İçinde olan 6 harfli 21 kelime var. İçerisinde YÜ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında yü olan kelimeler listesine ya da Sonu yü ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

YÜKSÜK

  1. [isim] Dikiş dikerken, iğnenin batmasını önlemek için parmak ucuna takılan kesik koni biçiminde gereç
  2. Köklerin ucunda bulunan ve kökün üretken dokusunu korumaya yarayan oluşum, kalensöve

YÜKLEM

  1. [isim] Cümlede oluş, iş ve hareket bildiren kelime veya kelime grubu, haber, mahmul
    • ""Çocuk çalışkandır" ve "Çocuk çok çalışır" örneklerinde "çalışkandır" ve "çalışır" birer yüklemdir."
  2. Bir konu için olumlanan veya inkâr edilen şey, mahmul

BÜYÜLÜ

  1. [sıfat] Kendisine büyü yapılmış (kimse)
  2. Büyü gücü olan, sihirli
  3. Çok etkileyici
    • "Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak / Rüyalarım kadar sade, güzeldin." (Ahmet Hamdi Tanpınar)

YÜZLER

  1. [isim] Ondalık sayı sisteminde bir sayının sağdan sola doğru üçüncü rakamının bulunduğu yer

YÜZLÜK

  1. [isim] Yüz lira değerinde olan para
  2. On kuralına göre yazılmış bir tam sayıda sağdan sola doğru üçüncü basamak
  3. [sıfat] Yüzü, yüz tanesi bir arada olan
    • "Yüzlük paket. Yüzlük deste."

YÜKSÜZ
...
YÜKSEK

  1. [sıfat] Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan
    • "... mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı." (Ömer Seyfettin)
    • "Karşımdakilerin içtimai mevkileri ne kadar yüksek olursa ben o kadar yüksekten alırım." (Reşat Nuri Güntekin)
    • "O kadar nefret ettiğim İsmail, kim bilir bana ne yüksekten bakacak." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Bekçi, onlardan cesaret almış gibi şimdi daha yüksekten konuşuyordu." (Haldun Taner)
  2. Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan
    • "İri kanatları ile bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor." (Haldun Taner)
  3. Güçlü, etkili, şiddetli
    • "Yüksek basınç. Yüksek gerilim."
    • "Güya bütün memleket arkamızda imiş gibi yüksek perdeden konuşmaya başlamıştık." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  4. Derece veya makamı bakımından üstün
    • "Yüksek kurul."
  5. Normal değerlerin üstünde olan, çok
    • "Türk milletinin karakteri yüksektir." (Atatürk)
  6. Erdemli, faziletli
    • "Yüksek duygu."
  7. Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan
    • "Yüksek sosyete."
  8. [isim] Yukarıda, üst tarafta olan yer
    • "Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu." (Memduh Şevket Esendal)
  9. [zarf] Büyük para ile
    • "Yüksek oynamak."

YÜKLÜK

  1. [isim] Evlerde yatak, yorgan gibi şeyleri koymaya yarayan yer veya büyük dolap, yük, yük odası
    • "Öbür yana dönüyor, kocaman bir yüklüğün kapısını açıyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

YÜZMEK

  1. [nsz] Kol, bacak, yüzgeç vb. organların özel hareketleriyle su yüzeyinde veya su içinde ilerlemek, durmak
    • "Yüzmek bilmediği için on dakika içinde boğulmuştu." (Sait Faik Abasıyanık)
  2. Yüzme sporu yapmak
  3. Bir sıvının yüzeyinde batmadan durmak
    • "Tahta suda yüzer."
  4. Herhangi bir durumun en aşırı derecesinde olmak
    • "Hiçbir kaygının gölgelemediği bir saadet içinde yüzmektedir." (Haldun Taner)
  5. Dalgalanmak
    • "Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." (Mehmet Akif Ersoy)
  6. Herhangi bir şeyle üzeri kaplanmak, bir şeye bulanmak
    • "Kitaplar toz içinde yüzüyor. Ev pislik içinde yüzüyor."

ARAYÜZ

  1. [isim] Bilgisayar yazılımlarının kullanıcı tarafından çalıştırılmasını sağlayan, çeşitli resimlerin, grafiklerin, yazıların yer aldığı ön sayfa

YÜZGEÇ

  1. [isim] Balıklarda ve yüzen memelilerde karın ve göğüste çift, sırt, kuyruk ve anüste tek olarak bulunan, hareketi ve dengeyi sağlayan organ
  2. [sıfat] Suda iyi yüzen (kimse veya hayvan)

YÜKLER

  1. [isim] Bilgisayara yükleme yapmak için kullanılan özel bir program

BÜYÜME

  1. [isim] Büyümek işi
  2. Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde boyutların artması

YÜRÜME

  1. [isim] Yürümek işi
    • "Kılıcını kaldırdı, ağır ağır hocaya doğru yürümeye başladı." (Reşat Nuri Güntekin)

YÜNSÜZ

  1. [sıfat] Yünü olmayan

BÜYÜCÜ

  1. [isim] Büyü yapan kimse, bağıcı, afsuncu, sihirbaz
  2. Çevresindekileri çabuk ve güçlü olarak etkileyen kimse
    • "O ne yaman büyücüdür, şeytan tüyü var herifte." (Refik Halit Karay)

YÜLÜME

  1. [isim] Yülümek işi, tıraş

YÜĞRÜK

  1. [sıfat] İyi yürüyen, iyi koşan
    • "Yüğrüktür bizim atımız." (H. Türküsü)
  2. Çalışkan
  3. Çevik, güçlü

YÜZYIL

  1. [isim] Yüzyıllık süre, asır
    • "Yüzyıllardır düzelmemiş işleri düzeltecek değilsin ya!" (Memduh Şevket Esendal)
  2. İçinde yaşanılan zaman
  3. Milat başlangıç alınarak 1-100, 101-200, 201-300 vb. olarak sayılan yüzyıllık dönem

YÜZSÜZ

  1. [sıfat] Yüzü olmayan
  2. Utanmaz, sıkılmaz, çekinmez, arsız
    • "Arkasından en yüzsüz tulumbacının ağzından çıkamayacak bir küfür daha..." (Reşat Nuri Güntekin)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü