Başında kal olan 6 harfli 26 kelime var. Kal ile başlayan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe ile ilgili araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Ayrıca İçinde kal olan kelimeler listesine ya da sonu kal ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz.

Karmaşık harflerden başında kal bulunan kelimeleri bulmak için Kelime Bulma Makinesi'ni kullanabilirsiniz.

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A K L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

3 Harfli Kelimeler

KAL, LAK

2 Harfli Kelimeler

AK, AL, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KALICI

  1. [sıfat] Sürekli, geçici karşıtı
  2. Her zaman geçerliğini sürdürecek olan
  3. Bir süre için belli bir yerde kalan, konuk, gidici karşıtı

KALORİ

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15 °C'lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir gramının sıcaklığını 10 °C yükseltmek için gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi, ısın
  2. Besinlerin, dokular içinde yanarak vücudun sıcaklık ve enerjisini sağlama değerlerini gösteren ölçü
    • "Bir gram yağ, aşağı yukarı dokuz kalori verir."
    • "Çalışan bir insanın 24 saatte ortalama 3000 kaloriye ihtiyacı olur."

KALBUR

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan büyük delikli veya seyrek telli elek

KALECİ

  1. [isim] Bazı top oyunlarda kalenin önünde durarak topun kaleye girmesini önlemekle görevli oyuncu
    • "Sonra topu en yükseğe kaleciler vurur, çıkarırlar." (Haldun Taner)

KALMAK

  1. [nsz] Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
    • "Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." (Tarık Buğra)
    • "Kaldı ki bugün propaganda da yasaktır." (Haldun Taner)
    • "Bana kalırsa siz yanılıyorsunuz."
  2. Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
    • "Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı." (Osman Cemal Kaygılı)
    • "Ona kalsa bize hiçbir şey vermez."
  3. [-de] Konaklamak, konmak
    • "Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim." (Falih Rıfkı Atay)
  4. [-le] Oturmak, yaşamak, eğleşmek
    • "Tam beş sene benimle beraber kaldı." (Sait Faik Abasıyanık)
  5. Hayatını sürdürmek, yaşamak
    • "O aileden bir bu çocuk kaldı."
  6. Varlığını korumak, sürdürmek
    • "Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  7. [-de] Oyalanmak, vakit geçirmek
    • "Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı." (Necati Cumalı)
  8. Sınıf geçmemek
    • "Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de."
  9. [-de] İşlemez, yürümez duruma gelmek
    • "Araba yarı yolda kaldı."
  10. [-e] Geriye atılmak, ertelenmek
    • "Mahkeme ayın on sekizine kaldı." (Sait Faik Abasıyanık)
  11. [-de] Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
    • "Oda duman içinde kaldı."
  12. [-de] Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
    • "Bugün iş maddesinde kaldık."
  13. [-den] Miras olarak geçmek
    • "Çiftlik ana babasından kalmış."
  14. [-den] Yapamamak
    • "Misafir geldi, gezmeden kaldık."
  15. Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
    • "Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına." (Haldun Taner)
  16. [-le] Yetinmek
    • "Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı."
  17. [-le] Sınırlanmak, bitmemek
    • "Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı." (Atatürk)
  18. Herhangi bir durumu sürdürmek
  19. [yardımcı fiil] Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
    • "Fatma'nın yemek çantası olmasaydı, dün aç kalmıştık." (Falih Rıfkı Atay)
  20. [yardımcı fiil] Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
    • "Bakakalmak."
    • "Şaşakalmak."
    • "Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak."

KALTAK

  1. [isim] Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü
  2. Kuskunsuz eyer
  3. İffetsiz, namussuz kadın
    • "Bırak be, dedi, kendi kendine, elin kaltağı için dövüşecek miyim?" (Sait Faik Abasıyanık)

KALPAK

  1. [isim] Kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan yapılmış başlık
    • "Hanımı, onun kalpağını otomobile dar yetiştirebilmişti." (Falih Rıfkı Atay)

KALKER

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Kireç taşı

KALPLİ

  1. [sıfat] Kalp hastalığı olan

KALLEŞ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Sözünde durmayıp bir işin yüzüstü kalmasına yol açan
    • "Gene gülümsüyordu ama artık kalleş bir hınç vardı gülümseyişinde." (Tarık Buğra)
  2. Birine gizlice kötülük eden

KALOMA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü

KALSİT

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Billurlaşmış doğal kalsiyum karbonatı
    • "Tebeşir bir tür kalsittir."

KALİTA
...
KALPÇİ

  1. [isim] Kalp hastalıkları uzmanı

KALKMA

  1. [isim] Kalkmak işi

KALYON

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en büyüğü

KALKAN

  1. [isim] Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
  2. Toplum olaylarında güvenlik görevlilerinin çeşitli saldırı araçlarından kendilerini ve başkalarını korumak için kullandıkları, özel olarak yapılmış korumalık
  3. Koruyucu
    • "Akbabanın kanatlarından başka kalkanı yoktu galiba." (Yusuf Ziya Ortaç)

KALİKO

  1. [isim] Pamuk iplikleriyle yapılan ilk cilt bezi

KALKIK

  1. [sıfat] Düzeyine göre yüksekte olan
    • "Masanın bir tarafı kalkık."
  2. Kabararak yerinden ayrılmış
    • "Kaplamanın ortası kalkık."
  3. Dik durumda, ucu yukarı doğru olan
    • "Ve eniştemiz yine kaşlarını, omuzlarını yukarıya kalkık ve başını önüne eğik tutmaya koyulurdu." (Abdülhak Şinasi Hisar)

KALEVİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Alkalik

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü