İçinde iş olan 6 harfli 105 kelime var. İçerisinde İŞ bulunan kelimeler listesini scrabble oyununda ya da Türkçe araştırmalarınızda kullanabilirsiniz. Bir de başında iş olan kelimeler listesine ya da Sonu iş ile biten kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Ayrıca şunu da deneyebilirsiniz, İşlerinizi kolaylaştıracak bir kelime bulucu : Kelime bulma makinesi
Harf Sayısına Göre Kelimeler
Daha kapsamlı sonuç için lütfen kelime bulma makinesini kullanın.
Bazı kelimelerin anlamları (Kaynak : TDK)
- DİŞEĞİ
-
-
[isim]
Taşları yontmak için kullanılan dişli bir çeşit çekiç
-
[isim]
Taşları yontmak için kullanılan dişli bir çeşit çekiç
- İŞİTME
-
-
[isim]
İşitmek işi
-
Duyma, sema (II)
- "İnsanoğlunun işitme gücü saniyede üç bin titreşimden öteye eremez." (Haldun Taner)
-
[isim]
İşitmek işi
- İLİŞİM
-
-
[isim]
İletişimi sağlayan dizgenin, teknik ağın birliği, link (II)
-
[isim]
İletişimi sağlayan dizgenin, teknik ağın birliği, link (II)
- NİŞANE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Ateşli silahlarda hedefin uzaklığına ve bulunduğu yerin yüksekliğine göre namluya gereken yükseliş açısını veren, silahı bu hedefe doğrultmaya yarayan alet
-
Hedef
-
Eser, iz, belirti
- "Toprak üzerinden nişaneleri kaldırmak ilim karşısında maziyi unutturmaz." (Yahya Kemal Beyatlı)
-
[isim]
Ateşli silahlarda hedefin uzaklığına ve bulunduğu yerin yüksekliğine göre namluya gereken yükseliş açısını veren, silahı bu hedefe doğrultmaya yarayan alet
- TAHRİŞ
-
Kelime Kökeni : Arapça
-
[isim]
Tırmalanma, tırmalama
-
Yakarak kaşındırma
-
[isim]
Tırmalanma, tırmalama
- İTİLİŞ
-
-
[isim]
İtilme işi veya biçimi
-
[isim]
İtilme işi veya biçimi
- PİŞKİN
-
-
[sıfat]
Gereğince pişmiş
- "Pişkin ekmek."
-
Çabuk pişen, pişeğen, pişek
- "Pişkin nohut."
-
Saygısızca davranarak işini yürüten
- "Hiç istifini bozmayan bir pek pişkin hırsız hâli buldum." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Girgin
- "Vasıf'ı hem arkadaş canlısı bir insan hem de gayet pişkin bir politikacı olarak tanıyordum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Deneyimi olan, herhangi bir şeye alışmış olan, olgun
- "Onların çoğu şimdi, yaşını başını almış, akıllı uslu, pişkin adamlardır." (Reşat Nuri Güntekin)
-
[sıfat]
Gereğince pişmiş
- ÜREYİŞ
-
-
[isim]
Üreme işi veya biçimi
-
[isim]
Üreme işi veya biçimi
- İŞETME
-
-
[isim]
İşetmek işi
-
[isim]
İşetmek işi
- KORNİŞ
-
Kelime Kökeni : Fransızca
-
[isim]
Perde asmaya yarayan, metal veya plastikten yapılmış araç
-
Çerçeve biçiminde oymalı çıkıntı
-
Sarp, kayalık çıkıntı
- "... Küçük Çamlıca'nın kornişinde sıra sıra park etmiş son model arabalar duruyor." (Haldun Taner)
-
[isim]
Perde asmaya yarayan, metal veya plastikten yapılmış araç
- ERİTİŞ
-
-
[isim]
Eritme işi veya biçimi
-
[isim]
Eritme işi veya biçimi
- DİŞLEK
-
-
[sıfat]
Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse)
- "Kız, hafifçe dişlektir, gülünce belli olur." (Refik Halit Karay)
-
Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen (kimse)
- "Hacı Resul'e gelince Çatalkaya'nın ve başka köylerin en dişlek kodamanıydı." (Halikarnas Balıkçısı)
-
[sıfat]
Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse)
- İLİŞME
-
-
[isim]
İlişmek işi
-
[isim]
İlişmek işi
- PİŞMEK
-
-
[nsz]
Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek
- "Börek geç pişer."
- "Biz olanca gücümüzle Batılılaşmaya çalışırken senin bu düşüncelerin pişmiş aşa soğuk su katıyor." (Halide Edip Adıvar)
- "Büyük kalabalığa varana kadar sanat eserinin başına gelenler pişmiş tavuğun başına bile gelmemiştir." (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
-
Isıtma sonucu belirli bir kullanıma uygun duruma gelmek
- "Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer."
-
Meyve olgun duruma gelmek
- "... yere düşenlerin beraberce yenmesine önce ses çıkarmadılar fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti." (Refik Halit Karay)
-
Pişik oluşmak
- "Çocuğun apış arası pişmiş."
-
Bir konuyu iyice öğrenmek
-
İşe alışıp beceri ve ustalık kazanmak, zorlukları göğüslemek
- "Ama ticarette küçükten pişmek lazım." (Sait Faik Abasıyanık)
-
Herhangi bir iş için konuşup hazırlanmak
-
Bunalacak kadar sıcaklık duymak
-
[nsz]
Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek
- ERİŞME
-
-
[isim]
Erişmek işi
-
[isim]
Erişmek işi
- İLİŞKİ
-
-
[isim]
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas
- "Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı." (Halide Edip Adıvar)
-
Bağlantı, temas
- "Kar yağınca köylerle ilişki kesildi."
-
[isim]
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas
- BİLMİŞ
-
-
[sıfat]
Her şeyi bilir geçinen, bilgiçlik taslayan
-
[sıfat]
Her şeyi bilir geçinen, bilgiçlik taslayan
- EĞİLİŞ
-
-
[isim]
Eğilme işi veya biçimi
- "Soylu ve çetin savaşçılık gururuna, bu eğiliş ağır geldi." (Falih Rıfkı Atay)
-
[isim]
Eğilme işi veya biçimi
- TİŞÖRT
-
Kelime Kökeni : İngilizce
-
[isim]
Genellikle kısa kollu, pamuklu spor giysi
-
[isim]
Genellikle kısa kollu, pamuklu spor giysi
- ENDİŞE
-
Kelime Kökeni : Farsça
-
[isim]
Düşünce
- "Asıl bu bakımdan endişeye düşerek yalnız beni çağırmakla kalmamış..." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
-
Tasa, kaygı
- "Bütün çehrelere hemen bir durgunluk, hüzün, endişe çökerdi." (Refik Halit Karay)
-
Kuşku
-
Korku
-
[isim]
Düşünce