İçinde ula olan 7 harfli 26 kelime var. İçerisinde ULA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ula olan kelimeler listesine ya da Sonu ula ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L U Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
ULA
2 Harfli Kelimeler
AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- BULAMAÇ
-
-
[isim]
Sulu, cıvık hamur
-
Bu koyulukta yapılan çeşitli hamur yemekleri
- "Tatlı bulamaç."
-
[sıfat]
Karışık, oradan buradan toplanmış
- "Az çok bulamaç olan romantizm şiirinin daha imbikten geçmiş taraflarına geldim." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Sulu, cıvık hamur
- BULANMA
-
-
[isim]
Bulanmak işi
-
[isim]
Bulanmak işi
- MUŞMULA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Gülgillerden, 2-3 m yükseklikte dikenli küçük bir ağaç (Mespilus germanica)
-
Bu ağacın olgunlaşıp yumuşadıktan sonra yenilebilen, yuvarlak, mayhoş, buruk ve beş çekirdekli meyvesi, döngel, beşbıyık
-
[isim]
Gülgillerden, 2-3 m yükseklikte dikenli küçük bir ağaç (Mespilus germanica)
- ULANMAK
-
-
[nsz]
Ulama işi yapılmak
-
[nsz]
Ulama işi yapılmak
- BULANTI
-
-
[isim]
Midede duyulan ve insana kusacak gibi bir duygu veren durum
- "Midesindeki bulantı geçmiş, kulakları artık uğuldamıyordu." (Sait Faik Abasıyanık)
- "Gözlerime, kulaklarıma, beş duyuma birden tiksinti, bulantı veren bu manzaraların ortasında niye duruyordum?" (Aka Gündüz)
-
[isim]
Midede duyulan ve insana kusacak gibi bir duygu veren durum
- BULANIK
-
-
[sıfat]
Bulanmış olan, duru olmayan
- "Koltuğuna oturdu, Haliç'in bulanık sularına daldı." (Falih Rıfkı Atay)
-
Bulutlu, kapalı (hava)
-
Açık seçik görünmeyen, net olmayan
- "Bulanık görüntü."
-
Donuk, anlamsız, fersiz (bakış)
- "Dimdik oturuyor, bulanık ve ıslak gözlerle ona bakıyordu." (Peyami Safa)
-
Niteliği tam anlaşılmayan
- "İzmir-Bursa yolculuğundan dönüşümde ben böyle bulanık bir politika havası içinde bulmuştum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Bulanmış olan, duru olmayan
- BULATMA
-
-
[isim]
Bulatmak işi
-
[isim]
Bulatmak işi
- MAMULAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yapılmış şeyler
-
[isim]
Yapılmış şeyler
- SULAMAK
-
-
[-i]
Toprak, bitki, hayvan vb.ne su vermek
- "Babası çiçekleri suluyor ve öksürüyordu." (Peyami Safa)
-
Hayvana su vermek, suvarmak
-
Para ödemek, vermek, harcamak
- "Sabah sabah beş milyon lirayı suladık."
-
[-i]
Toprak, bitki, hayvan vb.ne su vermek
- AGULAMA
-
-
[isim]
Agulamak işi
-
[isim]
Agulamak işi
- SULANMA
-
-
[isim]
Sulanmak işi
-
Bazı nesnelerin, havanın nemini soğurarak çözünme özelliği
-
[isim]
Sulanmak işi
- SPATULA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Cerrahi, ev işleri, duvarcılık vb.nde kullanılan, bir maddeyi kazımaya, yaymaya yarayan küçük bir kürek veya ucu keskin olmayan, bükülen bir bıçak biçiminde metal, ağaç, kemik vb. maddelerden yapılmış araç
-
[isim]
Cerrahi, ev işleri, duvarcılık vb.nde kullanılan, bir maddeyi kazımaya, yaymaya yarayan küçük bir kürek veya ucu keskin olmayan, bükülen bir bıçak biçiminde metal, ağaç, kemik vb. maddelerden yapılmış araç
- KULAKLI
-
-
[sıfat]
Kulağı herhangi bir biçimde olan
- "Küçük kulaklı."
-
Kulağa benzer çıkıntısı olan
-
[isim]
Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir çeşit yatağan
-
[isim]
İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tencere, kazan
-
[sıfat]
Kulağı herhangi bir biçimde olan
- HULAHOP
- ...
- BULAŞLI
- ...
- BULAŞIK
-
-
[isim]
Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak
- "Tava indirilir, tepsilere dökülür, tepsiler güneşe konur, yıkanacak bulaşıklar kuyu başına götürülür." (Memduh Şevket Esendal)
-
İz, etki, kalıntı
- "Daha balayının bulaşığı geçmedi." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Kirli
- "Bulaşık kap."
-
[sıfat]
Düzensiz, karışık
- "Bu karmakarışık ve bulaşık âlemi kendi hâline bırakırdı." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[sıfat]
Yapışkan, sulu
- "Bulaşık adam."
-
[isim]
Yiyecek veya içecekle kirletilmiş mutfak eşyası veya kap kacak
- BULAMAK
-
-
[-i]
Bir nesnenin her yanını bir şeye değdirerek üstünü onunla kaplamak, bir nesneyi başka bir maddeye batırmak
- "Balığı una bulamak."
-
Kirletmek
- "Çocuk üstünü başını çamura bulamış."
-
[-i]
Bir nesnenin her yanını bir şeye değdirerek üstünü onunla kaplamak, bir nesneyi başka bir maddeye batırmak
- KULAKÇI
-
-
[isim]
Kulak, burun, boğaz hekimi
-
[isim]
Kulak, burun, boğaz hekimi
- SULATMA
-
-
[isim]
Sulatmak işi
-
[isim]
Sulatmak işi
- BULAŞMA
-
-
[isim]
Bulaşmak işi
-
[isim]
Bulaşmak işi