İçinde ma olan 6 harfli 646 kelime var. İçerisinde MA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında ma olan kelimeler listesine ya da Sonu ma ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A M Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AM, MA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AVUTMA
-
-
[isim]
Avutmak işi, teselli
-
[isim]
Avutmak işi, teselli
- ÇATMAK
-
-
[-i]
Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak
- "Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var." (Falih Rıfkı Atay)
-
Kereste vb.ni birbirine tutturmak
-
Bir şeyi yapmak için gerekli parçaları bir araya getirmek
- "Koca bir nahiye titreştik, odunsuz yattık / O büyük mektebi gördün ya, kışın biz çattık." (Mehmet Akif Ersoy)
-
Yükü hayvana iki yanlı yüklemek
-
Başa yemeni, çatkı, yazma vb.ni bağlamak
-
Kaşı, yüzü sertlik, öfke bildiren bir duruma sokmak
- "Komiser o yana doğru geldiğinden polis kaşlarını çattı." (Haldun Taner)
-
[-e]
Üzücü, kızdırıcı veya şaşırtıcı olaylarla karşılaşmak
- "Hacı Mustafa bağırıyor, ömründe böyle bir işe çatmadığını söylüyordu." (Refik Halit Karay)
-
[-e]
Yazıyla veya sözle sataşmak
- "Böyle söyler de sonra yemek biraz azca çıkarsa yahut pek düzgün olmasa aşçıya çatacak gibi olur." (Memduh Şevket Esendal)
-
[-e]
Rastlamak, karşılaşmak
- "Nerden çattım böylesi bir güzele..." (Cahit Sıtkı Tarancı)
-
[nsz]
Sırası gelmek, zamanı gelmek
- "Bir karara varma zamanı gelip çatmıştı." (Cahit Uçuk)
-
[-e]
Gemiler birbirine çarpmak
-
[-i]
Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak
- KUŞMAR
-
-
[isim]
Kuş avlamak için hazırlanmış tuzak, kuş tuzağı
-
[isim]
Kuş avlamak için hazırlanmış tuzak, kuş tuzağı
- PARMAK
-
-
[isim]
İnsanda ve bazı hayvanlarda ellerin ve ayakların son bölümünü oluşturan, boğumlu, oynak, uzunca organların her biri
- "Uzun, sinirli parmakları locanın kenarında uzanmış, boksörün kulağını koparıyordu." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Hele geçen gün o Meşincioğlu Kerim Bey'e yaptığın işe parmak ısırdım." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Bu küçük beldede kocaman işler göreceğini, herkese parmak ısırtacak eserler çıkaracağını zannediyordu." (Refik Halit Karay)
- "Ne istersin çocuk, çocuktan? dedi. Daha parmak kadar, kemikleri kırılacak, öyle ince." (Orhan Kemal)
-
[sıfat]
Eni bu organ kadar olan
- "Değneği iki parmak kısaltmalı."
- "Bu arada benim öteden beri gözüme çarpan bir noktaya şimdi parmak basacağım." (Burhan Felek)
-
[sıfat]
Koyu sıvılara daldırıp çıkarıldığında bu organa bulaşan miktar kadar olan
- "Bir parmak bal."
-
Bir tekerleğin merkezinden çemberine kadar uzanan çubukların her biri
-
İnç
-
Bir işe karışmış olma ilgisi
- "Bu işte onun parmağı var."
-
Arşının yirmi dörtte biri
-
[isim]
İnsanda ve bazı hayvanlarda ellerin ve ayakların son bölümünü oluşturan, boğumlu, oynak, uzunca organların her biri
- ŞİMALİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Kuzeyle ilgili, kuzeye özgü
- "Şimali Avrupa'dan gelen sürat katarını parçalamak istemişlerdi." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Kuzeyle ilgili, kuzeye özgü
- UYUTMA
-
-
[isim]
Uyutmak işi
-
[isim]
Uyutmak işi
- GAMMAZ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Söz getirip götüren, arkadan çekiştiren, ara bozucu, fitneci, kovcu (kimse)
-
[sıfat]
Söz getirip götüren, arkadan çekiştiren, ara bozucu, fitneci, kovcu (kimse)
- MADAMA
- ...
- ACIKMA
-
-
[isim]
Acıkmak işi
-
[isim]
Acıkmak işi
- ANILMA
-
-
[isim]
Anılmak işi
-
[isim]
Anılmak işi
- MASTUR
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[sıfat]
Mastor
-
[sıfat]
Mastor
- SARSMA
-
-
[isim]
Sarsmak işi
-
[isim]
Sarsmak işi
- TOZUMA
-
-
[isim]
Tozumak işi
-
[isim]
Tozumak işi
- KILMAK
-
-
Etmek, yapmak
- "Kitabımı elimden bırakmadığımı görmek bile onları mutlu kılmaya yetiyordu." (Necati Cumalı)
-
Etmek, yapmak
- SARMAL
-
-
[sıfat]
Dolana dolana oluşmuş, birbirini izleyen, helisel, helezoni
-
İçinden çıkılmaz (durum)
-
[sıfat]
Dolana dolana oluşmuş, birbirini izleyen, helisel, helezoni
- SORMAK
-
-
[-i]
Birine soru yönelterek herhangi bir konuda bilgi istemek, sual etmek
- "Hastanenin nöbetçi doktoru yok mu? diye soruyorum." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Öyle bir sıcak ki sorma gitsin! Sorma başımıza gelenleri! O işi sorma, sarpa sardı!"
-
Bir işin sorumluluğu kendisinde olmak, bir işten sorumlu bulunmak
- "Bu işi benden sorarlar."
-
[-i]
Birine soru yönelterek herhangi bir konuda bilgi istemek, sual etmek
- ANAMAL
-
-
[isim]
Sermaye
-
Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların bütünü, sermaye
-
[isim]
Sermaye
- ATAMAN
-
-
[isim]
Rus Kazakların başbuğuna verilen unvan
-
[isim]
Rus Kazakların başbuğuna verilen unvan
- MUAMMA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bilmece
- "Eski kadınlar, çocukların zihinlerini bilmek için muammalara başvururlardı." (Ahmet Rasim)
-
Âşıklık geleneğinde manzum bilmece
-
Anlaşılmayan, bilinmeyen şey
- "Ruhu uykuda farz ettiğim kadın bana pek yaman bir muamma gibi geldi." (Halide Edip Adıvar)
-
[isim]
Bilmece
- UYARMA
-
-
[isim]
Uyarmak işi, ihtar, tembih
- "Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz." (Anayasa)
-
Bir duyu organını, bütün bir sinir düzenini, kendi dışındaki bir nesne veya durumun bir tepkide bulunmaya yöneltmesi
-
[isim]
Uyarmak işi, ihtar, tembih