İçinde k olan 4 harfli 450 kelime var. İçerisinde K harfi bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında k harfi olan kelimeler listesine ya da Sonu k harfi ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- EKİN
-
-
[isim]
Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum
- "Yağmur vaktinde ve yeterince yağmalı; ekinlere kına, pancarlara kurt düşmemeli." (Tarık Buğra)
-
Kültür, hars
-
[isim]
Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı durum
- İPKA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
Sınıfta bırakma
-
[isim]
Yerinde, önceki durumunda bırakma
-
Sınıfta bırakma
- KLÜZ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kanyon
-
[isim]
Kanyon
- EKSİ
-
-
[isim]
Çıkarma işleminde - işaretinin adı, nakıs
-
[sıfat]
Sıfırdan küçük, önünde eksi işareti bulunan (sayı), negatif, nakıs, artı karşıtı
-
Eksiklik
- "Alışkanlıklarımız artılarıyla eksileriyle nelerdir, aktarılmıyor çocuklarımıza." (Nezihe Meriç)
-
[isim]
Çıkarma işleminde - işaretinin adı, nakıs
- TRÜK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Sinema veya tiyatroda teknik ustalıkla yapılan gösteri
- "Eleştirmenlerce sırf orijinalite trüğü olarak değerlendiriliyordu." (Haldun Taner)
-
[isim]
Sinema veya tiyatroda teknik ustalıkla yapılan gösteri
- SAKO
-
Kelime Kökeni : İtalyanca
-
[isim]
Paltoya benzer bir tür üstlük
- "Hava sıcak, arkasındaki uzunca sako omuzlarından sarkıyor, fesi terden yapışıyor ancak aldırmıyor, yürüyordu." (Memduh Şevket Esendal)
-
[isim]
Paltoya benzer bir tür üstlük
- VUKU
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Olma, meydana gelme
-
[isim]
Olma, meydana gelme
- EKLİ
-
-
[sıfat]
Eklenmiş olan
-
Eki olan
-
[sıfat]
Eklenmiş olan
- KUUT
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Namazın oturularak kılınan kısmı
-
Oturma
-
[isim]
Namazın oturularak kılınan kısmı
- ÖKÇE
-
-
[isim]
Ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek bölümü, topuk
- "Ökçesi yenmiş ayakkabıların üstünde çamurlu paçaları lime lime sarkıyordu." (Ömer Seyfettin)
-
Topuğun arka bölümü
-
Saban demirinin geçtiği ağaç parçası
-
[isim]
Ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek bölümü, topuk
- BLOK
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Kocaman ve ağır kitle
-
Birden çok bölümü bir araya getirilmiş olan, bir bütün oluşturan
- "Blok ders."
-
Politik çıkarları sebebiyle birlik kuran devletler topluluğu
- "Batı Bloku. Doğu Bloku."
-
İçine resim veya yazı kâğıtları konulan karton kap
-
Birbirine bitişik büyük yapılar
- "Yıkıntıların ortasında blok hâlinde yükselen yeni apartmanlara uzun uzun baktı." (Haldun Taner)
-
Voleybolda, file üstünde karşı oyuncunun topu sert vururken, önünde iki veya üç kişinin elleri ile oluşturdukları perde
-
[isim]
Kocaman ve ağır kitle
- İKİZ
-
-
[sıfat]
İkisi bir arada doğan (çocuk)
-
Birbirine tamamen benzeyen, eş
- "Rıza boş arsaları, ikiz pembe villaları, havuzlu bahçeyi geçti." (Haldun Taner)
-
[isim]
Aynı çiçekten oluşmuş birbirine yapışık iki meyve
-
[sıfat]
İkisi bir arada doğan (çocuk)
- ULAK
-
-
[isim]
Haberci, haber veren kimse
- "Az sonra ulaklar oba beylerine haber ulaştırmak için atlanmışlardı." (Nezihe Araz)
-
[isim]
Haberci, haber veren kimse
- ARAK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Ter
-
Pirinç ve şeker kamışından elde edilen bir tür rakı
-
[isim]
Ter
- KAFE
-
-
[isim]
İçecek ve hafif yiyeceklerin satıldığı, bazılarında kapı önlerinde oturacak yerlerin bulunduğu ayaküstü yiyecek yerleri
-
[isim]
İçecek ve hafif yiyeceklerin satıldığı, bazılarında kapı önlerinde oturacak yerlerin bulunduğu ayaküstü yiyecek yerleri
- ŞOKE
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[sıfat]
"Birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şey yapmak" anlamlarındaki şoke etmek ve "birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şeyle karşılaşmak" anlamlarındaki şoke olmak deyimlerinde kullanılan bir söz
-
[sıfat]
"Birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şey yapmak" anlamlarındaki şoke etmek ve "birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şeyle karşılaşmak" anlamlarındaki şoke olmak deyimlerinde kullanılan bir söz
- AKSU
-
-
[isim]
Katarakt
-
[isim]
Katarakt
- FARK
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans
- "Aralarında sekiz, on yaş fark bulunmasına rağmen, iki akran gibiydiler." (Reşat Nuri Güntekin)
- "Boğaz'ın sisle kaplı olduğunu ancak ön güvertede bir yer bulup oturunca fark etmişti." (Atilla İlhan)
- "Siz erkekler ekseriya nikâhlı kadınla nikâhsız kadınlarınız arasında bir fark gözetirsiniz." (Hüseyin Cahit Yalçın)
- "Dünya nimetlerinin bir bir farkına varmaya başlarız." (Haldun Taner)
-
Ayrım
- "Öç almanın fırsatını yakalamış gibi konuştuğunu fark etti." (Tarık Buğra)
-
Çıkarma işleminin sonucu
-
[isim]
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans
- KURA
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
İki veya daha çok aday arasında bir sıralama, bir ayırma yapılacağı zaman her birinde bir tek ad yazılı kâğıtları bir araya getirip karıştırdıktan sonra birini çekerek veya özel bir bilgisayar yazılımıyla adları belirleme, ad çekme
- "Okulu bitirirken kurada Karaköse'yi çekince dağda taşta doya doya ata bineceği için seviniyordu." (Necati Cumalı)
-
[isim]
İki veya daha çok aday arasında bir sıralama, bir ayırma yapılacağı zaman her birinde bir tek ad yazılı kâğıtları bir araya getirip karıştırdıktan sonra birini çekerek veya özel bir bilgisayar yazılımıyla adları belirleme, ad çekme
- İKTA
- ...