İçinde ret olan 6 harfli 37 kelime var. İçerisinde RET bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ret olan kelimeler listesine ya da Sonu ret ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
E R T Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
3 Harfli Kelimeler
RET, TER
2 Harfli Kelimeler
ER, ET, RE, TE
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- SUBRET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Komedilerde hafifmeşrep genç kadın veya işveli hizmetçi rollerine çıkan kadın oyuncu
-
[isim]
Komedilerde hafifmeşrep genç kadın veya işveli hizmetçi rollerine çıkan kadın oyuncu
- HASRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Özlem
- "Vatan ve kardeş hasretini birbirimizde gideriyoruz." (Haldun Taner)
- "Ada'ya gelince İstanbul'u özler ve oraya gidince Ada'ya hasret çekerdi." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Sonra ver elini ana baba ocağı. Hem hasret giderecektim hem de ruhumla dinlenecektim." (Cahit Uçuk)
- "Ben dört sene onun hasretini çektim." (Aka Gündüz)
-
[isim]
Özlem
- ŞİRRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Geçimsiz, huysuz, kavga çıkarmaktan hoşlanan, edepsiz (kimse)
- "Melek kadar masum / Yok canım şeytan kadar şirret." (Behçet Necatigil)
-
[sıfat]
Geçimsiz, huysuz, kavga çıkarmaktan hoşlanan, edepsiz (kimse)
- MEFRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kocaman, iri, büyük, muazzam
- "Cehennem, zincire vurulmuş mefret bir ejderhadır. Bırakınız beni, günahkârları yutayım diye nara atar durur." (Hüseyin Rahmi Gürpınar)
-
[sıfat]
Kocaman, iri, büyük, muazzam
- SURETA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[zarf]
Görünüşe göre, görünüşte
-
Yalandan
-
[zarf]
Görünüşe göre, görünüşte
- EMARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Beylik
-
[isim]
Beylik
- ŞÖHRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün
- "Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı." (Refik Halit Karay)
- "Fakat Nedim'den hoşlanan kızlarla kadınların çoğu onu, yeni şöhret bulan bir sinema aktörüne benzetmektedir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Her mahallede hatta satıcılar arasında şöhret kazanmış olan güzel sesliler bulunurdu." (Abdülhak Şinasi Hisar)
- "Burada jandarma teğmeni olsun da daha bir defa, Ankara'da şöhret salmış olan o gözleri görmesin." (Refik Halit Karay)
-
Tanınmış, ünlü kimse
- "Bu salonda hepsini ilk defa gördüğüm altı şöhret var." (Yusuf Ziya Ortaç)
-
[isim]
Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün
- SEYRET
-
-
beklenmedik bir şey olacağını anlatan bir söz
- "Kitapçı vitrinlerinde kendi eserlerini gördükçe durup hayran hayran seyrediyor." (Haldun Taner)
- "Sen şimdi curcunayı seyret!"
-
beklenmedik bir şey olacağını anlatan bir söz
- KESRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çok olma durumu, çokluk
-
[isim]
Çok olma durumu, çokluk
- HİCRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Göç
-
İslam takviminde tarih başı sayılan Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göç etmesi
- "Hicretten yüz elli yıl sonra."
-
[isim]
Göç
- İMARET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İmarethane
-
[isim]
İmarethane
- ÜRETRA
- ...
- RETİNA
-
Kelime Kökeni : Latince
-
[isim]
Ağ tabaka
-
[isim]
Ağ tabaka
- FETRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İki peygamber arasında peygambersiz geçen süre
-
İki padişah arasında padişahsız geçen süre
-
İki olay arasındaki süre
-
Hükûmet gücünün gevşediği bir yerde düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen süre
-
İslam dinine göre Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında geçen süre
-
[isim]
İki peygamber arasında peygambersiz geçen süre
- KRETON
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir tür keten, patiska veya basma
-
[isim]
Bir tür keten, patiska veya basma
- ÖĞRETİ
-
-
[isim]
Bilimde bir düzenli görüşü oluşturan ilke ve dogmaların bütünü, meslek, doktrin
- "Öğretisini başkalarına iletebilmekten umudunu kestiği anlar bile oluyordu." (Haldun Taner)
-
Belli bir anlayışa, düşünceye dayalı olan ilke veya ilkeler dizisi, doktrin
- "Bunlar Çinli düşünürün kitaplarını yaktıkları gibi öğretilerini izleyenleri de öldüreceklerdir." (Salâh Birsel)
-
[isim]
Bilimde bir düzenli görüşü oluşturan ilke ve dogmaların bütünü, meslek, doktrin
- KUDRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Güç, erk, erke, iktidar
- "Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur." (Atatürk)
-
Yetenek
- "Hep birden kollarını havaya kaldırarak dönmeye başlayışları bana insan kudretinin üstünde gibi geliyordu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Maddi güç, zenginlik
-
Tanrı yapısı
-
Tanrı'nın ezelî gücü
-
[isim]
Güç, erk, erke, iktidar
- HAYRET
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma
- "... hayret ve teessüründen masanın yanındaki sandalyeye yığılmıştı." (Ömer Seyfettin)
- "Bunları oyuncak sanır ve niçin satmadığına hayret ederdi." (Reşat Nuri Güntekin)
- "... gerçek karşısında hayrete düşmekten kendimi alamıyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[ünlem]
Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz
-
[isim]
Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma
- OPERET
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar bulunan sahne eseri
- "Onun çalıp söylediği bir operet parçasını tekrarlıyordum." (Refik Halit Karay)
-
Bu eseri oynayan oyunculardan oluşan kuruluş
- "Bizim, operetlerimiz cinsinden bir sürü halk tiyatroları var." (Haldun Taner)
-
[isim]
Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar bulunan sahne eseri
- ÜRETİŞ
-
-
[isim]
Üretme işi ve biçimi
-
[isim]
Üretme işi ve biçimi