İçinde la olan 5 harfli 233 kelime var. İçerisinde LA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında la olan kelimeler listesine ya da Sonu la ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
A L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler
2 Harfli Kelimeler
AL, LA
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- MİLAT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Hz. İsa'nın doğduğu gün
-
Herhangi bir olayın başlangıcı
- "Bütün uzay araştırmacıları için yepyeni bir milattı bugün." (Murathan Mungan)
-
[isim]
Hz. İsa'nın doğduğu gün
- TALAS
- ...
- YALAK
-
-
[isim]
Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap
- "Bir de hayvanları sulamak için yalak vardı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
Akan suyun çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için çeşme, musluk vb.nin altına konulan delikli taş tekne
- "Az ileride yolun solunda, küçük bir çeşmenin suyu, önündeki yalağa dökülüyordu." (Necati Cumalı)
-
Buz yalağı
-
[sıfat]
Boşboğaz, söz taşıyan
-
[isim]
Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap
- AKALA
-
-
[isim]
Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü
-
[isim]
Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü
- LAGAR
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Zayıf, çelimsiz
- "Babam önde bir lagar beygir sırtındadır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[sıfat]
Zayıf, çelimsiz
- HALAY
-
-
[isim]
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu
- "Davullar dövüldü, zurnalar halay havaları üfürdü, düğün dernek kutlandı." (Nezihe Araz)
- "Erkekler dışarıda halay çekip tabanca atarken kadınlar Zekiye'yi getirip ortaya oturttular." (Lâtife Tekin)
-
[isim]
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu
- LAZER
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Çok güçlü pırıltılar oluşturan, değişik alanlarda kullanılan ışık kaynağı
-
[isim]
Çok güçlü pırıltılar oluşturan, değişik alanlarda kullanılan ışık kaynağı
- LAVAŞ
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Mayalı hamurdan tandırda pişirilerek yapılan ve yapıldığı yere göre büyüklüğü değişen ince ekmek türü
-
Yufka inceliğinde açılmış uzun sade pide
-
[isim]
Mayalı hamurdan tandırda pişirilerek yapılan ve yapıldığı yere göre büyüklüğü değişen ince ekmek türü
- SAVLA
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Gemilerde bayrakları direğe çekmekte kullanılan ince ip
-
[isim]
Gemilerde bayrakları direğe çekmekte kullanılan ince ip
- ULAMA
-
-
[isim]
Ulamak işi
-
Ulanan parça, ek, katkı, ilave
-
Konuşmada art arda gelen kelimelerden birincisinin sonundaki ünsüzün, ikincisinin başındaki ünlüye ses bakımından bağlanarak söylenmesi: Ayırt etmek, ağaç altı, tertip etmek, art arda gibi
-
[sıfat]
Ulanmış
-
[isim]
Ulamak işi
- LASKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Yakı ile ilgili
-
[sıfat]
Yakı ile ilgili
- ZORLA
-
-
[zarf]
Zor kullanarak, cebren, zecren, metazori
- "Ona da bu hakikati zorla kabul ettirecekti." (Ömer Seyfettin)
-
İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki
- "Adama beş lira verdik, zorla başımızdan savdık." (Burhan Felek)
-
[zarf]
Zor kullanarak, cebren, zecren, metazori
- GLASE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Yumuşak deri
-
[sıfat]
Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan (eşya)
-
[isim]
Yumuşak deri
- LADES
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Tavuğun lades kemiğini iki kişinin birer ucundan tutarak kırması, birinin bir şeyi "aklımda" veya "hatırımda" demeden ötekinden almasıyla yenik sayılmasıyla biten oyun, lades oyunu
- "Lades tutuşmadık ki her defasında hatırımda diyorsun." (Abdülhak Şinasi Hisar)
-
[isim]
Tavuğun lades kemiğini iki kişinin birer ucundan tutarak kırması, birinin bir şeyi "aklımda" veya "hatırımda" demeden ötekinden almasıyla yenik sayılmasıyla biten oyun, lades oyunu
- LAHZA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir parçası, an
- "Top gürleyip oruç bozulan lahzadan beri / Bir nurlu neşe kapladı kerpiçten evleri." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir parçası, an
- SIĞLA
-
Kelime Kökeni : Rumca
-
[isim]
Günlük ağacı
-
[isim]
Günlük ağacı
- ALLAH
-
-
[isim]
Herhangi bir işte başarılı olmuş, en üst dereceye ulaşmış kimse
- "Amerika'da kaçakçılığın allahları vardır." (Tarık Buğra)
-
[isim]
Herhangi bir işte başarılı olmuş, en üst dereceye ulaşmış kimse
- ÇALAK
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[sıfat]
Eline ayağına çabuk, atik, çevik
- "Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[sıfat]
Eline ayağına çabuk, atik, çevik
- İSLAV
- ...
- KÜLAH
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
İçine bazı şeyler koymak için huni biçiminde bükülmüş kâğıt kap
- "Hatta bunlar arasında öyleleri vardır ki zamana ayak uydurmak, göze girmek ve külah kapmak için gâvur mukallitliğinde birbiriyle âdeta yarışa girişmişlerdir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
- "Önüme gelene külah takacaktım. Külah takacağım kimseler de mutlaka benim gibi olanlardı." (Halikarnas Balıkçısı)
- "Anlat sen benim külahıma! Ah, ben hükûmette olsam size gık dedirtmem!" (Ömer Seyfettin)
-
[sıfat]
Bu kabın alabileceği miktarda olan
- "Meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
Oyun, hile
-
esk. Erkeklerin giydiği genellikle keçeden, ucu sivri veya yüksek başlık
- "Bunun sırtında öbürleri gibi bir uzun cübbe, başında bir uzun külah vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
[isim]
İçine bazı şeyler koymak için huni biçiminde bükülmüş kâğıt kap