İçinde ün olan 6 harfli 66 kelime var. İçerisinde ÜN bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ün olan kelimeler listesine ya da Sonu ün ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
N Ü Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
NÜ, ÜN
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- GÜNLÜK
-
-
[sıfat]
O günkü, o günle ilgili
-
Üzerinden gün geçmiş veya geçecek
- "On günlük çocuk. Sekiz günlük gezi."
-
Her gün yapılan, her gün yayımlanan, her gün çıkan
- "Günlük gazete."
-
[isim]
Günü gününe tutulan hatıra, günce, muhtıra
-
[isim]
Günü gününe tutulan anı yazısı veya bu yazıları içine alan eser, günce
-
[sıfat]
O günkü, o günle ilgili
- DÖRDÜN
-
-
[isim]
Ay vb. gök cisimlerine ait daire biçimindeki görünümlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarım ay, terbi
-
[isim]
Ay vb. gök cisimlerine ait daire biçimindeki görünümlerinin yarısının aydınlık olduğu evre, yarım ay, terbi
- ÇÖZGÜN
-
-
[sıfat]
Çözülmüş, dağılmış
-
Erimeye başlamış, yumuşamış (kar, buz)
-
[sıfat]
Çözülmüş, dağılmış
- KÜNEFE
-
-
[isim]
Sıcak yenilen bir çeşit peynirli tel kadayıf
-
[isim]
Sıcak yenilen bir çeşit peynirli tel kadayıf
- BÜNYAN
- ...
- KÖFTÜN
-
-
[isim]
Sığırlara yedirilen susam veya keten küspesi
- "Öküz müyüm ben köftün yiyecek?" (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[isim]
Sığırlara yedirilen susam veya keten küspesi
- ÖVÜNÜŞ
- ...
- HÜNNAP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hünnapgillerden, yenilen meyvesi için özellikle Batı ve Güney Anadolu'da yetiştirilen dikenli bir ağaç, çiğde (Zizyphus jujuba)
- "Küçük bahçede acı badem, ayva, nar, hünnap ağaçları görürüm." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Bu bitkinin meyvesi
-
[isim]
Hünnapgillerden, yenilen meyvesi için özellikle Batı ve Güney Anadolu'da yetiştirilen dikenli bir ağaç, çiğde (Zizyphus jujuba)
- ÜSTÜNE
-
-
[zarf]
İlişkin, üzerine, dair
- "Arkadaşım aşk ve evlilik üstüne konuşulacak şeyler bulmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Üstüne kuma gelmesi şart değil insanın bu acıyı tatması için." (Ayşe Kulin)
-
Hesabına
- "Kahveci içilen kahveleri Esat Ağanın üstüne yazıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
...-e göre, uygun olarak
- "Paris'e yazıldı. Oradan ölçü üstüne gönderdiler, insan Paris'e kendi gidip diktirmeli." (Memduh Şevket Esendal)
-
...-den sonra
- "Ben rakının üstüne şarap içmem diyecek oldu." (Haldun Taner)
-
Kendinden önce gelen sözün ikileme biçiminde anlamını pekiştirmek ve sıklığını ifade etmek için kullanılan bir söz
- "Memleketten mektup mektup üstüne para istemiyorlardı o sıralarda..." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[zarf]
İlişkin, üzerine, dair
- GÜNISI
-
-
[isim]
Güneş enerjisinden yararlanarak sıcak su elde etmeye yarayan düzenek
-
[isim]
Güneş enerjisinden yararlanarak sıcak su elde etmeye yarayan düzenek
- NEPTÜN
- ...
- MÜMKÜN
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Muhtemel, olabilir, olası
- "İhtiyar adamın ağzından bir kelime almak mümkün olmuyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Muhtemel, olabilir, olası
- SÜNMEK
-
-
[nsz]
Esnekliğini yitirerek gevşemek
- "Bu kumaş kolay kolay sünmez."
-
Kopmadan uzamak, gerilmek
-
[nsz]
Esnekliğini yitirerek gevşemek
- ÜZÜNTÜ
-
-
[isim]
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür
- "Sesinde bir üzüntü hatta bir sitem sezdim." (Aka Gündüz)
- "Üzüntü versin diye ara sıra uydurduğu yalanların tesiri altında kalmıştım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür
- KÜSKÜN
-
-
[sıfat]
Küsmüş olan, gücenik, dargın, muğber
- "Hamdune Hanım, aksi, küskün bir kadındı." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Küstüm otu
-
Gelişmemiş, küçük kalmış
-
[sıfat]
Küsmüş olan, gücenik, dargın, muğber
- ÜÇÜNCÜ
-
-
[sıfat]
Üç sayısının sıra sıfatı, sırada ikinciden sonra gelen
- "Gelir vergisinin üçüncü taksitini verdik." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Üç sayısının sıra sıfatı, sırada ikinciden sonra gelen
- TÜNEME
-
-
[isim]
Tünemek işi
-
[isim]
Tünemek işi
- DÜŞKÜN
-
-
[sıfat]
Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, meraklı, tutkun
- "Onlar kadar birbirine düşkün, birbirine uymuş bir çift daha ömrümde görmedim desem yeri vardır." (Halide Edip Adıvar)
- "Şiire milletçe düşkün oluşumuzun sebeplerini araştırırken kafiye merakımıza takıldım." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
- "Sigara düşkünü."
-
Geçim sıkıntısına düşmüş
- "Eski arkadaşının düşkün bulunduğu hâlinden anlaşılıyordu." (Refik Halit Karay)
-
Yoksulluk sebebiyle mutluluk ve refahını yitirmiş
- "Zavallı, arabasını satmış, düşkün bir hâldeydi." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle çalışma gücünü yitirmiş
-
Değer ve onurunu yitirmiş
- "Düşkün kadın."
-
[sıfat]
Bir şeye kendini aşırı vermiş olan, çok bağlı, meraklı, tutkun
- ÖDÜNLÜ
-
-
[sıfat]
Ödün niteliğinde olan, ödün vererek yapılan, ivazlı
-
Ödün veren (kimse)
-
[sıfat]
Ödün niteliğinde olan, ödün vererek yapılan, ivazlı
- SÜNGER
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Genellikle denizlerde bir yere tutunarak koloni durumunda yaşayan, çok hücreli ilkel hayvan
- "Bir türlü doyamadığım hürriyetimin üstüne sünger çekmek lazım geliyordu." (Orhan Kemal)
-
Bu hayvanın temizlik işlerinde kullanılan, suyu fazlaca çeken esnek iskeleti
-
Yapay olarak elde edilen temizlik veya dolgu gereci
-
[isim]
Genellikle denizlerde bir yere tutunarak koloni durumunda yaşayan, çok hücreli ilkel hayvan