İçinde la olan 5 harfli 233 kelime var. İçerisinde LA bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında la olan kelimeler listesine ya da Sonu la ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi

Harf Sayısına Göre Kelimeler


Kelime bulma makinesi

A L Harfleri İle Yazılabilecek Bazı Kelimeler

2 Harfli Kelimeler

AL, LA

Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.



Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)

MİLAT

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Hz. İsa'nın doğduğu gün
  2. Herhangi bir olayın başlangıcı
    • "Bütün uzay araştırmacıları için yepyeni bir milattı bugün." (Murathan Mungan)

TALAS
...
YALAK

  1. [isim] Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap
    • "Bir de hayvanları sulamak için yalak vardı." (Halikarnas Balıkçısı)
  2. Akan suyun çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için çeşme, musluk vb.nin altına konulan delikli taş tekne
    • "Az ileride yolun solunda, küçük bir çeşmenin suyu, önündeki yalağa dökülüyordu." (Necati Cumalı)
  3. Buz yalağı
  4. [sıfat] Boşboğaz, söz taşıyan

AKALA

  1. [isim] Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü

LAGAR

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Zayıf, çelimsiz
    • "Babam önde bir lagar beygir sırtındadır." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

HALAY

  1. [isim] Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu
    • "Davullar dövüldü, zurnalar halay havaları üfürdü, düğün dernek kutlandı." (Nezihe Araz)
    • "Erkekler dışarıda halay çekip tabanca atarken kadınlar Zekiye'yi getirip ortaya oturttular." (Lâtife Tekin)

LAZER

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Çok güçlü pırıltılar oluşturan, değişik alanlarda kullanılan ışık kaynağı

LAVAŞ

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Mayalı hamurdan tandırda pişirilerek yapılan ve yapıldığı yere göre büyüklüğü değişen ince ekmek türü
  2. Yufka inceliğinde açılmış uzun sade pide

SAVLA

Kelime Kökeni : İtalyanca

  1. [isim] Gemilerde bayrakları direğe çekmekte kullanılan ince ip

ULAMA

  1. [isim] Ulamak işi
  2. Ulanan parça, ek, katkı, ilave
  3. Konuşmada art arda gelen kelimelerden birincisinin sonundaki ünsüzün, ikincisinin başındaki ünlüye ses bakımından bağlanarak söylenmesi: Ayırt etmek, ağaç altı, tertip etmek, art arda gibi
  4. [sıfat] Ulanmış

LASKİ

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [sıfat] Yakı ile ilgili

ZORLA

  1. [zarf] Zor kullanarak, cebren, zecren, metazori
    • "Ona da bu hakikati zorla kabul ettirecekti." (Ömer Seyfettin)
  2. İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki
    • "Adama beş lira verdik, zorla başımızdan savdık." (Burhan Felek)

GLASE

Kelime Kökeni : Fransızca

  1. [isim] Yumuşak deri
  2. [sıfat] Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan (eşya)

LADES

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] Tavuğun lades kemiğini iki kişinin birer ucundan tutarak kırması, birinin bir şeyi "aklımda" veya "hatırımda" demeden ötekinden almasıyla yenik sayılmasıyla biten oyun, lades oyunu
    • "Lades tutuşmadık ki her defasında hatırımda diyorsun." (Abdülhak Şinasi Hisar)

LAHZA

Kelime Kökeni : Arapça

  1. [isim] Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir parçası, an
    • "Top gürleyip oruç bozulan lahzadan beri / Bir nurlu neşe kapladı kerpiçten evleri." (Yahya Kemal Beyatlı)

SIĞLA

Kelime Kökeni : Rumca

  1. [isim] Günlük ağacı

ALLAH

  1. [isim] Herhangi bir işte başarılı olmuş, en üst dereceye ulaşmış kimse
    • "Amerika'da kaçakçılığın allahları vardır." (Tarık Buğra)

ÇALAK

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [sıfat] Eline ayağına çabuk, atik, çevik
    • "Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim." (Yahya Kemal Beyatlı)

İSLAV
...
KÜLAH

Kelime Kökeni : Farsça

  1. [isim] İçine bazı şeyler koymak için huni biçiminde bükülmüş kâğıt kap
    • "Hatta bunlar arasında öyleleri vardır ki zamana ayak uydurmak, göze girmek ve külah kapmak için gâvur mukallitliğinde birbiriyle âdeta yarışa girişmişlerdir." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
    • "Önüme gelene külah takacaktım. Külah takacağım kimseler de mutlaka benim gibi olanlardı." (Halikarnas Balıkçısı)
    • "Anlat sen benim külahıma! Ah, ben hükûmette olsam size gık dedirtmem!" (Ömer Seyfettin)
  2. [sıfat] Bu kabın alabileceği miktarda olan
    • "Meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı." (Yahya Kemal Beyatlı)
  3. Oyun, hile
  4. esk. Erkeklerin giydiği genellikle keçeden, ucu sivri veya yüksek başlık
    • "Bunun sırtında öbürleri gibi bir uzun cübbe, başında bir uzun külah vardı." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Kelime Anlamları Kaynağı : Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğü