İçinde ır olan 5 harfli 101 kelime var. İçerisinde IR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ır olan kelimeler listesine ya da Sonu ır ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- KIRBA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara
- "Nihayet bir çobanın kırbasında yosunlu, tozlu, berbat bir su ele geçirmişler."
-
Çok su içen kimse
-
Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık
-
[isim]
Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara
- NAZIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Bir yere doğru bakan (ev, oda vb.)
- "Küçük fakat çok şirin bir oda, gölgelik, denize nazır." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bakan
- "Eski nazırlardan birisine ilk defa burada rastladım." (Aka Gündüz)
-
[sıfat]
Bir yere doğru bakan (ev, oda vb.)
- SIĞIR
-
-
[isim]
Geviş getirenlerden, boynuzlu büyükbaş evcil hayvanların genel adı
-
Anlayışsız, kaba saba kimse
-
[isim]
Geviş getirenlerden, boynuzlu büyükbaş evcil hayvanların genel adı
- BAĞIR
-
-
[isim]
Göğüs
- "Yakup, ceketini, mintanını, içliğini çıkarmış, bağrını yağmura vermiş, bir heykel gibi sessiz ve kımıldamadan duruyor." (Tarık Buğra)
- "En büyüğünü kaybeden halk sanatkârının birkaç mısrası ile türkü bize bağrı yanan Anadolu'nun feryadını getirecek." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "İzmir'den kalkıp Mısır'a kadar beni görmeye, beni okşamaya, beni bağrına basıp sevmeye gelirdi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Oğlum böyle bir şey yaparsa onu ölmüş farz ederim. Bir evladım vardı: Allah elimden aldı derim, bağrıma taş basarım." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Ok yayı ve dağda orta bölüm
- "Sen onu bambaşka duygularla, heyecanlarla bağrına basmak isteyeceksin." (Erhan Bener)
-
Ciğer, bağırsak vb. vücut boşluklarında bulunan organların ortak adı, ahşa
-
[isim]
Göğüs
- HIRBO
-
-
[sıfat]
İri yarı (kimse)
-
Sersem, salak ve kaba saba
-
[sıfat]
İri yarı (kimse)
- TIRIL
-
-
[sıfat]
Çıplak ve zayıf
-
Parasız, züğürt
- "Validenin hâli malum ... O benden tırıl..." (Ercüment Ekrem Talu)
-
[sıfat]
Çıplak ve zayıf
- ZIPIR
-
-
[sıfat]
Şımarık ve delice tavırlı, hareketlerinde ölçüsüz, delişmen, zırtapoz
- "Mesrure, zıpır bir oğlanla karşısına çıkmaktan çekinmiyor, herkes bana ne der diye düşünmüyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Şımarık ve delice tavırlı, hareketlerinde ölçüsüz, delişmen, zırtapoz
- SATIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir sayfa üzerinde alt alta ve yan yana gelen kelimelerden oluşan dizi
- "Yazılardan bıkmışım artık tek satır okumayayım." (Haldun Taner)
-
[isim]
Bir sayfa üzerinde alt alta ve yan yana gelen kelimelerden oluşan dizi
- HIRLI
-
-
[sıfat]
İşinde doğru, uslu, iyi (kimse)
- "Ben onu tanımıyorum, hırlı mıdır, hırsız mıdır bilmem!"
-
Yaramaz, şımarık, kötü (kimse)
-
[sıfat]
İşinde doğru, uslu, iyi (kimse)
- YAZIR
- ...
- IRGAT
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Tarım işçisi, rençper
- "Ayakaltında bir ırgat veya baş üstünde bir ana işlerinizi görür." (Falih Rıfkı Atay)
-
Yapı işçisi
-
Gemilerde ve yapılarda yatay kollarla ve birkaç kişi tarafından çevrilen bocurgat
-
[isim]
Tarım işçisi, rençper
- YATIR
-
-
[isim]
Belli bir yerde mezarı olan, doğaüstü gücü bulunduğuna ve insanlara yardım ettiğine inanılan ölü, evliya
- "Yatıra mum adamak."
-
[isim]
Belli bir yerde mezarı olan, doğaüstü gücü bulunduğuna ve insanlara yardım ettiğine inanılan ölü, evliya
- HIZIR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İşin kolaylıkla yapılmasına yardımcı olan
-
[isim]
İşin kolaylıkla yapılmasına yardımcı olan
- FIRÇA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl vb.nden yapılan araç
- "Yer yer kireç artıkları ve fırça çizgileri duruyor." (Refik Halit Karay)
- "Fırça gibi sert, gür saçları kırlaşıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Resim yapma sanatı ve biçimi
-
Çökmeyi engelleyen bağların oynamasını veya kaymasını önlemek için aralara yerleştirilen direk parçası
-
[isim]
Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte veya bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan, bir araya getirilerek bağlanmış kıl vb.nden yapılan araç
- IRAMA
-
-
[isim]
Iramak işi
-
[isim]
Iramak işi
- NAHIR
-
-
[isim]
Sığır sürüsü
-
[isim]
Sığır sürüsü
- PIRTI
-
-
[isim]
Değersiz şey, eşya
-
Eskimiş giysi
- "Aktör, o her günkü pırtısını giyip de sahneye çıkarsa ağzıyla kuş tutsa seyirciye Demirhane Müdürü olduğunu yutturamaz." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Ufak tefek ev eşyası
-
Basma ve ketenden yatak, yorgan yüzü, giysilik kumaş
-
[isim]
Değersiz şey, eşya
- ÇIRAĞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Mum, kandil, lamba vb. ışık veren araç
-
Işık
-
[isim]
Mum, kandil, lamba vb. ışık veren araç
- KIRMA
-
-
[isim]
Kırmak işi
-
Kumaşın katlanmasıyla yapılan giysi süsü, pili
-
Kırılmış veya dövülmüş tahıl
- "Buğday kırması."
-
Basılı kâğıtları forma durumuna getirmek için belli yerlerinden bükme ve katlama işi
-
[sıfat]
Ortasından kırılarak doldurulan (tüfek)
- "Mustafa, kırma tüfeğe bir kurşun sürdü." (Yahya Kemal)
-
[sıfat]
Melez
- "Arap kırması bir at."
-
[sıfat]
Yabancı etkilerle özgün niteliğini yitirmiş olan
-
[isim]
Kırmak işi
- TIRAK
-
-
[isim]
Kırılan kuru bir şeyin çıkardığı ses
-
[isim]
Kırılan kuru bir şeyin çıkardığı ses