İçinde ur olan 4 harfli 47 kelime var. İçerisinde UR bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ur olan kelimeler listesine ya da Sonu ur ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- ŞURA
-
-
[isim]
Anlatana veya söyleyene göre biraz uzakta olan yer, şu yer
- "Şuraya oturmuştu."
-
[isim]
Anlatana veya söyleyene göre biraz uzakta olan yer, şu yer
- ONUR
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis
- "Piyesini sahneye koymaktan büyük onur duyduğunu söyledi." (Cahit Uçuk)
- "Birdenbire kadına karşı soğuk, çekingen davranmayı da onuruma yediremiyorum." (Refik Halit Karay)
-
Başkalarının gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, şeref, itibar
- "Çokbilmiş görünmek, onuruna toz kondurmak istemez." (Tarık Buğra)
-
[isim]
İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis
- MURÇ
-
Kelime Kökeni : Ermenice
-
[isim]
Betonu kırmakta veya betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu, çelikten yapılmış bir alet
-
[isim]
Betonu kırmakta veya betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu, çelikten yapılmış bir alet
- ASUR
- ...
- OBUR
-
-
[sıfat]
Gereğinden çok yemek yiyen, doymak bilmeyen (kimse)
- "Kendi derecesinde olmamakla beraber o da hatırı sayılan oburlardan." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Gereğinden çok yemek yiyen, doymak bilmeyen (kimse)
- OLUR
-
-
[sıfat]
Olabilir
- "Bu olur iş mi?"
- "Olur ki kıza bir söz atar, olur ki sarkıntılık ederler." (Memduh Şevket Esendal)
- "Olur tesadüf değil, dün Büyükada iskelesinde karşı karşıya gelince şaşırakaldım." (Refik Halit Karay)
-
[isim]
Onay, tasdik, yapabilme izni
-
[edat]
“Evet” anlamında bir kabul sözü
- "Gazeteyi okur musun? -Olur."
-
[sıfat]
Olabilir
- URUP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Arşının sekizde biri uzunluğundaki ölçü
-
[isim]
Arşının sekizde biri uzunluğundaki ölçü
- KURT
-
-
[isim]
Köpekgillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika'da yaşayan, postu gri sarı renkli, yırtıcı, etçil memeli hayvan (Canis lupus)
- "Kurdun oğlu akıbet kurt olur, demiş ve bu söz beş muallimin meslek ve ilim haysiyetine dokunmuştur." (Reşat Nuri Güntekin)
-
Bir yeri, bir şeyi iyi bilen
-
[sıfat]
İşini iyi bilen, aldanmaz, kurnaz
- "Deminden beri sus pus olmuş, fırsat bekleyen kurt müşterilerin ilk defa sesi duyuluyor." (Haldun Taner)
-
[isim]
Köpekgillerden, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika'da yaşayan, postu gri sarı renkli, yırtıcı, etçil memeli hayvan (Canis lupus)
- CURA
-
-
[isim]
Mızrap ile çalınan iki veya üç teli olan halk sazı
-
Bir çeşit küçük atmaca
-
[sıfat]
Ufak tefek, gelişmemiş
-
[isim]
Mızrap ile çalınan iki veya üç teli olan halk sazı
- UYUR
-
-
[sıfat]
Uyuyan
-
Durgun (su)
-
[sıfat]
Uyuyan
- KURS
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ağırşak
-
Bir gök cisminin teker biçimde görülen yüzü, çörek
-
[isim]
Ağırşak
- AURA
- ...
- YURT
-
-
[isim]
Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, vatan
- "Türk yurduna Türkiye denir."
-
Memleket
- "Gerideki yurdunu on beş günden fazla boş bırakmak istemez." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bakıma ve barınmaya muhtaç bir grup insanın oturduğu, yetiştirildiği veya bakıldığı kurum
- "Güçsüzler yurdu."
-
Göçebe Türklerin oturduğu çadır
-
Öğrencilerin kaldığı, barındığı yer
-
Diyar
- "Bu köy pehlivanlar yurdudur."
-
Bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer, vatan
-
Yörüklerin yazın veya kışın oturdukları yer
-
Sahip olunan arazi, emlak
-
[isim]
Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası, vatan
- KURU
-
-
[sıfat]
Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı
- "Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı." (Halide Edip Adıvar)
-
Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan
- "Kuru çöl. Kuru tepeler."
-
Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil karşıtı
- "Evlerin önlerine kuru meşe dallarıyla örtülü çardaklar yapmışlar." (Refik Halit Karay)
-
Canlılığını yitirmiş (bitki)
- "Çiçek açmaz kuru bir ağaç, ötmeyi unutmuş bir kuş mu oldum?" (Halide Edip Adıvar)
-
Zayıf, çelimsiz, arık, sıska, kaknem
- "Kara, kuru, kibirli, kazık gibi bir kadın!" (Halide Edip Adıvar)
-
Salgısı olmayan
- "Kuru öksürük. Kuru egzama."
-
Döşenmemiş, çıplak
- "Kuru tahtaya oturma!"
-
Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek)
- "Kuru çayla karın doyar mı?"
-
Etkisi ve sonucu olmayan
- "Şahsına topluluğun isteğini emanet edenler boş bir riya, kuru bir şeref olsun diye laf etmediler." (Ruşen Eşref Ünaydın)
-
Heyecanı, tadı olmayan, tekdüze
- "Kuru, zevksiz bir hayat."
-
Akıcı olmayan, duygudan yoksun
- "Kuru bir anlatım."
-
[isim]
Kuru fasulye
-
[sıfat]
Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı
- URAY
-
-
[isim]
Belediye
-
[isim]
Belediye
- ŞUUR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilinç
-
[isim]
Bilinç
- URUM
- ...
- ACUR
-
-
[isim]
Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, yeşil veya sarımtırak, üzeri yeşil lekeli, irice bir meyve (Cucumis flexuosus)
-
[isim]
Kabakgillerden, kabuğu çizgili ve tüylü, yeşil veya sarımtırak, üzeri yeşil lekeli, irice bir meyve (Cucumis flexuosus)
- TURP
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Turpgillerden, yaprakları tüylü, çiçekleri beyaz, sarı, mor renkli bir bitki (Raphanus sativus)
-
Bu bitkinin yenilen etli kökü
-
[isim]
Turpgillerden, yaprakları tüylü, çiçekleri beyaz, sarı, mor renkli bir bitki (Raphanus sativus)
- GURU
-
-
[isim]
Brahmacı eğitimde, yüksek kasttan gençleri ve öğrencileri yetiştiren, manevi gücünün en yüksek noktada olduğuna inanılan kimse
-
Herhangi bir sanat dalında veya işte en üst derecede değerlendirilen usta, pir
-
[isim]
Brahmacı eğitimde, yüksek kasttan gençleri ve öğrencileri yetiştiren, manevi gücünün en yüksek noktada olduğuna inanılan kimse