İçinde ş olan 3 harfli 66 kelime var. İçerisinde Ş harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ş harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ş harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ŞAK
-
-
[isim]
Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses
- "Şak diye yüzüne vurdu."
-
[isim]
Eni geniş bir şeyle vurulduğunda çıkan ses
- NİŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Duvar içinde bırakılan oyuk, göz, hücre
-
[isim]
Duvar içinde bırakılan oyuk, göz, hücre
- Şİİ
- ...
- AŞK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi
- "Gönlüm düştü bu sevdaya / Gel gör beni aşk neyledi." (Yunus Emre)
- "Meltemler tanrısı aşka gelip bu yeni varlığı yelpazelemeye koyuldu." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi
- ŞİA
- ...
- YAŞ
-
-
[isim]
Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman, sin (II)
- "Yaş otuz beş, yolun yarısı eder." (Cahit Sıtkı Tarancı)
- "Yaş ilerliyor. Artık geçti bizden / Kişi ev bark edinmeli vakitten." (Cahit Sıtkı Tarancı)
- "Çocuk daha yaşında değil."
- "Hâkimler ve savcılar altmış beş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler." (Anayasa)
-
Hayatın çeşitli evrelerinden her biri, çağ
- "Genç yaşında. Kızımızı yetiştirdik bu yaşa getirdik." (Mahmut Yesari)
-
Bir kurum, bir kuruluş, düzen vb.nin kurulduğundan bu yana geçen zaman
- "Yetmiş beş yaşına basan Türkiye Cumhuriyeti."
-
Bir gök cisminin oluşmaya başladığı günden bugüne kadar geçirdiği zaman süresi
-
[isim]
Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman, sin (II)
- ŞET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sıkarak bağlama, sıkma
-
Klasik Türk müziğinde bir makamı kendi perdelerinden daha tiz veya pes perdelerde çalma işi
-
[isim]
Sıkarak bağlama, sıkma
- ŞEM
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Mum, balmumu
- "Beni candan usandırdı cefadan yâr usanmaz mı / Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı?" (Fuzulî)
-
[isim]
Mum, balmumu
- ŞEF
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yetki ve sorumluluğu olan, yöneten kimse
- "İstasyon şefi. Büro şefi."
-
Önder, lider
-
[sıfat]
Baş, yönetici durumda bulunan
- "Şef garson şarabı övünce heveslendim." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Yetki ve sorumluluğu olan, yöneten kimse
- KEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Yağı alınmış sütten veya yoğurttan yapılan peynir
-
Kış için kurutulan yağsız, tuzsuz yoğurt
-
[isim]
Yağı alınmış sütten veya yoğurttan yapılan peynir
- PEŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Arka, art
- "Biz kuru canımıza razıyız, diye peşimizden geliyordu." (Falih Rıfkı Atay)
- "O şimdi koltuk peşinde."
- "Tarlayı satın almak için peşinde dolaşıyor."
- "Diploma peşinde koşuyor."
-
Elbisenin etek kısmı
- "Her biri bir yere, ekmek parası peşine gittiler, kendi başlarını da kurtardılar." (Memduh Şevket Esendal)
- "Niçin gideceğimizi evvelden uzun uzun konuşup kararlaştırmışız gibi peşine takıldım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Arka, art
- KİŞ
- ...
- DİŞ
-
-
[isim]
Çene kemiklerinin üstüne dizili, ısırıp koparmaya ve çiğnemeye yarayan sert, beyaz organlardan her biri
- "İşlerinden uzaklaştırılanlara gelince onlar Bahadır'a fena hâlde diş bilemekte idiler." (Haldun Taner)
- "Karşısındakine diş geçirmek inadı gene kabarmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Anası cahil kadın... Delikanlı oğluna diş geçiremedi." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Şöyle iki dişe dokunan, ciğere işleyen söz işitsem, şöyle tatlı, basit bir nağme duysam yok mu..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Çark, testere, tarak vb. çentikli şeylerdeki çıkıntıların her biri
- "Çarkın dişleri tebessüm eder gibi tatlı bir ses çıkardı." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Kelimeyi dişimize vurmuşuz, beğenmişiz, saklamışız. Benimsemişiz." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Sarımsak dilimi, karanfil vb.nde dişe benzetilen tane
- "Bir diş sarımsak, iki diş karanfil."
-
Bazı dantel ve işlemelerin kenarlarındaki yuvarlak sivri bölüm
-
Omurgalı hayvanların çenelerinde veya ilkel yapılı omurgalıların gırtlak ve ağızlarında bulunan kemiksi sert parçalar
-
[isim]
Çene kemiklerinin üstüne dizili, ısırıp koparmaya ve çiğnemeye yarayan sert, beyaz organlardan her biri
- ŞAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İran veya Afgan hükümdarı
-
Satranç oyununda her yönde tek hane gidebilen en önemli taş
- "Sonra şahını bir hane geri aldı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Alevilik, Bektaşilikte pir
-
[sıfat]
Benzerlerine oranla en üstün, en güzel, en iyi
-
[isim]
İran veya Afgan hükümdarı
- ÇİŞ
-
-
[isim]
Çocuk dilinde sidik
-
[isim]
Çocuk dilinde sidik
- DÖŞ
-
-
[isim]
Göğüs, bağır
- "Bana yastık olsun döşlerin güzel." (Âşık Veysel)
-
Kaburga altı
-
[isim]
Göğüs, bağır
- ŞUH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Neşeli ve serbest (kadın)
- "O kadar oynak, o kadar şuh, o kadar cana yakın kadındı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Neşeli ve serbest (kadın)
- ŞEN
-
-
[sıfat]
Yaşamaktan mutlu olduğunu davranışlarıyla belli eden, sevinçli, neşeli
- "Hayatta daima şen insanlarla beraber olun, gamlı insanların gamı size de bulaşır." (Reşat Enis)
- "Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun." (Mehmet Emin Yurdakul)
-
Neşe veren, neşelendiren, eğlenceli
- "Şen kahkahalar yükseliyorken evinizden / Bendim geçen ey sevgili sandalla denizden." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Neşe belirtisi olan
-
[sıfat]
Yaşamaktan mutlu olduğunu davranışlarıyla belli eden, sevinçli, neşeli
- DÜŞ
-
-
[isim]
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya
- "Dadaloğlu'm, sevdası var başımda / Gündüz hayalimde, gece düşümde." (Dadaloğlu)
- "İnsanoğlu, yüzyıllar sonrası için de düşler kurmaktan geri durmamıştır." (Melih Cevdet Anday)
-
Gerçek olmayan şey, imge, hayal
-
Gerçekleşmesi istenen şey, umut
-
[isim]
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya
- KUŞ
-
-
[isim]
Yumurtlayan omurgalılardan, akciğerli, sıcakkanlı, vücudu tüylerle örtülü, gagalı, iki ayaklı, iki kanatlı uçucu hayvanların ortak adı
- "Çalıların üstünde kuşlar cıvıldayarak uçuşuyordu." (Ömer Seyfettin)
- "Sokağa çıkmak, çocukların arasına karışmak için pencerede, kafeste kuş gibi çırpınırım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Kaç gündür helak oluyor fukara, biraz dinlensin; kuş kadar canı var, temelli eriyip bitecek!" (Atilla İlhan)
- "Ege kıyısının kuş uçmaz, kervan geçmez bir nahiyesinde muallimdim." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[isim]
Yumurtlayan omurgalılardan, akciğerli, sıcakkanlı, vücudu tüylerle örtülü, gagalı, iki ayaklı, iki kanatlı uçucu hayvanların ortak adı