İçinde üs olan 5 harfli 39 kelime var. İçerisinde ÜS bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında üs olan kelimeler listesine ya da Sonu üs ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

S Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

SÜ, ÜS

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KÜSPE

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Hayvan yemi, yakacak ve gübre olarak kullanılan, yağı veya suyu çıkarılmış her türlü yağlı tohum ve bitki artığı
    • "O gövdeleri küspe terleri döken ve dallarından mis kokulu ballar akan yemiş ağaçlarıyla..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  2. Özü alınmış meyvelerin kalan bölümü

PESÜS

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İçinde yağ yakılan toprak kandil

FÜSUN

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Büyü
    • "Bazen titrek sular üstüne garip bir füsunla dökülmüş ışıktan bir servinin serildiği görülürdü." (Abdülhak Şinasi Hisar)

YÜSRÜ

  1. [isim] Bazı ince işlerin yapımında kullanılan siyah bir ağaç ve bu ağacın kökü
  2. [sıfat] Bu kökten yapılmış olan
    • "Yüsrü tespih."

KÜSKÜ

  1. [isim] Taşa veya duvara delik açmak için kullanılan uzun, ağır ve bir ucu sivri demir
  2. Taş kaldırmakta kullanılan uzun demir çubuk veya basit, ağaçtan kaldıraç
    • "Taşı tekrar yerine koymazsak balta ve küskü ile onu kaldırır, aşağı yuvarlarız." (Refik Halit Karay)

HÜSÜN

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Güzellik

FETÜS

  1. [isim] Embriyonun gelişimini büyük ölçüde tamamladığı, bütün organ taslaklarının oluştuğu üçüncü aydan doğuma kadarki durumu

NÜSHA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri
    • "Bu yazma eserin üç nüshası daha var."
  2. Gazete, dergi vb.nde sayı
    • "Geçende Sarıkamış'ta çıkan Varlık gazetesinin bir nüshası geldi." (Falih Rıfkı Atay)
  3. [sıfat] Benzer, aynı, kopya

ÜSKÜP
...
KİLÜS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Bağırsaktan gelen, içinde yağ damlacıkları bulunan ak kan

VİRÜS

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Hastalık yapıcı, bakterilerden daha küçük, yaşamak için bir başka hücrenin içine girmek zorunda olan ve ancak elektron mikroskobunda görülebilen parazit
  2. Veri girişi yoluyla bilgisayarlara yüklenen, sistemin veya programların bozulmasına, veri kaybına veya olağandışı çalışmasına neden olan yazılım

KİMÜS

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Yemeklerin mide öz suyuyla karıştıktan sonra aldığı durum

RÜSUM

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Vergiler

KÜSUF

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Güneş tutulması

VÜSAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genişlik
  2. Uzam

SÜLÜS

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Üçte bir
  2. [isim] Arap alfabesiyle yazılan bir tür süslü yazı
    • "Havadaki bu ince duman yığını tıpkı girift bir sülüs yazıya benziyordu." (Ömer Seyfettin)
  3. [isim] Erata yolculuklarda indirim sağlayan belge

ÜSTÜN

  1. [sıfat] Benzerlerine göre daha yüksek bir düzeyde olan, onları geride bırakan
    • "Zekâsının işlek, hatasız ve çok üstün olduğunu bir daha anlıyorum." (Refik Halit Karay)
    • "Aşk, hayatın bütün zevklerine üstün gelen ruhani bir varlıktır." (Abdülhak Şinasi Hisar)
  2. Birine veya bir şeye göre nitelik bakımından daha yüksek, daha elverişli olan, faik
    • "Aliço'nun bir gömlek üstün olduğu iyice belirlenmiştir." (Salâh Birsel)

ÜSKÜF

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Yüksek aşamadaki yeniçeri subaylarının giydikleri, yarısı arkaya sarkan uzun bir sarık

GÖĞÜS

  1. [isim] Vücudun boyunla karın arasında bulunan ve kalp, akciğer vb. organları içine alan bölümü, sine
    • "Göğüs bağır açık, ellerinde pankartlarla yürütüyorlar bu savaşı." (Necati Cumalı)
    • "Birdenbire sustu ve göğüs geçirdi, hüzün, dertlenme derecesini bulmuştu." (Tarık Buğra)
    • "Hayatın lezzetleri içinde yüzen bizler, elbette geçici birçok zahmetlere katlanmaya ve birçok zorluklara göğüs germeye mecburduk." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Ben, onun hatırı ve hatırası için daha ağırlarına da göğüs verirdim." (Reşat Nuri Güntekin)
  2. Bu vücut bölümünün ön tarafı, sırt karşıtı
    • "Genç ve meçhul kadın çocuğunu göğsüne basarak girdi." (Aka Gündüz)
    • "Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yokuşları karşıdan gördüğü vakit göğsü tıkanırdı." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "Kim bilir, bu erkek, kadınların zaafı ile göğsünü gere gere kaç kere istihza etmiştir." (Hüseyin Cahit Yalçın)
  3. Bu bölümün içindeki organlar
  4. Meme
    • "Vücudumun etliliğinden, göğsümün dolgunluğundan, elbiselerim dar gelirdi." (Sermet Muhtar Alus)

SÜSME

  1. [isim] Süsmek işi

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü