İçinde ö olan 5 harfli 266 kelime var. İçerisinde Ö harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ö harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu ö harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

ÖNLEM

  1. [isim] Kötü veya yanlış bir şeyi önleyecek yol, tedbir

GÖREV

  1. [isim] Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş
    • "Hâkimler ve savcılar kanunda belirtilenlerden başka resmî ve özel hiçbir görev alamazlar." (Anayasa)
    • "Umutlu da olsam, umutsuz da olsam, görev bildiğim işi yerine getiririm." (Melih Cevdet Anday)
    • "Cumhurbaşkanının geçici olarak görevinden ayrılması hâllerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı vekillik eder." (Anayasa)
  2. İşlev
  3. Resmî iş, vazife
    • "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti." (Atilla İlhan)
  4. Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
  5. Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
  6. Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi

ÖLÇME

  1. [isim] Ölçmek işi

GÖNCÜ

  1. [isim] Ham veya işlenmiş deri satan kimse
  2. Ayakkabı tamircisi

ÇÖKEL

  1. [isim] Taşan bir suyun çekildikten sonra bıraktığı tortu
  2. Çökelti

GÖMÜK

  1. [sıfat] Gömülmüş olan, gömülü

ÖRÜCÜ

  1. [isim] Örme işi yapan kimse
  2. Kumaş ve örgülerdeki yırtıkları, delikleri onaran kimse veya bu işlerin yapıldığı yer
  3. Duvar yapan veya onaran kimse, yapı ustası

PENGÖ

Kelime Kökeni : Macarca

  1. [isim] İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar kullanılan Macar para birimi

GÖRGÜ

  1. [isim] Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik davranışları, terbiye
    • "İçinde yaşadığımız aynı çevre, aynı görgü, beni tamamıyla onlara benzetmiyor." (Osman Cemal Kaygılı)
  2. Bir kimsenin, yaşayarak ve deneyerek elde ettiği birikim, deneyim
  3. Görmüş olma durumu
    • "Görgü tanığı."

GÖRME

  1. [isim] Görmek işi, rüyet

ENÖTE

  1. [isim] Çift yıldızlarda, yoldaşın başyıldıza göre çizdiği bağıl yörüngenin, başyıldıza en uzak noktası

GÖRÜM

  1. [isim] Görme yetisi
    • "Trahom hastalığı, tedavi edilmezse görümü yok etmeye kadar varabilir."

ÖNDER

  1. [isim] Gücü, ünü ve toplumsal yeri dolayısıyla, belli zaman ve durumlar içinde, ilişkili bulunduğu küme veya toplumun tutum, davranış ve etkinliklerini değiştirip yönetme yeteneğini gösteren kimse, lider, şef

GÖBEK

  1. [isim] İnsan ve memeli hayvanlarda göbek bağının düşmesinden sonra karnın ortasında bulunan çukurluk
    • "Düğmeleri birer birer açtı göbeğine dek." (Zeyyat Selimoğlu)
    • "Dillere destan olan oturak âlemlerinde göbeği atan, erkek değil, kadındır." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
    • "Meclisten geçirinceye kadar göbeğim çatlamıştı." (Halide Edip Adıvar)
  2. Yağ bağlamış şişman karın
    • "Göbeğini eritmek için her sabah bir saat yol yürür."
    • "Dolmuştan inince bir yandan saatine bakar, bir yandan da göbek atarmış, daha bir saat var, diye." (Haldun Taner)
  3. Şehir, ülke vb.nin orta kısmı
    • "İsviçre'nin göbeğinde, nerde ise bilmem kaçıncı Türk Moskof muharebesi patlamak üzere idi." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Bazı sebze ve meyvelerin orta kısmı
  5. Bahçe, halı, tavan, tepsi vb. süslü şeylerin ortalarındaki biçim
    • "Bu halının göbeği pek zarif."
  6. Hızı azaltarak trafiği yönetmek amacıyla bir kavşağın girişine yerleştirilen çember veya üçgen biçimindeki ada
  7. Kağnı tekerleğinin ortası, araba tekerleğinin dingil geçen yeri
  8. Değirmen taşının ortası
  9. Kilitleme sistemlerinde, anahtar dişlerinin tam olarak birbirine oturduğu pirinç yuva
  10. Dölütte, yumurtanın dölüt dışında kalan bölümlerle ilişkisini sağlayan organların çıktığı yer
  11. Kuşak, nesil, batın
    • "Temiz bir isim, züğürt evlatlarda ancak bir, nihayet iki göbek dayanabilir." (Reşat Nuri Güntekin)
  12. Ön ve arka tekerlerin ortasına oturtulmuş mil üzerinde dönen ve teker tellerinin takılmasına yarayan parça

KÖMÜR

  1. [isim] Karbonlu maddelerin kapalı ve havasız yerlerde için için yanmasından veya çok uzun süre derin toprak katmanları altında kalıp birtakım kimyasal değişmelere uğramasından oluşan, siyah renkli, bitkisel kaynaklı, içinde yüksek oranda karbon bulunan katı yakıt
    • "Odun kömürü. Maden kömürü."
  2. [sıfat] Siyah renkli
    • "Kömür gözlü."

ÇÖMÇE

  1. [isim] Tahta kepçe, çemçe

GÖBÜT

  1. [isim] Yuvarlak, yassı, içine yumurta vb. malzemeler konan ekmek

KÖPEK

  1. [isim] Köpekgillerden, boy ve biçim bakımından pek çok cinsi olan, çok iyi koku alan, sadık, bekçilik ve avcılık gibi işler için beslenen memeli hayvan (Canis familiaris)
    • "Onun vaktiyle pek sevdiği küçük, sırtı siyah ve göğsü beyaz, oynak bir köpeği varmış." (Abdülhak Şinasi Hisar)
    • "Kız ona derdini yanarken, paşanın Tevfik'i buldurması için köpek gibi yalvarırken, o gözlerini tavana dikiyor, cevap vermiyordu." (Halide Edip Adıvar)
  2. Aşağılık niyetlerle yaltaklanan veya davranışları kötü olan kimse için kullanılan bir sövgü sözü
    • "Ben bu ite çattığıma bin pişman oldum. Bu köpekten de aşağı köpeğe uyma." (Yahya Kemal)

DÖNEK

  1. İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen, caygın, kaypak (kimse), kahpe

GÖDEŞ

  1. [sıfat] Semiz, etli

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü