İçinde ğ olan 6 harfli 196 kelime var. İçerisinde Ğ harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ğ harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ğ harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AĞIZLI
-
-
[sıfat]
Ağzı herhangi bir biçimde olan
- "Dar ağızlı vazo."
-
[sıfat]
Ağzı herhangi bir biçimde olan
- ÖĞÜTÇÜ
-
-
[isim]
Öğüt veren kimse, nasihatçi
-
Vaiz
-
[isim]
Öğüt veren kimse, nasihatçi
- MAĞAZA
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Büyük dükkân
- "Mahmutpaşa'da bir manifatura mağazası işletiyor ve ayrıca iyi iş yapan bir düğme fabrikasının da yarı yarıya sahibi bulunuyordu." (Haldun Taner)
-
Eşya ve azık deposu
-
[isim]
Büyük dükkân
- MİĞFER
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Savaşçıların veya itfaiyecilerin başlarına giydikleri demir başlık, tolga
- "Yollar, dereler taş dipleri, koparılmış apoletler, atılmış miğferler, terk edilmiş silahlarla dolu." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Savaşçıların veya itfaiyecilerin başlarına giydikleri demir başlık, tolga
- ZAĞSIZ
-
-
[sıfat]
Kılağısız
-
[sıfat]
Kılağısız
- EĞLEME
-
-
[isim]
Eğlemek işi
-
[isim]
Eğlemek işi
- EĞRETİ
-
-
[sıfat]
Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat
- "O gün için oraya eğreti olarak getirilmişe benziyordu." (Atilla İlhan)
-
Takma
- "Eğreti diş. Eğreti bacak."
-
Belli belirsiz
-
Uyumsuz, yakışmamış
-
[zarf]
İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış bir biçimde
- "Ayakları karada ama eğreti duruyorlar rıhtım taşları üzerinde." (Zeyyat Selimoğlu)
-
[zarf]
Üstünkörü, ciddiye almadan
- "Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun." (Samiha Ayverdi)
-
[sıfat]
Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, muvakkat
- YAĞRIN
-
-
[isim]
Kürek kemiği
-
[isim]
Kürek kemiği
- AĞARMA
-
-
[isim]
Ağarmak işi
-
Tan atma, şafak sökme
-
[isim]
Ağarmak işi
- SIĞLIK
-
-
[isim]
Sığ olma durumu
-
Sığ yer
- "İskelenin beri yanındaki sığlıktan yürüdük." (Mahmut Yesari)
-
Yüzeyde kalma durumu, derine inmeme durumu
-
[isim]
Sığ olma durumu
- AĞABEY
-
-
[isim]
Büyük erkek kardeş, aka
- "Ağabeyi ile fısıl fısıl konuştular, birlikte sevindiler." (Refik Halit Karay)
-
[ünlem]
Saygı ve sevgi göstermek üzere yaşça büyük olan erkeklere söylenen bir seslenme sözü
- "Geçmiş olsun ağabey, ne oldu sana böyle?" (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Büyük erkek kardeş, aka
- ZÜĞÜRT
-
-
[sıfat]
Parasız, yoksul, meteliksiz olan (kimse)
-
[sıfat]
Parasız, yoksul, meteliksiz olan (kimse)
- AĞRILI
-
-
[sıfat]
Ağrıyan, ağrısı olan
- "Ağrılı diş."
-
[sıfat]
Ağrıyan, ağrısı olan
- BAĞLAÇ
-
-
[isim]
Eş görevli kelimeleri veya önermeleri birbirine bağlayan kelime türü, rabıt, rabıt edatı: Ve, ya, veya, ya da birer bağlaçtır
-
[isim]
Eş görevli kelimeleri veya önermeleri birbirine bağlayan kelime türü, rabıt, rabıt edatı: Ve, ya, veya, ya da birer bağlaçtır
- EĞİTİŞ
- ...
- SAĞMAK
-
-
[-i]
Memeyi parmaklar arasında sıkarak sütünü akıtmak
- "Gözümüzün önünde keçilerden sağdıkları köpüklü sütlerimizi yarıda bırakıp kalktık." (Aka Gündüz)
-
Kovandaki balı peteklerden almak
-
Yumak durumundaki bir şeyi çözüp açmak
- "İpek kozalarını sağmak."
-
Aldatarak parasını çekmek
-
[-i]
Memeyi parmaklar arasında sıkarak sütünü akıtmak
- BAĞNAZ
-
-
[sıfat]
Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyen, mutaassıp, fanatik
-
[sıfat]
Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyen, mutaassıp, fanatik
- BOĞUCU
-
-
[sıfat]
Boğma özelliği olan
- "Boğucu gaz."
-
Solunumu güçleştiren
- "Göğsünde boğucu bir tıkanıklık vardı." (Peyami Safa)
-
Çok sıcak, sıkıntı veren
- "Eski evinin boğucu, dertli havasından kurtulmak için komisyoncu kendini hemen sokağa attı." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Boğma özelliği olan
- DEĞİNİ
-
-
[isim]
Değinme
- "Okura tamamıyla yanlış izlenimler verebilecek bir iki değini hatırlıyorum." (Selim İleri)
-
[isim]
Değinme
- DEĞNEK
-
-
[isim]
Elde taşınacak incelikte düzgün ağaç, sopa, çomak
- "Testiyi bir eline, değneğini ötekine alır." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Değnekle atılan dayak
-
[isim]
Elde taşınacak incelikte düzgün ağaç, sopa, çomak