İçinde ür olan 6 harfli 123 kelime var. İçerisinde ÜR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ür olan kelimeler listesine ya da Sonu ür ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DÜRBÜN
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Uzaktaki cisimlerin görüntülerini büyütmeye veya yaklaştırmaya yarayan, objektif ve oküler adlı iki mercekten oluşan optik alet, bakaç
-
Gözetleme deliği
-
[isim]
Uzaktaki cisimlerin görüntülerini büyütmeye veya yaklaştırmaya yarayan, objektif ve oküler adlı iki mercekten oluşan optik alet, bakaç
- ÜRYANİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Üryani eriği
-
[isim]
Üryani eriği
- ABSÜRT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
Saçma
- "Şam'daki caminin Ayasofya ile boy ölçüşebileceğini düşünmek bile absürt olur." (Aydın Boysan)
-
[sıfat]
Saçma
- BORDÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kaldırımların kenarlarında bulunan taşlar
-
Genellikle giyim kuşam malzemesindeki kenar süsü
-
Cilt kapağındaki kalın çizgiler
-
Banyo, tuvalet, mutfak vb. ıslak zeminlerde duvar döşemeleri arasına konan motifli bir tür fayans
-
[isim]
Kaldırımların kenarlarında bulunan taşlar
- KÜRKÇÜ
-
-
[isim]
Hayvan postlarından kürk hazırlayan veya bu işin ticaretini yapan kimse
-
[isim]
Hayvan postlarından kürk hazırlayan veya bu işin ticaretini yapan kimse
- SÜRTME
-
-
[isim]
Sürtmek işi
-
[isim]
Sürtmek işi
- YÜRÜME
-
-
[isim]
Yürümek işi
- "Kılıcını kaldırdı, ağır ağır hocaya doğru yürümeye başladı." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
Yürümek işi
- NERVÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir veya iki milimlik pili
-
Direnci artıran çıkıntı
- "Bazı demirlerin üzerinde nervür vardır."
-
[isim]
Bir veya iki milimlik pili
- ÖŞÜRCÜ
-
-
[isim]
Öşür alan, toplayan görevli
- "Öşürcüler, ağnamcılar, tahsildarlar, zaptiyeler köylerde kuzu gibi namuslu namuslu dolaşırlarmış." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Öşür alan, toplayan görevli
- ÜRÜŞME
-
-
[isim]
Ürüşmek işi veya durumu
-
[isim]
Ürüşmek işi veya durumu
- GÜRBÜZ
-
-
[sıfat]
Sağlam, güçlü ve iyi gelişmiş, iri
- "Genç, gürbüz bir köylü çocuğu idi." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Sağlam, güçlü ve iyi gelişmiş, iri
- ÜFÜRME
-
-
[isim]
Üfürmek işi
-
[isim]
Üfürmek işi
- HİDRÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir element veya birleşikle hidrojen birleşimi
-
[isim]
Bir element veya birleşikle hidrojen birleşimi
- SÜRMEK
-
-
[-i]
Yönetip yürütmek, sevk etmek
- "Fakat bereket ki bu nevi duygular ancak masal ve romanlarda sürüp gider." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Devam etmek
- "Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer." (Anayasa)
-
Önüne katıp götürmek
- "Koyunları sürmek."
-
Uzatmak, ileri doğru itmek
- "Kahveyi ısıtıyor, suyu dolduruyor, cezveyi sürüyor, fincanı boşaltıyor." (Memduh Şevket Esendal)
-
Dokundurmak, değdirmek
- "Yüzümü saçlarına sürmek için başımı eğdim." (Hüseyin Cahit Yalçın)
-
Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer veya ülkeye göndermek, nefyetmek
- "Mütarekede İngilizler onu Malta'ya sürdüler." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmek
- "Avucuna doldurup kokluyor; ensesine, şakaklarına, boynuna sürüyor." (Refik Halit Karay)
-
Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmak
- "Satılamayan ne kadar bayat, bozuk mal varsa pansiyonerlere sürerler." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak
-
[-i]
Herhangi bir durum içinde bulunmak
- "Dört duvar arasında bir memur hayat sürüyordu." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[-i]
Pulluk veya sabanla toprağı işlemek
- "Öküzünün biri ölünce tarlasını süremedi." (Ömer Seyfettin)
-
[nsz]
Olmaya devam etmek
- "Baygınlığım ne kadar sürdü bilmiyorum." (Aka Gündüz)
-
[nsz]
Zaman geçmek
- "Çok sürmez, her şey düzelir."
-
[nsz]
Zaman almak
- "Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü." (Ahmet Haşim)
-
Bitki, ot yetişip ortaya çıkmak, bitmek, yeşermek
- "Bu gölgeli yerlerde otlar bütün bir yaz mevsimi yeniden yeniye sürer, rutubetli toprakta bir bir arkasına yoncalar fışkırır, çayırlar kabarırdı." (Refik Halit Karay)
-
[nsz]
Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarmak
-
[-i]
Yönetip yürütmek, sevk etmek
- ÜRKÜLÜ
-
-
[sıfat]
Ürkü veren
-
[sıfat]
Ürkü veren
- GÜRGEN
-
-
[isim]
Gürgengillerden, Karadeniz kıyılarındaki ormanlarda çok yetişen, kerestesi değerli bir ağaç, karagürgen (Carpinus betulus)
- "Gürgen dibine vardım / Oyma alırım oyma" (Halk türküsü)
-
[sıfat]
Bu ağaçtan yapılmış
-
[isim]
Gürgengillerden, Karadeniz kıyılarındaki ormanlarda çok yetişen, kerestesi değerli bir ağaç, karagürgen (Carpinus betulus)
- SÖMÜRÜ
-
-
[isim]
Sömürme işi
-
[isim]
Sömürme işi
- MÜRTET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Müslümanlığı bırakıp başka bir dine geçmiş olan (kimse)
-
[sıfat]
Müslümanlığı bırakıp başka bir dine geçmiş olan (kimse)
- MONTÜR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çeşitli takılarda taşın yerleştirildiği çerçeve
-
Vazo, duvar saati, ayna vb. eşyayı korumak veya kullanışını kolaylaştırmak için yapılan metal, bronz, gümüş çerçeve veya örgü
-
[isim]
Çeşitli takılarda taşın yerleştirildiği çerçeve
- MÜRVER
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Hanımeligillerden, yaprakları karşılıklı, demet durumundaki beyaz çiçeklerinden hekimlikte yararlanılan, meyvesi zeytine benzer bir ağaççık (Sambucus nigra)
-
[isim]
Hanımeligillerden, yaprakları karşılıklı, demet durumundaki beyaz çiçeklerinden hekimlikte yararlanılan, meyvesi zeytine benzer bir ağaççık (Sambucus nigra)