İçinde ırmak olan 9 harfli 61 kelime var. İçerisinde IRMAK bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ırmak olan kelimeler listesine ya da Sonu ırmak ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A I K M R Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
5 Harfli Kelimeler
IRMAK, KIRMA, RAKIM
4 Harfli Kelimeler
AKIM, ARIK, IRAK, KARI, MARK, RAKI
3 Harfli Kelimeler
AKI, ARI, ARK, IRA, IRK, KAM, KAR, KIR, RAM
2 Harfli Kelimeler
AK, AM, AR, IR, MA, RA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KISTIRMAK
-
-
[-i]
İki şey arasında bırakarak sıkıştırmak
- "Parmağını kapıya kıstırdı."
-
Kaçamayacak bir duruma getirmek
- "Hırsızı çatı arasına kıstırdılar."
-
[-i]
İki şey arasında bırakarak sıkıştırmak
- KANDIRMAK
-
-
[-i]
Kanmasını sağlamak, inandırmak, ikna etmek
- "Bu arkadaşları da ben kandırdım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Aldatmak
- "Kızcağızı yaşadığı muhitteki sabıkalılar kandırarak bir şebekeye sokmuş." (Refik Halit Karay)
-
İçme, yeme isteğini karşılamak
-
[-i]
Kanmasını sağlamak, inandırmak, ikna etmek
- SANDIRMAK
-
-
[-i]
Sanmasına sebep olmak, zannettirmek
- "Kendisini ona yaklaşmış, onunla baş başa kalmış sandıran tenhalığa sevindi." (Refik Halit Karay)
-
[-i]
Sanmasına sebep olmak, zannettirmek
- TAKTIRMAK
-
-
[-i]
Takma işini yaptırmak
- "Çocukken ön dudaklarından fırlayan iri dişi söktürmüş, yerine iki altın diş taktırmıştı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[-i]
Takma işini yaptırmak
- YARDIRMAK
-
-
[-i]
Yarma işini yaptırmak
-
[-i]
Yarma işini yaptırmak
- SATTIRMAK
-
-
[-i]
Satma işini yaptırmak veya satma zorunda bırakmak
-
[-i]
Satma işini yaptırmak veya satma zorunda bırakmak
- ÇATTIRMAK
-
-
[-i]
Çatma işini yaptırmak
-
[-i]
Çatma işini yaptırmak
- ÇILDIRMAK
-
-
[nsz]
Delirmek, aklını oynatmak
- "Kendimi yalnız buluyorum. Kitaplarım olmasa çıldıracağım." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Israrla istemek, büyük arzu göstermek
- "Eminim, resminizi yapmak için çıldırıyor." (Halide Edip Adıvar)
-
[nsz]
Delirmek, aklını oynatmak
- HIÇKIRMAK
-
-
[nsz]
Boğazdan hıçkırık sesi çıkarmak
-
İçini çekerek ağlamak
-
[nsz]
Boğazdan hıçkırık sesi çıkarmak
- DALDIRMAK
-
-
[-i]
Dalma işini yaptırmak, dalmasına sebep olmak
- "İnce parmaklarını kocasının saçlarına daldırarak yumuşak bir sesle yalvardı." (Peyami Safa)
-
Dalmak
-
[-i]
Dalma işini yaptırmak, dalmasına sebep olmak
- HAYKIRMAK
-
-
[nsz]
Telaş, şikâyet vb. sebeplerle yüksek sesle bağırmak
- "Bana katil diye haykıracak zannettiğim çehrenin parlaklığına aynada bakamadım." (Halide Edip Adıvar)
-
Çağırmak, seslenmek
- "Kahkahayla karışık bir sesle merdivenden aşağı haykırdım." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Bir durum veya nitelik çok belirgin olarak görünmek
-
[nsz]
Telaş, şikâyet vb. sebeplerle yüksek sesle bağırmak
- KAPTIRMAK
-
-
[-i]
Bir şeyin ele geçirilmesine, kapılmasına yol açmak
-
Vücudun herhangi bir organı, bir kaza sonucunda makine tarafından ezilmek veya koparılmak
-
Yanlış bir davranış sonucu birine uygun imkânı sağlamak, fırsat vermek
-
Elinden kaçırmak
- "Hadiye de beş yıl önce kocasını daha genç bir aktrise kaptırdı." (Necati Cumalı)
-
[-i]
Bir şeyin ele geçirilmesine, kapılmasına yol açmak
- SINDIRMAK
-
-
[-i]
Kırmak, parçalamak
-
Yenerek bozmak, mağlup etmek
-
Sindirmek
-
[-i]
Kırmak, parçalamak
- VARDIRMAK
-
-
[-i]
Varmasına yol açmak, götürmek
- "Hasan'la ilgilerini evlenme kertesine vardırmak için canla başla çalışan Mesture Hanım..." (Halide Edip Adıvar)
-
[-i]
Varmasına yol açmak, götürmek
- CAYDIRMAK
-
-
[-i]
Cayma işini yaptırmak
-
[-i]
Cayma işini yaptırmak
- KALDIRMAK
-
-
[-i]
Bulunduğu yerden almak
- "Örtüyü masanın üzerinden kaldır."
-
Yukarı doğru hareket ettirmek
- "Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Yükseltmek
- "Duvarı bir metre daha kaldırmalı."
-
[nsz]
Ürün toplamak, taşımak
- "Harman kaldırmak."
-
Çekmek, taşımak
- "Bu araba bu yükü kaldırmaz."
-
Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek
- "Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir." (Anayasa)
-
[-e]
Hastayı hastaneye götürmek
- "Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesi'ne kaldırdılar." (Aka Gündüz)
-
Tören yaparak ölüyü gömmek
-
Toplamak
- "Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar." (Necati Cumalı)
-
Alıp başka yere götürmek
-
Uyandırmak
- "Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni." (Halk türküsü)
-
Piyasadan çekmek
- "İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar."
-
Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak
- "Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin."
-
Kaçırmak
- "Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü." (Sait Faik Abasıyanık)
-
İyi etmek, iyileştirmek
- "Bu ilaç onu yataktan kaldırdı."
-
Bir şeyden çokça satın almak
-
Tayin etmek, atamak
- "Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler." (Memduh Şevket Esendal)
-
Yok etmek, ortadan silmek
- "Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır." (Orhan Seyfi Orhon)
-
[nsz]
Katlanmak, tahammül etmek
- "Doğrusunu isterseniz onu çoktan kapı dışarı etmeliydim ama yüreğim kaldırmıyor, acıyorum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[nsz]
Uygun gelmek, götürmek, yakışmak
- "Bu kumaş fazla süs kaldırmaz."
-
Çalmak, aşırmak
-
[-i]
Bulunduğu yerden almak
- SIÇTIRMAK
- ...
- SIĞDIRMAK
-
-
[-i]
Bir şeyi bir kabın veya bir yerin içine aldırmak
- "Kitapları çantaya sığdıramadım."
-
[-i]
Bir şeyi bir kabın veya bir yerin içine aldırmak
- BASTIRMAK
-
-
[-i]
Basma işini yaptırmak
- "Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta." (Tarık Dursun K)
-
Zararlı bir olayı önlemek
- "Yangını bastırmak."
-
Durdurmak
- "İsyanı bastırmak."
-
Üstünlüğünü göstermek
- "Şişman, kısa boylu bir yüzbaşı usulsüzlükte, şarlatanlıkta, inatta hepimizi bastırıyor." (Ömer Seyfettin)
-
Bir kumaşın kenarını kıvırıp dikmek
-
Gidermek
- "Heyecanını bir türlü bastıramıyor." (Nezihe Araz)
-
Hemen söylemek
- "Cevabı bastırdı."
-
[nsz]
Ansızın birinin yanına gitmek
- "Ama bir evi tek başına çeviren, o evin düzeninden sorumlu kadınlar ansızın bastıran konuktan her zaman tedirgin olurlar." (Oktay Rifat)
-
[nsz]
Birdenbire gerçekleşmek ve pek çok etki göstermek
- "Tipi birdenbire bastırmış." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[-e]
Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek
- "Köyün ihtiyarları da Feyziye'nin babasına bastırmışlar, onları bağışlatmışlar." (Erhan Bener)
-
Kümes hayvanlarını kuluçkaya yatırmak
-
[-i]
Basma işini yaptırmak
- KIRDIRMAK
-
-
[-i]
Kırma işini yaptırmak
- "Kalemindeki odacıya aylığını kırdırırmış." (Sermet Muhtar Alus)
-
[-i]
Kırma işini yaptırmak