İçinde me olan 6 harfli 469 kelime var. İçerisinde ME bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında me olan kelimeler listesine ya da Sonu me ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

E M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

EM, ME

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

KEPMEK

  1. [nsz] Çökmek, yıkılmak

ÜŞÜŞME

  1. [isim] Üşüşmek işi

DÜĞMEK

  1. [-i] Düğüm yapmak

GEÇMEK

  1. [-e] Bir yerden başka bir yere gitmek
    • "Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim." (Tarık Buğra)
    • "Biz ev yaptırdık ama sen bize bakma; bizim paramız vardı. Geç efendim geç; bu işler sizin gibilerin harcı değil." (Nazım Kurşunlu)
    • "Onun geçtiği yollardan geçtiğim için tahminlerim biraz daha kolaylaşıyor." (Haldun Taner)
  2. [-den] Bir yandan girip diğer yandan çıkmak
    • "İplik iğne deliğinden zor geçti."
  3. [-den] Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek
    • "Eve giderken sizin sokaktan geçeriz."
  4. [-den] Bir duruma uğramak, konu olmak
    • "Dayaktan geçmek. Muayeneden geçmek."
  5. [-den] Bırakmak, vazgeçmek
    • "Huylu huyundan geçmez."
  6. [-de] Yaşamak
  7. [-den] Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak
    • "Hakkın var... Ne çare ki bizden geçti, diye söyleniyor." (Reşat Nuri Güntekin)
  8. [-de] Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek
    • "Bu odanın içinde geçen aşk anları artık çok uzaklardaydı." (Atilla İlhan)
  9. [-i] Hastalık bulaşmak, sirayet etmek
    • "Hastalık bana ondan geçti."
  10. [-den] Herhangi bir durum, soya çekim yoluyla birinde görünmek
    • "Bu titizlik ona babasından geçmiş."
  11. [-den] Bulunduğu yeri veya konumu değiştirmek
  12. Bir yeri aşmak, öbür yana ulaşmak
    • "İstanbul'a geçecek değil, parmağımı kımıldatacak takatim yok." (Sermet Muhtar Alus)
  13. Yerini bırakıp başka yer almak
  14. [-den] Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmış olmak
    • "Şimdiki tuluat artistlerinin çoğu oradan geçtiler." (Sait Faik Abasıyanık)
  15. Etki yapmak, işlemek
    • "Soğuk, ciğerime geçti. Başına güneş geçmiş."
  16. Görev almak
    • "İktidara geçmek."
  17. Kalmak, devrolmak
  18. [-i] Geride bırakmak, aşmak
    • "Bizim yelkenli vapuru geçecek. Ordu sınırı geçti. Çocuğun boyu babasını geçti."
  19. [nsz] Tükenmek, bitmek, sona ermek
    • "Yavaş yavaş bu hırs geçer." (Falih Rıfkı Atay)
  20. [-i] Üstünlük sağlamak
  21. [-i] Söylemeden veya bitirmeden atlamak
    • "O meseleyi geçelim. O bahsi geç!"
  22. [-i] Zamanı aşmak, geride bırakmak
    • "Şehzadebaşı'na geldikleri zaman saat onu geçiyordu." (Peyami Safa)
  23. [-le] Harcamak
    • "Bütün günüm seni takip etmekle geçti." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
  24. [-i] Bir müzik parçasını meşk ederek öğrenmek, çalmak veya söylemek
  25. [-i] Birinden meşk etmek
    • "Bu şarkıyı kimden geçtiniz."
  26. Haberi bir iletişim aracı ile bildirmek
    • "Ankara haberlerini gazetesine geçiyormuş."
  27. [nsz] Sönmek
    • "Ocak sönmüş, koru bile geçmişti." (Nabizade Nazım)
  28. Yazılmak, girmek
    • "Tarihe geçmek. Kitaba geçmek."
  29. [nsz] Sürümü olmak, satılmak
  30. [-i] Konuşmada sözü geçmek veya basında yer almak
    • "Kısa süren bir hastalıktan sonra göçüp gideceğini hissetmiş hatta ölümünün gazetelere bile geçmemesini istemişti..." (Halide Edip Adıvar)
  31. [nsz] Kullanımda olmak, tedavülde olmak
    • "Bu para artık geçmiyor."
  32. [nsz] Kabul edilemez olmak
    • "Senin paran burada geçmez."
  33. [nsz] Okulda, sınavda başarı göstermek
    • "Çocuk bu yıl geçti."
  34. Bir yere gidip oturmak
  35. [nsz] Çok bekletilmekten çürümeye yüz tutmak
    • "Bu karpuz geçmiş."
  36. [nsz] Sıyrılmak, kurtulmak, işin içinden çıkmak
    • "Görmedim dedi, geçti."
  37. [yardımcı fiil] Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar
    • "lska geçmek. Diskur geçmek."
  38. [-i] Çekiştirmek, yermek
    • "Beni sana geçmişler / Vallahi ben demedim." (Halk türküsü)

MEKRUH

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] İslam dininde, dinî bakımdan yasaklanmadığı hâlde yapılmaması istenen
  2. İğrenç, tiksindirici

AMENNA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [ünlem] "Öyledir, doğru, diyecek yok, inandık" anlamlarında bir onaylama sözü
    • "Her şey mukadderdir, amenna, akacak kan damarda durmaz derler." (Memduh Şevket Esendal)

ÇİLEME

  1. [isim] Çilemek işi

TÜREME

  1. [isim] Türemek işi
  2. Aynı kökten çıkma, iştikak

MEYYİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Ölü

ÖNLEME

  1. [isim] Önlemek işi

ÖKSEME

  1. [isim] Öksemek durumu

ALAMET

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Belirti, işaret, iz, nişan
    • "Komşunun kızında da bir zamandır, sabırsızlık, taşkınlık alametleri çoğalmıştı." (Refik Halit Karay)
  2. Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne

DELMEK

  1. [-i] Delik açmak, delik duruma getirmek
    • "Taşın göze dokunmadığını ve bir parmak aşağıda yanağı deldiğini gördü." (Peyami Safa)
  2. İncitmek, kırmak

İSTEME

  1. [isim] İstemek işi
    • "İsteme adresi."

MENKUL

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Bir yerden bir yere taşınabilen (mal)
  2. Ağızdan ağıza geçerek gelmiş, söylenegelmiş
    • "Kerameti kendinden menkul şeyhler gibi bu armağanlar onların eksik olan kabiliyetlerinin bir çeşit icazeti oluyor." (Haldun Taner)
  3. [isim] Taşınır

MEZKUR
...
MERKUP
...
MESCİT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Genellikle minaresiz, küçük cami
    • "Hac parasıyla mescidin tamir olunmasını vasiyet etmek istiyordu." (Ömer Seyfettin)

ÖPÜLME

  1. [isim] Öpülmek işi

EMEKLİ

  1. [sıfat] Emek harcanarak elde edilen, zor, zahmetli
    • "Emekli olduğuna hayıflandığı kadar babasının ölüşüne de o kadar hayıflanıyor." (Haldun Taner)
    • "Size bir fenalık edebilir, sizi işinizden attırır, vekâlet emrine alır, vakitsiz emekliye çıkartabilir." (Haldun Taner)
    • "Kafaları dazlaklaşmış, emekliye çıktıktan sonra adam kıtlığında gene işe alınmış." (Memduh Şevket Esendal)
  2. Belirli bir süre çalıştıktan sonra kanunlar gereği işi ile ilgisi kesilerek kendisine aylık bağlanmış olan (kimse)
    • "Buraya gelenler hep asker emeklileridir." (Haldun Taner)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü