İçinde ş olan 5 harfli 545 kelime var. İçerisinde Ş harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ş harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ş harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BULUŞ
-
-
[isim]
Bulma işi veya biçimi
-
İlk defa yeni bir şey yaratma, icat
-
Bilinen bilgilerden yararlanarak daha önce bilinmeyen yeni bir bulguya ulaşma veya yöntem geliştirme, icat
- "Bu orijinal buluşu Vali beye borçluyuz." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Konu, duygu, düşünce ve hayalde başkalarının etkisinden sıyrılarak bunların işlenişinde yeni bir yol tutma
- "Yazarın güzel buluşları var."
-
[isim]
Bulma işi veya biçimi
- HIŞIM
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Öfke, kızgınlık
- "Hareketlerinde o eski hışım kaybolmuştu." (Necati Cumalı)
-
[isim]
Öfke, kızgınlık
- YATIŞ
-
-
[isim]
Yatma işi veya biçimi
-
[isim]
Yatma işi veya biçimi
- AKŞIN
-
-
[sıfat]
Kıllarında ve gözlerinde, bazen de derisinde doğuştan boya maddesi bulunmadığı için her yanı ak olan (hayvan veya insan), çapar, albinos
-
[sıfat]
Kıllarında ve gözlerinde, bazen de derisinde doğuştan boya maddesi bulunmadığı için her yanı ak olan (hayvan veya insan), çapar, albinos
- KOKOŞ
- ...
- TEŞRİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yasama
-
[isim]
Yasama
- ÜRKÜŞ
-
-
[isim]
Ürkme işi veya biçimi
-
[isim]
Ürkme işi veya biçimi
- FİŞLİ
-
-
[sıfat]
Fişe yazılmış olan
-
Fişi olan
-
Güvenlik kuruluşlarında kaydı bulunan (kimse)
-
[sıfat]
Fişe yazılmış olan
- KEŞKE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[ünlem]
Dilek anlatan cümlelerin başına getirilerek "ne olurdu" anlamında özlem veya pişmanlık bildiren bir söz, bari, keşki
- "Keşke vazifesi oralarda olsaydı!" (Falih Rıfkı Atay)
-
[ünlem]
Dilek anlatan cümlelerin başına getirilerek "ne olurdu" anlamında özlem veya pişmanlık bildiren bir söz, bari, keşki
- KONUŞ
-
-
[isim]
Konma işi veya biçimi
-
Bütün imkânlar göz önünde tutularak kara, hava ve deniz birliklerinin yerleştirilmesi biçimi
-
Konum
-
[isim]
Konma işi veya biçimi
- DÜŞEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de altı benekli olan yanlarının üste gelmesi
- "Terlikçi İhsan, üst üste iki düşeş atmakla marsı sağlamış gibiydi." (Haldun Taner)
-
Umulmayan iyi bir rastlama
- "Sizin buraya uğramanız bir düşeş oldu."
-
[isim]
Oyunda, atılan zarlardan ikisinin de altı benekli olan yanlarının üste gelmesi
- ŞAKÜL
- ...
- ŞAYİA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu
- "Hava arada bir bu hâle bir panik niteliği veren korkunç şayialarla dolup boşalıyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu
- HAŞAT
-
-
[sıfat]
Darmadağınık, işe yaramaz, bozuk, kötü
-
Yorgun, bitkin
-
[sıfat]
Darmadağınık, işe yaramaz, bozuk, kötü
- ŞAPKA
-
Kelime Kökeni : Rusça
-
[isim]
Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık
- "Türkler başlık olarak 1925'te şapkayı kabul ettiler."
-
Boru, baca, direk vb. şeylerin açık olan üst bölümünü havanın etkisinden korumak için takılan başlık
- "Soba borusu şapkası. Lamba şapkası."
-
Bazı bitkilerde, özellikle mantarlarda sapın üstünde bulunan, üreme organlarını taşıyan şapka biçimindeki organ
-
Düzeltme işareti
-
[isim]
Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık
- BIKIŞ
-
-
[isim]
Bıkma işi veya biçimi
-
[isim]
Bıkma işi veya biçimi
- BİTİŞ
-
-
[isim]
Bitme işi veya biçimi, bitme, sona erme
- "Romanlarda olduğu gibi bir başlangıç, bir bitiş arzu ediyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Final
-
[isim]
Bitme işi veya biçimi, bitme, sona erme
- KARŞI
-
-
[isim]
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi
- "Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Edirne'nin üç şerefelisi de kandillerden kaftanı ile ona karşı çıkmış." (Ruşen Eşref Ünaydın)
- "Acaba böyle bir meraka uymak perilere karşı gelmek midir?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
- "Yabancının bu kötü kastına yalnız azmimizle karşı koyduk." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı
- "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik." (Refik Halit Karay)
-
Ön, kat, huzur
- "İkisi birden müdürün karşısına çıkarlar." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[sıfat]
Bulunan yere göre önde, ileride olan
- "Karşı evin kızları. Karşı mahalle."
-
[sıfat]
Karşıt, zıt, muhalif
- "Karşı parti. Karşı takım."
-
[zarf]
Yüzünü bir şeye doğru çevirerek
- "Bahçeye karşı oturmak."
-
[zarf]
Karşılık olarak, mukabil
- "Bir ölüm haberine karşı ben, içimde bin ezinti, bin çöküntü duydum." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[zarf]
İçin, hakkında
- "Edebiyata karşı ilk alaka sizde nasıl ve ne zaman başladı?" (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
-e doğru
- "Bir sabaha karşı yine çakal sesleriyle uyanmıştım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi
- SÖVÜŞ
-
-
[isim]
Sövme işi veya biçimi
- "Ama sıtma doktoruna değil, kendisinedir bu sövüş." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Sövme işi veya biçimi
- GÖDEŞ
-
-
[sıfat]
Semiz, etli
-
[sıfat]
Semiz, etli