İçinde şa olan 4 harfli 32 kelime var. İçerisinde ŞA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında şa olan kelimeler listesine ya da Sonu şa ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A Ş Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AŞ
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- YAŞA
-
-
[ünlem]
Hoşnutluk, sevinç vb. duyguları anlatmak için söylenen bir söz, yaşasın
- "Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa!" (Tevfik Fikret)
-
[ünlem]
Hoşnutluk, sevinç vb. duyguları anlatmak için söylenen bir söz, yaşasın
- ŞAKA
-
-
[isim]
Güldürmek, eğlendirmek amacıyla karşısındakini kırmadan yapılan hareket veya söylenen söz, latife
- "İmamın şakasına ben de şaka ile mukabele ettim." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Bizim oralılar şakacıdırlar, şaka kaldırırlar." (Memduh Şevket Esendal)
- "İlk defa görüştüğümüz hâlde benimle şaka yaptı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Güldürmek, eğlendirmek amacıyla karşısındakini kırmadan yapılan hareket veya söylenen söz, latife
- ŞARK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Doğu
-
[isim]
Doğu
- FOŞA
-
-
[isim]
Tombul fındık grubunda standart bir fındık çeşidi
-
[isim]
Tombul fındık grubunda standart bir fındık çeşidi
- ŞART
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
- "İster istemez bu şartlara boyun eğecekti." (Falih Rıfkı Atay)
- "Anası, oğlan gelirse içeri almayacağına şart etmişti." (Memduh Şevket Esendal)
- "Sarfiyat hususunda bir şart koşmuyorlar." (Refik Halit Karay)
- "Artık hep, evli adamlar gibi biz de şart olsun yeminine başladık." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Olması başka durumların gerçekleşmesini gerektiren şey, koşul
- ŞASİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Fotoğrafçılıkta içine duyarlı bir cam veya kâğıt konulan, yassı, ışık geçirmez kutu
-
Yapı işlerinde sürme çerçeve
-
Motorlu kara taşıtlarının iskelet bölümü
-
[isim]
Fotoğrafçılıkta içine duyarlı bir cam veya kâğıt konulan, yassı, ışık geçirmez kutu
- PAŞA
-
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan
- "Talat Paşa. Ziya Paşa."
-
Cumhuriyet döneminde general
-
[sıfat]
Uslu, ağırbaşlı
- "O ne paşa çocuk."
-
[isim]
Osmanlı İmparatorluğu zamanında yüksek sivil memurlara ve albaydan üstün rütbede bulunan askerlere verilen unvan
- AŞAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tarım ürünlerinden alınan onda bir oranındaki vergiler
-
Ondalık
-
Ondalık
-
[isim]
Tarım ürünlerinden alınan onda bir oranındaki vergiler
- İFŞA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Gizli bir şeyi açığa çıkarma, yayma
- "Sırrı ifşa etmediyse ne yapmışlar?" (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Gizli bir şeyi açığa çıkarma, yayma
- ŞAİR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Şiir söyleyen veya yazan kimse
- "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim." (Tevfik Fikret)
-
[sıfat]
Hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu (kimse)
- "Şair ruhlu bir adam."
-
[isim]
Şiir söyleyen veya yazan kimse
- GUŞA
-
-
[isim]
Guatr
-
[isim]
Guatr
- ŞANO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Tiyatro sahnesi
- "Bir sevdiğim, şanoda şarkı söyler / Biri yanı başımda / İçer içer, ötekini kıskanır." (Orhan Veli Kanık)
-
[isim]
Tiyatro sahnesi
- UŞAK
-
-
[isim]
Çocuk
- "Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş." (Memduh Şevket Esendal)
-
Herhangi bir bölgenin halkından olan erkek
- "Kim bilir, bu Anadolu uşaklarının her birinde ne cevherler vardır." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
Erkek hizmetçi
- "... kapının eşiğinde fraklı, beyaz eldivenli bir uşak duruyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Tayfa
- "Bir haykırma duyuldu. Uşakları koşturdum. Simit attırdım denize ama deniz geri vermedi." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[isim]
Çocuk
- ŞAKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Haydut, eşkıya
-
[isim]
Haydut, eşkıya
- ŞAYİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yaygın, yayılmış (söz veya haber)
-
Bir şeyin her noktasıyla ilgisi bulunan (pay)
-
[sıfat]
Yaygın, yayılmış (söz veya haber)
- ŞAŞI
-
-
[sıfat]
Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz veya kimse)
- "Üstelik de şaşı olan bu çocuğu ne diye tutup göndermişlerdi?" (Ercüment Ekrem Talu)
-
[zarf]
Gözlerini çarpıtarak
- "Şaşı bakmak."
-
[sıfat]
Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz veya kimse)
- ŞAFT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Bir makinenin dönme hareketini öteki parçalara aktaran ve ucuna dişli çarklar, tekerlekler veya pervane bağlanan demir mil
- "Çok geçmiyor, şaftın dönmesiyle pervane çalışıyor." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[isim]
Bir makinenin dönme hareketini öteki parçalara aktaran ve ucuna dişli çarklar, tekerlekler veya pervane bağlanan demir mil
- AHŞA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bağır
-
[isim]
Bağır
- ŞALE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Uzun saçaklı çatısı olan alçak dağ konutu
-
[isim]
Uzun saçaklı çatısı olan alçak dağ konutu
- ŞANS
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi veya kötü durumlar hazırladığına inanılan doğaüstü güç, kut, baht, talih, felek
- "Bir hafta içinde kayıplar ve kazanmalarla şansım değişti." (Refik Halit Karay)
- "Şansı yaver gittiği takdirde orta boylu, uzun saçlı esmerine kavuşabilecekti." (Ayşe Kulin)
-
[isim]
Rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi veya kötü durumlar hazırladığına inanılan doğaüstü güç, kut, baht, talih, felek