İçinde k olan 5 harfli 1708 kelime var. İçerisinde K harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında k harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu k harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- AKICI
-
-
[sıfat]
Akma özelliği olan
-
Kolay anlaşılabilen, okunabilen, anlamca açık (anlatım), selis
- "Yurdumuzda yirmi yıl kaldığı için akıcı bir Türkçesi var." (Haldun Taner)
-
Kesintisiz
-
[sıfat]
Akma özelliği olan
- AKKÖY
- ...
- ASKLI
-
-
[sıfat]
Sporları ask denen torbalar içinde oluşan (mantar)
-
[sıfat]
Sporları ask denen torbalar içinde oluşan (mantar)
- BASAK
-
-
[isim]
Merdiven
-
[isim]
Merdiven
- KELİK
-
-
[isim]
Eski ayakkabı
-
[isim]
Eski ayakkabı
- KEPİR
-
-
[isim]
Çorak, çamurlu, verimsiz toprak
-
[isim]
Çorak, çamurlu, verimsiz toprak
- KOPÇA
-
Kelime Kökeni : Macarca
-
[isim]
Bir giysinin iki yanını bitiştirmeye yarayan ve metal bir halka ile bir çengelden oluşan araç, agraf
- "Sedef bir kopça, kirli ve incecik boynunu sıkmıştı." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[isim]
Bir giysinin iki yanını bitiştirmeye yarayan ve metal bir halka ile bir çengelden oluşan araç, agraf
- KUMAR
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu
- "Ağır bir kumar borcunu ödemek zorunda kalan soylular gibiydi." (Necati Cumalı)
- "Kazanacağından emin olmadıkça kumar oynamak deliliktir." (Atilla İlhan)
-
[isim]
Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu
- RAKİP
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[sıfat]
Herhangi bir işte, bir yarışta, birbirini geçmeye çalışan, aynı şeyi elde etmeye uğraşan (kimse)
- "Bakarsın erkek rakibini de sevgilisini de öldürmüş." (Sait Faik Abasıyanık)
-
[sıfat]
Herhangi bir işte, bir yarışta, birbirini geçmeye çalışan, aynı şeyi elde etmeye uğraşan (kimse)
- KARAF
- ...
- KIZIŞ
-
-
[isim]
Kızma işi veya biçimi
-
[isim]
Kızma işi veya biçimi
- KROKİ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Bir konu veya nesnenin başlıca özelliklerini yansıtacak biçimde hazırlanmış taslağı
- "Bu mektuba, korunun bir de küçük krokisini ilave ettim." (Peyami Safa)
-
[isim]
Bir konu veya nesnenin başlıca özelliklerini yansıtacak biçimde hazırlanmış taslağı
- KÜRİT
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Atom numaraları 96-103 arasında bulunan elementlerin genel adı
-
[isim]
Atom numaraları 96-103 arasında bulunan elementlerin genel adı
- MEVKİ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Yer, mahal
- "Gelibolu civarında Akbaş mevkisinde bir cephane deposu vardı." (Atatürk)
-
Makam
- "... senelerce devletin yüksek mevkilerinde bulundu." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Bazı ulaşım araçlarında yolculara veya tiyatro, sinema vb. yerlerde seyircilere sağlanan konfora ve bilet ücretlerine göre düzenlenmiş yer
- "İkinci mevki sıralar oldukça dolmuş, localardan ise ancak bir ikisi tutulmuş." (Memduh Şevket Esendal)
-
Durum
- "Hey Allah'ım ben ne müşkülatlı bir mevkide kalmışım şimdi." (Osman Cemal Kaygılı)
-
[isim]
Yer, mahal
- SAKAF
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Çatı, dam
- "... genç âlimlerin, binbir rica, yüz bin teşekkürle gezip yıkık sakaflarının, eğrilmiş camsız pencerelerinin, düşük kapılarının resimlerini almadıkları bu harabe, iki yüz yaşını çoktan doldurmuştu." (Ömer Seyfettin)
-
[isim]
Çatı, dam
- SOKAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İl, ilçe vb. yerleşim bölgelerinde, iki yanında evler olan, caddeye oranla daha dar veya kısa olabilen yol
- "Biraz sonra şehrin bütün sokaklarında süvariler dörtnala koşmaya başladılar." (Ömer Seyfettin)
- "İnsanı kolundan tutup sokağa atmazlar." (Halikarnas Balıkçısı)
- "Her zaman, saat on bir buçuk dedi mi kadın erkek, kol kola sokağa dökülürlerdi." (Peyami Safa)
- "Ben böyle şeye gelemem efendim... Ben canımı sokakta bulmadım efendim." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[isim]
İl, ilçe vb. yerleşim bölgelerinde, iki yanında evler olan, caddeye oranla daha dar veya kısa olabilen yol
- SÜZÜK
-
-
[sıfat]
Zayıf, güçsüz, süzgün
- "Parasızın yürüyüşü sürtük, gözleri süzük, rengi uçuk, sesi bozuktur." (Refik Halit Karay)
-
Süzgünleşmiş, süzülmüş
- "Uykudan uyandırılmış gibi gözleri süzük, döndü baktı." (Memduh Şevket Esendal)
-
[sıfat]
Zayıf, güçsüz, süzgün
- UZLUK
-
-
[isim]
Ustalık, işinin eri olma durumu, hazakat, ehliyet
-
[isim]
Ustalık, işinin eri olma durumu, hazakat, ehliyet
- YETİK
-
-
[sıfat]
Yetişmiş, erişmiş, büyümüş
-
Bilgili, olgun
- "Açarım bu işi. Ben açamam da aklı yetik bir komşuya açtırırım." (Abbas Sayar )
-
[sıfat]
Yetişmiş, erişmiş, büyümüş
- ATMIK
-
-
[isim]
Meni
-
[isim]
Meni