Sait Faik Abasıyanık)

ÇAN

  1. [isim] İçinden sarkan tokmağının kenarlara vurmasıyla ses çıkaran madenden araç, kampana
    • "Harp gemisinde çan, düdük ve insan sesleri birbirine karıştı." (Falih Rıfkı Atay)
    • "İsterseniz çanıma ot tıkar, beni mahvedersiniz." (Orhan Kemal)

SON

  1. [sıfat] Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı
    • "Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." (Peyami Safa)
    • "Dallar uçlara doğru gittikçe inceliyor, gecenin karanlığına karışarak son buluyordu." (Necati Cumalı)
    • "Kavga âdeta göz yaşları içinde sona eriyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Salime kadının damadından bahsederken onu övmelerine son gelmezdi." (Halit Ziya Uşaklıgil)
  2. En arkada bulunan
    • "Son vagon."
  3. Artık ondan ötesi veya başkası olmayan
    • "Son atlıkarıncayı Kadırga meydanında birkaç yıl evvel görmüştüm." (Hasan Âli Yücel)
  4. [isim] Uç, sınır
  5. Olanca
    • "Son kuvvetiyle: Ya Ali! diye bağırdı." (Memduh Şevket Esendal)
  6. [isim] Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet, akıbet
    • "Kışın sonu. Bu yolun sonu."
  7. [isim] Ölüm
  8. [isim] Etene

SİN

  1. [isim] Ölü gömülen yer, gömüt, mezar, kabir, metfen, makber
    • "Sana ibret gerek ise / Gel göresin bu sinleri." (Yunus Emre)

ÇIN

  1. [sıfat] Doğru, gerçek

DON

  1. [isim] Giysi
  2. Vücudun belden aşağısına giyilen uzun veya kısa iç giysisi, külot

YÖN

  1. [isim] Belli bir noktaya göre olan yer, taraf
  2. Bir şeyin belli bir noktaya baktığı yan, veçhe
    • "Binanın batı yönü."
  3. Bir yere gitmek için izlenen yol, cihet, istikamet
    • "Bolu yönüne."
  4. Tutulacak, izlenecek yol
    • "İşin ekonomik yönü."

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü