İçinde üz olan 6 harfli 72 kelime var. İçerisinde ÜZ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında üz olan kelimeler listesine ya da Sonu üz ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DÜZİKO
-
-
[isim]
Düz rakı
- "Kadeh kadeh düzikoyu yuvarlayarak..." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Düz rakı
- SÜTSÜZ
-
-
[sıfat]
İçinde süt bulunmayan, süt katılmadan yapılan
- "Sütsüz irmik helvası."
-
Az süt veren
- "Sütsüz inek."
-
Körpe olmayan, kart
- "Sütsüz mısır."
-
Kötü soydan gelen, sütü bozuk (kimse)
- "Merhametli bir kadın için böyle sütsüz mahluklarla uğraşmak ne uzak!" (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
İçinde süt bulunmayan, süt katılmadan yapılan
- ÜZENTİ
-
-
[isim]
Manevi hazdan yoksunluk
- "Şu iftara çağrılış bile üzenti gibi geldi, kendimden sıkıldım." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Manevi hazdan yoksunluk
- ÜZÜMLÜ
-
-
[sıfat]
İçinde üzüm olan
-
[sıfat]
İçinde üzüm olan
- SÜZÜCÜ
-
-
[sıfat]
Süzme özelliği olan
-
[sıfat]
Süzme özelliği olan
- GOLSÜZ
-
-
[sıfat]
Golü olmayan
-
[sıfat]
Golü olmayan
- MÜZECİ
-
-
[isim]
Müze kuran veya müzede çalışan kimse
- "Müzeci Hamit Bey."
-
[isim]
Müze kuran veya müzede çalışan kimse
- SÜZGEÇ
-
-
[isim]
Sıvıları süzmeye yarayan araç
-
Bir akışkandaki yabancı maddeleri süzüp ayıran alet veya aletlerden oluşan düzenek, filtre
-
Sulama kovasının ucuna takılan, küçük delikli metal parça
-
[isim]
Sıvıları süzmeye yarayan araç
- DÜMDÜZ
-
-
[sıfat]
Çok düz
- "Mühendislerin keşfine göre, taş ocağı olarak işletilirse yirmi senede dümdüz olabilirmiş." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Sade, basit
- "Yirmi iki senelik dümdüz bir hayat." (Aka Gündüz)
-
Bilgisi, görgüsü çok dar bir sınır içinde kalan (kimse)
-
[sıfat]
Çok düz
- ÜSTSÜZ
-
-
[sıfat]
Belden üst kısmında giysi olmayan
-
[sıfat]
Belden üst kısmında giysi olmayan
- DÜZGÜN
-
-
[sıfat]
Doğru ve pürüzsüz, muntazam
- "Düzgün tahta. Düzgün yol."
-
Düzenli, kusursuz, insicamlı, rabıtalı, muntazam
-
İyi
- "Belli ki hâlleri vakitleri çok düzgün değil." (Memduh Şevket Esendal)
-
[zarf]
Kurala uygun olarak, kusursuz bir biçimde
- "Düzgün konuşuyor."
-
Kenar veya ayrıtları ile açıları birbirine eşit olan (biçim)
- "Düzgün çok yüzlü."
-
[isim]
Kadınların, teni pürüzsüz göstermesi, renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı veya boyalı krem, fondöten
-
[sıfat]
Doğru ve pürüzsüz, muntazam
- MÜZMİN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Süreğen
- "... kadıncağızın müzmin romatizması vardı." (Haldun Taner)
-
Ne kadar süreceği belli olmaksızın sürüp giden
- "Genç kadınlara bakmak, bu adamda müzmin bir illetti." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Süreğen
- YÜZGEÇ
-
-
[isim]
Balıklarda ve yüzen memelilerde karın ve göğüste çift, sırt, kuyruk ve anüste tek olarak bulunan, hareketi ve dengeyi sağlayan organ
-
[sıfat]
Suda iyi yüzen (kimse veya hayvan)
-
[isim]
Balıklarda ve yüzen memelilerde karın ve göğüste çift, sırt, kuyruk ve anüste tek olarak bulunan, hareketi ve dengeyi sağlayan organ
- ÜZÜNTÜ
-
-
[isim]
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür
- "Sesinde bir üzüntü hatta bir sitem sezdim." (Aka Gündüz)
- "Üzüntü versin diye ara sıra uydurduğu yalanların tesiri altında kalmıştım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür
- GÜÇSÜZ
-
-
[sıfat]
Gücü olmayan, âciz
- "Silahlarından birini elinden bırakmış, güçsüz düşmüştür." (Necati Cumalı)
-
[sıfat]
Gücü olmayan, âciz
- SÜSSÜZ
-
-
[sıfat]
Süsü olmayan, süslenmemiş, gösterişsiz, yalın, sade
- "Süssüz, boyasız bir genç kız; saçları kısacık kesilmiş." (Atilla İlhan)
-
[sıfat]
Süsü olmayan, süslenmemiş, gösterişsiz, yalın, sade
- LÜZUCİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yapışkan
-
[sıfat]
Yapışkan
- ÜZENGİ
-
-
[isim]
Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan, altı düz demir halka
- "İyi süvarilik gururuyla ayaklarını üzengiden çıkarmış, dizginleri bırakmış." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana binildiğinde ayakların basılmasına yarayan, altı düz demir halka
- GÜRBÜZ
-
-
[sıfat]
Sağlam, güçlü ve iyi gelişmiş, iri
- "Genç, gürbüz bir köylü çocuğu idi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Sağlam, güçlü ve iyi gelişmiş, iri
- SÜZMEK
-
-
[-i]
Bir sıvıyı, içindeki katı maddelerden ayırmak için bez veya delikli bir kaptan geçirmek
- "Suyu süzmek. Şerbeti süzmek."
-
Bazı sıvıların yoğunlaşmasına yol açan, katı ve tortulu maddeleri bu sıvılardan ayırmak
- "Sirkenin tortusunu süzmek."
-
Gözle inceleyerek dikkatle bakmak
- "Yarı kapalı, yumuk yumuk gözlerini büsbütün küçülterek nehrin iki kıyısını süzdü." (Samim Kocagöz)
-
Göz baygın ve anlamlı bakmak
- "Bir ara yandaki masada oturan adamın beni süzdüğünü sezinledim." (Erhan Bener)
-
[-i]
Bir sıvıyı, içindeki katı maddelerden ayırmak için bez veya delikli bir kaptan geçirmek